Bir ağaç bir insan Bir girişim milyonlarca yaşam

Mert Karslıoğlu’nu drone’la tohum eken genç girişimci olarak tanıdık. Drone’la oynayan birini görünce aklımız çıkıyor, popüler kültürün bir parçası yapıveriyoruz. Malum Türkiye ve drone konusu da popüler… Ama bu “yeşil drone”. Ve aklımızın çıkmasını gerçekten hak ediyor. Karslıoğlu küresel iklim krizine karşı teknoloji tabanlı sosyal çözüm geliştirmeyi hedefleyen ecording adlı sosyal girişimin kurucusu. Çok güzel işler yapıyor. Biri ecoDrone; insansız hava aracı. Ağaçlandırılması gereken zor alanlar üzerinden uçarak araziye tohum topu fırlatıyor. Diğeri, yakında hayata geçecek ecordingApp. Verilen yeşil görevleri tamamladığınızda biriktirdiğiniz puanlarla anlaşmalı markalardan ödül kazanmanıza aracı oluyor.

 

EĞİTİM ŞART

Detaylarını aktaracağım projelerin temelleri 2016’da atılmış, söylememe gerek yok, yeni nesil iş yapma biçimi olarak da çok hızlı ilerlemiş. İlgimi çekmesinin pek çok nedeni var. Ülkemizi ağaçlandırmak ve bunu alışa gelmedik yöntemle gerçekleştirmeye çalışması klasik nedenim. Bir de görünmeyen detaylar var; örneğin üniversitede sosyal girişimcilik dersinden feyz almış olması. Umutlarımın yeşermesine neden oluyor böyle şeyler. İçimdeki umut her an yeşermeye hazır ya o da ayrı bir konu. Kendimi o komik repliği tekrarlarken bulmuyor muyum; “Eğitim şart azizim!” Sorun yok gülebilirsiniz, ben de kendime gülüyorum.

 

Ama güzel olmamış mı; genç bir beyinde, sosyal girişimcilik ampulü yanmış. Buna bağlı çevresel problemlerle nasıl mücadele edebiliriz sorularının filizlenmesine vesile olmuş; “…çevreyi korumak, doğa tahribatını önlemek ve doğaya uyumlu ekonomi sürdürmek zorlu bir süreç. Sadece belirli bir kitlenin sahiplendiği alan olarak karşımıza çıktı… Oysa sorduğumuzda herkes doğayı seviyor, doğada bulunmaktan zevk alıyor, doğal varlıkları korumak istiyor…” diye o trajikomik kontrastı tarifledi Karslıoğlu.

Söyleşimizin tamamını youtube‘dan izleyebilir, Spotify‘dan dinleyebilirsiniz.

 

BARİ DAHA FAZLA ISINMASINI ÖNLE

Biraz iklim dersi notu; Dünya sıcaklığı 1880’den bu yana 1.2 C. 2030’a kadar 1,5 C olacak. Önleyebilecek gücümüz maalesef yok. Hiç olmazsa orada durmasını sağlamaya çalışabiliriz. Deniz seviyesi her yıl 3,3 mm artıyor, CO2 seviyesi yıllık olarak +414 seyir izliyor.

 

Çocuklara yaşanacak bir gelecek bırakmadığımız için çocuklar geleceği ele almaya karar vermişler.

 

Zürih Teknoloji Enstitüsü raporundan küçük bir alıntı yapayım, bizim genç girişimcilerimizin alameti farikası ortaya çıksın; İklim krizini durdurabilmek için küresel olarak 2 trilyon ağaca ihtiyacımız var. Trilyon adet ağaç size de imkansız gibi görünmüyor mu?

 

DOĞA İNSANA YETİŞEMİYOR

İklim değişikliğiyle mücadelenin alternatif yöntemleri var. Ağaçlandırma bunlardan yalnızca bir tanesi. Geleneksel yöntemlerle ağaç dikmenin sabırdan öte gerçekten umutsuz bir çaba olduğu ise ortada. İşi doğaya bırakalım dediğinizi duyar gibiyim, naif buluyorum sizi… Doğal ormanların tamamı ağaçlardan düşen kozalakların içerisinden saçılan tohumların öncelikle kuşlar veya rüzgarla etrafa yayılarak toprakla buluşması, şanslı tohumların büyümeye başlamasıyla oluşuyor. Şahane bir düzen. İstediğimiz de bu zaten… ama doğanın gücü de hızı da insan denen canavarın yarattığı tahribatı kapamaya yetmiyor!

 

Karslıoğlu ve arkadaşları mühendislik heyecanlarını kullanarak sorunla çözümün uyumunu sağlayabilecekleri konusunda kafa yormaya başlamış. Başlangıçta bir kendisi ve bir iki kişi. Ekip bugün 15 kişi, neredeyse tamamı mühendis. Öncelikle süreci simüle etmeye çalışmış geliştirdikleri insansız hava araçlarıyla uzak noktalara ve geniş alanlara ölçeklenebilir teknoloji ve modelle tohum fırlatmaya çalışmışlar.

 

ZOR ARAZİYE DRONE

Ölçeklenebilir model ve sorunun çözümü ecoDrone olmuş, şöyle anlatıyor “…Zorlu sahalarda, ulaşımı zor alanlarda operasyon yapıyoruz. Dronlar bu zorlu operasyonları gerçekleştirmek üzere özel olarak geliştiriliyor. Üretimi sırasında çeşitli parçalarını yurt dışından tedarik ediyor, 3 boyutlu yazıcılar ve özgün tasarımlarımızla Türkiye’de üretiyoruz.” 

Zorlu alanları Orman Genel Müdürlüğü belirliyormuş, insan ve araçların ulaşmakta zorluk çektiği yükseklikte engebeli araziler oluyormuş…

 

AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR

İklim krizi uçsuz bucaksız bir konu. Türlü sorun ve türlü çözüm arasından neden ağaç dikmek diye merak ettim. Karslıoğlu, “Artvin’de doğdum ve büyüdüm. Liseyi Ankara’da okudum, üniversite için İstanbul’a geldim. Ailem hala Artvin’de yaşıyor doğayla iç içe bir çocukluk geçirdim. Artvin çok yeşil bir şehir. Bir ağacın ya da bir ormanın kişiye ne hissettirdiğini çok çok iyi biliyoruz” dedi.

 

Çocukken yaşanan deneyimler insanın ilerleyen yaşlarında güzel anılar bırakıyor, yetişkin birey olarak toplumsal sosyal adımlar atmasına vesile oluyor. Çocuklarımızı doğayla bütünleşik yetiştirebilirsek sevgi dolu bireylere dönüşecekler, dünya kesinlikle bizim onlara bıraktığımızdan daha güzel bir yer olacak.

 

72 FUTBOL SAHASI

İnsansız hava araçlarının geliştirilmesi ve ilk tohum toplarının fırlatılması yaklaşık iki buçuk yıllık bir süreyi içeriyor. Toprakta yetişebilen ve ekim yöntemiyle ağaçlandırma yapılabilen türleri öncelikli tercih etmişler. Bunlar sedir, akasya, kızılçam. Operasyonlar bu türlerin yetişebileceği alanlarda yapılıyor. İşte kısa zamanda elde edilen sonuç; “…Güçlü olan tohum türlerini öncelikli tercih ettik, bugüne kadar 850 binden fazla top atışı gerçekleştirip 72 futbol sahası büyüklüğünde bir alanda operasyon yaptık. Şu anda türden türe değişiklik göstermekle beraber yüzde 9 ila yüzde 60 aralığında çimlenme oranımız var. Her geçen gün işin çıktılarını da maksimize etmeye çalışıyoruz.”

 

KADINLARA İŞ SAHASI

Tohumu mineral toz gübre, topraktan oluşan bir karışımla kaplıyorlar. Bildiğiniz küçük toplar haline getiriyorlar. Böylece hayvanların yemesinden, aşırı sıcaktan, soğuktan veya rüzgardan koruyarak ucuz ve uygun maliyetli ortam yaratıyorlar.

 

Topları üretmek ayrı bir zaman ve operasyon işi. Sosyal girişim unvanı alabilmek, yalnızca doğaya sosyal ortama katkıyla mümkün olmuyor. Tüm operasyonun girdisi çıktısıyla sosyal bir döngüye sahip olması gerekiyor.

 

Bu konuyu anlatmasını rica ettim; “İklim değişikliği ya da iklim krizinin etkileri, dil, din, ırk fark etmeksizin tüm insanlığın hayatını etkiliyor. En çok etkilenen insan gruplarından biri de taşrada yaşayanlar. Eskisi kadar tarım ve hayvancılıkla uğraşamadıkları için ekonomik eşitsizlik yaşıyorlar. Ekim sahalarımıza yakın bölgelerde iklim değişikliği yüzünden dezavantaja uğrayan kadınlarla beraber üretelim istedik. Bu noktada tohum toplarının üretimi için çeşitli materyaller geliştirip onlara eğitim verdik, onlar üretti biz satın aldık. İstihdam tarafında özellikle taşrada yaşayanları hedefledik, çünkü iklim krizi göçlere de sebep oluyor.”

 

PARA KAZANDIRIYOR MU?

Sorarken sıkılsam da “sosyal girişimi yalnızca kalbinizle mi yapıyorsunuz, para kazanma maksadı yok mu?” diye sordum.

 

Karslıoğlu, “İşte işin zorlu süreçleri, tahmin etmediğimiz şekilde orada karşımıza çıktı. Gaye olarak her ne kadar güzel bir ürün, hizmet ya da fikir geliştirmeye çalışsak da süreçlerin bir bedeli var. İçeride çalışan ekibin geliştirme maliyeti var…”

 

Zor konuya parmak basmışım. Şu anda ülkeye egemen ve yerleşik zihniyetin anlamasını çok çok isterim. Bu gençlerin kendileri gibi düşünen başka ekiplere, onlara kucak açan kurumlara ve topluma ihtiyaçları var. Nasıl ve neden mi?… İşte yanıtı:

 

“…Sosyal girişim, normal bir girişim gibi kar etmeyi amaçlar ama elde ettiğini sosyal ve çevresel etkiye kullanan girişimdir. Tabii ki bir girişimin ya da sosyal girişimin değer önerileri olabilir. Ölçeklenebilir olması, toplumsal ya da çevresel bir fayda üretmesi ya da bu problemler üzerine çalışıyor olması gerekir. Bizim de problemimiz iklim krizi. Mücadele yöntemimiz, tohumlama ile ağaçlandırma, eko sistemi canlandırma çalışmaları. Bununla beraber faydalı oyuncularımız var, tohum toplarını üreten, aynı zamanda istihdam sağladığımız ekipler yani kadınlar ve diğer yanda çalıştığımız markalar. Aslında bir döngü oturtmaya çalıştık. Tohum topu atıyoruz. Bunu bireylere sattığımızda bağış şeklinde bir metodoloji ile sürdürülebilir olamayacağını düşündük. Dernek kurduk, yetersiz kaldı. Farklı bir iş modeli oluşturmamız hızlı hareket edebileceğimiz bir yapı kurmamız gerekiyordu. Girişimcilikte en kritik konu hızlı hareket edip alternatif yöntem deneyip hangisi doğruysa üzerine ilerlemek diyebilirim.”

 

ÖDÜL PROJESİ

Sosyal döngü yaratıcılıkta sınır tanımıyor: önümüzdeki aylarda hatta planlandığı gibi giderse, Temmuz ayında yayına alınacak mobil uygulama çalışmaları sisteme katılacak. İlginç bir düşünce geliştirmişler, şöyle çalışıyor. Kullanıcılara dünya yararına görevler veriyorlar sonra bu görevi yerine getirmek üzere attıkları basit adımları (örneğin bir pet şişeyi geri dönüşüm kutusuna atmak) 10 saniyelik bir video belgesi olarak kanıtlamasını talep ediyorlar. Her görevin puan değeri var, kullanıcı puan biriktiriyor. Biriken puanlar indirim kuponlarına, ödüllere ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacak alternatiflere dönüşüyor. Sistem çevreye, topluma, canlılara duyarlı faaliyetler yaptığını ölçebilmek ve o küçük adımlarla neyi değiştirebileceğini kullanıcıya gösteriyor.

 

İYİLİK YAP EKONOMİK MODELİ

Yapılan iyiliğin bir ekonomik modele dönüşmesi dünyanın şu anda üzerinde kafa yorduğu konulardan biri. Gençlik ve teknoloji küresel sınırları kaldırıp, ortak bir dil kullanımı sağlayan dinamikler. Geçmiş nesillerin ki, doğal olarak kendimi de içine koyuyorum, ekonomik klişelere hapsolmuş olan kalabalık bir nüfusuz. Yeni nesil ders vermekle kalmayarak dünyanın daha yaşanabilir hale gelmesine vesile olacak. Siz de çevrenizde sosyal fayda yaratan girişimlere yardıma hazır olun, destekleyin çünkü iyilik yaptığınızda önce kendinizi ve yakın çevrenizi kurtarıyorsunuz. Ütopik bulma olasılığınıza karşı iyilikler ekonomik olarak geri dönüyor demek istiyorum.

 

YANLIŞ MARKALARA DESTEK OLMAYIN

 

Uygulamada 300 kalem eylem var. Dikkatle seçiliyor olmalılar diye içimden geçirdim, sosyal bir fayda yapacağım ama gidip de karbon ayak izi yüksek bir firmanın reklamlarına kapılıp ürün ve hizmetini almaya kalkmasam, nereden bileceğim?…

 

Karslıoğlu, seçimleri doğru bir şekilde yapmak zorunda olduklarının bilinciyle seçici kurul mekanizmaları yerleştirdiklerini ekosistemi geliştirerek standartlar oluşturmaya çalıştıklarını ifade etti. Yani düşünsenize iyilik yapıyorsunuz, puan topluyorsunuz sonra en çok sevdiğiniz kozmetik markasının hayvan deneylerinden vazgeçmediğini anlıyorsunuz… ya da giysiyi markanın çocuk işçi kullandığını bilmeden alışveriş sepetine ekliyorsunuz. Hayat ne kadar karmaşık oldu değil mi? İyilik yapacağım derken karbon ayak izini artırmak an meselesi.

 

Her konuyu başkalarına havale edemeyiz. Birey olarak bilinçlenmek herhalde yapabileceğimiz en büyük iyilik. Yani nereden alışveriş yapacağını, hangi ürünü niye seçeceğini, etiket okumasını öğreneceğiz.

 

Son olarak güzel bir haber; Hollanda ofislerini açmışlar. Bu da işin ödülü. Türkiye’den doğan bir girişimin global şirketlere erişimini bu şekilde kolaylaştıracak olması ne kadar önemli!

 

Neden Hollanda diye düşüneceksiniz; birçok global şirket merkezinin Hollanda’da bulunması nedenlerden biri. Sosyal girişimcilik ticari kasları gelişmiş, dünya ticaretindeki yeri çok eskiye dayanan bir ülke olmanın yanı sıra finansal açıdan da avantajları var… Teknolojiyi Türkiye’de üretmeye devam edecekler, Hollanda dünyaya açılma fırsatı. Anlıyorum ki gidecek başka coğrafyalar da var. “İhtiyacı olan bölgeleri değerlendirdiğimizde Latin Amerika’da ve Güney Afrika’da ihtiyaç var. Aynı zamanda şu anda Ar-Ge’sini gerçekleştirdiğimiz tohum türleriyle iklim açısından Türkiye’ye benzeyen ülkelerde de operasyon yapabilme kapasitemiz var. İtalya, İspanya’da gibi ilgili bölgelerde de çevresel etkimizi de daha geniş alanlara taşımayı hedefleyerek ilk adımı attık” diye açıklık getirdi Karslıoğlu.

 

Rakiplerini merak ettim, eminim dünyanın bir yerinde vardır benzerleri… Aldığım yanıtı paylaşayım sizinle; “Evet, aslında dünyada insansız hava araçları ile tohumlama çalışmaları yapan iki farklı girişim var. Biri İzlanda’da, biri ABD’de. Bizi onlardan ayıran şey iş modelimiz. Onlar özel ağaçlandırma projelerinden ve uluslararası fonlardan faydalanan gelir yaratmaya çalışırken, biz marka ve tüketicinin içerisinde bulunduğu bir model hayal ettik.”

 

Hollanda’ya adım atmış olmak yakında Latin Amerika ve Afrika hayalleri kurmak diğer tarafta Avrupa’da ısınma turları atmak hikayenin güzel kısımları…

 

Anlatırken kulağa güzel kotarması kolay geliyor. Girişimcilerin en büyük dostu, anne baba, akraba ve arkadaşlar… İlk 3 sene hiçbir gelir üretememişler, üniversite mezuniyetleri sarkmış… ekip gönüllü çalışmış. Girişim hızlandırma programlarına dahil olmaya başladıktan sonra önleri biraz açılmış. Bugüne kadar Türkiye’den yarım milyona yakın fon toplamışlar. Milyon girince sözcüklerin arasına dolu dolu oluyor, tam olarak anlayabilmek için 500 bin TL olduğunu teyid ediyorum. Yatırım ekosistemi zengin değil ne yazık ki… Krizden kafasını kaldıramayan bir ekonomimiz olduğunu da unutmamak gerek…. Hollanda’daki çalışmalar şekillenir şekillenmez bir Ar-Ge merkezi kuracaklarının haberini alıyorum. Artvin Çoruh Üniversitesi ile çalışıyorlar. Bahçeşehir Üniversitesi hocaları, akademik danışmanlık veriyor.

 

Topladığım küçük bir veri setiyle veda edeyim size, sürdürülebilirlik, doğaya duyarlı olmak sanki kadın işi. Dokundukları kitlenin yüzde 67’si kadın. Yaş gruplarına bakınca ilk sırayı 25-34 yaş alıyor. 18 – 25 ikinci sırada, onları 45-55 yaş izliyor.

Paylaş