“Benim oğlum müdür olsun” cenneti

 

 

SPOT

Türkiye ara eleman yoksunu. Uzman fakiri. Burası, “benim oğlum müdür olsun” cenneti!

Oğlumun müdür olması için 4 yıllık üniversiteye gitmesi gerekiyor. Müdür olacak oğlum askerliğini yedek subay yapmak istiyor. Toplum bunlara önem veriyor. Anne oğluyla övünmek istiyor. Oğlum liseden bozma üniversiteden mezun oluyor, askerliğini de yedeksubay yapıyor… İşsiz. Türkiye’de genç işsizlik yüzde 20’lerin üzerinde. Müdürlük koltuğuna uzanan yol artık eskisi gibi 4 yıllık okuldan geçmiyor. Ve aslında müdür olmak da gerekmiyor… Ezberi bozmamız şart!

 

ANAYAZI

Bilgisayarcı arıyorum bulamıyorum. Aradığım bilgisayar mühendisi değil. Ofisimizin bilgi işlem alt yapısını takip edecek, yenileyecek, yönetecek bir teknisyen. Yok! Binamıza yönetici arıyoruz. Çalışkan, kafası hesaba kitaba yatkın, üniversite mezunu olmasına gerek yok, ara eleman… Koşturan, dinamik biri… Yok! Sayfa sekreteri arıyoruz, karşımıza hiçbir yerde dikiş tutturamamış masterlı adaylar ya da tasarım eğitiminin yanından geçmemiş “alaylılar” çıkıyor. İkisinin arası yok! Evinizin dış cephesini yaptıracak, içini boyatacak, damı tamir ettireceksiniz, karşınıza iki grupta insan çıkıyor. Ya fırçayı nasıl tutacağını bilmeyenler ya da mimarlık büroları. Yalan mı?…

 

Türkiye ara eleman yoksunu. Uzman fakiri. Türkiye, “benim oğlum müdür olsun” cenneti!

 

Benim oğlumun müdür olması için minimum 4 yıllık üniversiteye gitmesi gerekiyor. Kafalar buna şartlanmış yapacak bir şey yok. Benim müdür oğlum askerliğini yedek subay yapmak istiyor. Annesi oğluyla övünmek istiyor. Ara meslekleri ikinci sınıf meslekler sanıyoruz. Oysa bilsek ki, Türkiye’nin açığı ara uzmanlıklarda kümelenmiş…

 

Müdür oğlum üniversite mezunu, yedek subaylığını da yapmış, ama işsiz. 15-24 yaş grubunda işsizlik yüzde 20’lerin üzerinde. Üzülerek söylemeliyim ki, müdürlük koltuğuna uzanan yol artık eskisi gibi 4 yıllık okuldan geçmiyor. Daha fazlası gerekiyor. En çok da bilgi!

 

Ne yapılmalı diyecek olursanız, meslek eğitiminde gerekli adımları acil olarak atmak zorundayız. Biz ne yapıyoruz? Türkiye’nin dört bir yanında birbirinin aynı üniversiteler açıyoruz. Öğrenci Seçme Sınavı sonuçları açıklandı. Gençlerden birkaç gün içinde hangi üniversiteye girmek istediklerine karar vermelerini bekliyoruz. Ben onların yerinde olsam, neyi nasıl seçeceğimi bilemeyebilirdim. Aynıların arasında farkı bulmak zor. Bir de araştırmak üzere eğitilmediğinizi düşünürseniz… Korkarım çoğu, meslek seçimini bir kenara itip kararını müdür olmak ve etiket yönünde verecek.

 

Demografik öngörüler yaklaşık 12 milyon kişinin 2020’ye kadar çalışma çağı yaşına geleceğini gösteriyor. Ülkemizde tüm öğrencilerin temel becerileri 8 yıllık ilköğretimleri boyunca kazanması bekleniyor. Mesleki ve teknik beceri kazanımı ise ortaöğretimden itibaren başlıyor. Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçiş sonrasında ortaöğretimde net okullaşma oranları yüzde 50 düzeyinden yüzde 85’e yükseldi. Bu da yükseköğretime geçiş talebini artırıyor. Hemen sevinmeyin! Mesleki ve teknik liselere gelen öğrencilerin temel eğitiminde ciddi eksiklikler var. Öğrenciler, bu eksikliği gideremeden mezun oluyorlar. Mezunların sınavsız geçiş hakkını kullanarak meslek yüksek okullarına nitelik sorunlarını taşıdıklarını da unutmayalım.

 

Türkiye, OECD ülkeleri arasında yapılan bir araştırmaya göre 1995-2003 yılları arasında işgücüne katılım oranı en fazla gerileyen ülke. Bununla kalmıyor, işgücü verimliliğinde de en fazla gerileyen 8’nci ülke.

 

2001’de tarım dışı istihdamın yüzde 62’si lise altı, yüzde 24’ü lise ve dengi ve yüzde 14’ü yüksek okul veya fakülte mezunları. 2007 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarına ait TÜİK hanehalkı işgücü anketi bu dönemde istihdam edilenlerin yüzde 60’ının lise altı eğitimli olduğunu gösteriyor.

 

Eğitim düzeyi düşük bir istihdam yapısına sahibiz. Mesleki ve teknik ortaöğretimin ekonomik ve sosyal cazibesi yok. Meslek Yüksek Okulları öğrencilerin en son tercihi. Herkes müdür olmak üzere üniversiteye koşuyor. Üniversite mezunları “potansiyel işsiz”.

 

Ortada bir yanlışlık var. Herkese sirayet etmiş hastalık gibi. Annelerden başlayalım ve önemli olanın altı boş müdür sıfatları olmadığını anlatalım onlara. Çocuklarımızı kendi ellerimizle köreltmeyelim, liseden bozma üniversitelere gidip çıkışta bizim egomuzu okşasınlar diye zorlamayalım. Teknisyen olsunlar, uzman olsunlar, ara kadamede çalışsınlar ve eve ekmek getirsinler.

 

Gelip geçen hükümetleri uyaralım. Oraya sizi biz gönderiyoruz, bize hizmet etmenizi talep ediyoruz. Eğitim sistemini düzeltmemiz gerekiyor. Meslek yüksek okullarına itibarını iade etmeliyiz bunu da içini doldurarak yapmamız gerekiyor. Buralardan donanımlı gençler mezun etmeliyiz. Sizin göreviniz iş yaratmak. Gençlerimize iş istiyoruz.

 

İşdünyası beklentilerinizi indirmeden gerçeklerle baş etmek için elinizi taşın altına siz de koyun. Ülkede eğitim seferberliği yapmak zorundayız. Ne istediğinizi niye istediğinizi ortaya koyun. Üniversitelerle işbirliği yapın. Kapınızı stajyerlere açın, onlar sizi siz onları tanıyın.

 

Genç arkadaşlarım, hayal kurmak güzeldir. Hayal kurmadan hiç bir iş yapılmaz. Hayallerinizi kurarken Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu şartları da düşünün. Bu ülkenin neye ihtiyacı olduğuna bakın, sektörleri inceleyin…

Paylaş