Bana ne olacak

Düşündünüz mü 2020’de nerede olacaksınız, ne olacaksınız?… Eminim 2020’de kaç yaşında olacağınızı şu satırları okurken düşünüyor, hesaplıyorsunuz… Çoluk çocuk, kariyer, eş… Saçlarınızdaki kırlar, göbeğinizdeki yağlar, belinizdeki ağrı… “2020’de kim öle kim kala, boşver” de diyebilirsiniz. Göbek, saçlar ve göz çevresindeki kırışıklıklar sevimsiz ve kritik. Pek çok şeyi düşünmek mümkün de, yolun başındayken hiç de umursamadığımız detaylara elimiz gitmez dilimiz varmaz değil mi? Ben de öyle yaptım. Küçük ve kritik detayları bir kenara bıraktım, ana arter üzerinden yol almaya karar verdim. 2020’yi boş verdim, 10 yıl sonra ne olacak sorusunun yanıtını buldum. Doğru okudunuz, 10 yıl sonra kariyeriniz ve siz? Ne olacak acaba?…

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 113 ülkeyi ve 5 bin profesyonel çalışanı kapsayan bir araştırma “Bana ne olacak?” sorusunun yanıtını almış. Araştırma bireylerin önümüzdeki 10 yıldaki iş hayatına ilişkin istek ve beklentilerini ortaya koyuyor. Türk profesyonellerin yarısı daha fazla sorumluluk ve maaş beklentisinde. Yüzde 38’i iş / özel hayat dengesinin iyileşmesini istiyor, yüzde 12’si kendi işini yapmayı hedefliyor. Maaş dışında çalışanların en çok önem verdiği yan hakların başında yüzde 25 ile performansa dayalı ikramiyeler geliyor. Bunu yüzde 24 ile esnek çalışma düzenlemeleri izliyor.

Çalışmak istedikleri ideal şirket konusunda katılımcıların yüzde 37’si kendi değerleri ile eşleşen bir şirkette çalışmak istediklerini söylüyor. Katılımcılar, geleceğin şirketleri için önemli olan 3 konuyu şöyle sıralamış: Teknolojiyi ve sosyal ağları kucaklayan (yüzde 46), şirketin markasına bağlı güçlü bir sosyal vicdana ve “yeşil” sorumluluk anlayışa sahip (yüzde 33), gelişmekte olan piyasaların önemini kavrayan (yüzde 21).

İş – özel hayat dengesinin sağlanması çalışanların motivasyonunda önemli bir etken. Doğru yetenekleri elde tutmak için çalışanların motivasyonunu korumak işverenlerin artık göz ardı edemediği  bir konu. Türk ekonomisi genç ve dinamik, dünyanın en rekabetçi pazarlarından biri. Bununla birlikte, yeterli kaynak olmadığı için kurumların sağlayabildikleri sınırlı. Çalışan niteliği de giderek artıyor. Çalışan kanadında beklenti artarken kurumların insan odaklı yaklaşımlara ve çalışanları ile yeni anlaşmalara varmasını gerektiren bir düzen ortaya çıkıyor. İşveren – işgören ilişkisi, ortaklık, beraber başarı için, fark ve değer yaratan; artıran, yaklaşım ve çözüm geliştiren, sürdürebilen değerler etrafında buluşuyor.

Bir gariplik var

Dünyayı en çok değiştirme potansiyeli olan varlık kadın. Gelişmesi hem sosyal hayata, hem ekonomiye katkı sağlıyor. Gelişmişlik endeksleri bile kadına işaret ediyor. Buna karşın kadınların kaderi bir türlü gelişmiyor.

Kimi alanlarda en iyi kimi alanlarda en gerideyiz. Sizce de bir gariplik yok mu? Her sabah uyandığınızda, haberlerde kadın şiddeti duymak, okumak ve görmekten yorulmadınız mı? Nasıl oluyor, niye böyle oluyor?

• Kadın CEO oranında dünya ligindeyiz.
• Orta kademe yönetici pozisyonundaki kadınlarda parlıyoruz.
• Bazı sektörlerde erkekleri geçiyoruz ya da geçeceğiz: Bankacılık, sağlık , hukuk, eğitim.
• Dünyada zirvedeki 5 iş kadınından biri bizim.
• Vergi rekortmenlerinin ilk 10 sıralamasında 5, ilk 100 sıralamasında 26 kadın yer alıyor.
• Kadın erkek eşitliğinde, 134 ülke arasında 125’inci sıradayız.
• Beş kadından biri okuma yazma bilmiyor.
• Türkiye, dayak konusunda, Bangladeş, Etiyopya, Hindistan ve Mısır’ın önünde yer alıyor.
• Kadınlar için şiddetin merkezini kendi evleri oluşturuyor.
• Kadınların yüzde 79’u fiziksel şiddete, yüzde 52’si sözel şiddete, yüzde 29’u duygusal şiddete, yüzde 18’i ekonomik şiddette maruz kalıyor.
• Aile içi şiddetin yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyor. Şiddetin yüzde 34’ü fiziksel, yüzde 53’ü sözlü olarak gerçekleşiyor. Bu oran gecekondu semtlerinde ise yüzde 97’lere çıkıyor.
• Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39,6’sı işsiz.
• Kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20’si ise nikahsız yaşıyor.
• Türkiye’de kadınların yüzde 35,6’sı bazen, yüzde 16,3’ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.

Dünyada da aynı tablo
• Kadınların yaklaşık yüzde 47’si ilk cinsel ilişkilerini zor kullanılarak yaşıyor.
• Mültecilerin yüzde 80’i kadın ve çocuk.
• HIV/AIDS hasta nüfusunun yüzde 51’i kadın.
• Halen en az 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunuyor,
• Her üç kadından biri dayak yiyor, seks yapmaya zorlanıyor ya da tacize uğruyor.
• 79 ülkede aile içi şiddete karşı hiç yasa yer almıyor. Aile içi tecavüz sadece 51 ülkede suç olarak tanımlanıyor.
• Bolivya, Kamerun, Kosta Rika, Etiyopya, Lübnan, Peru, Romanya, Türkiye, Uruguay ve Venezuela’da ceza yasası uyarınca tecavüzcü kurbanla evlenmeyi teklif ediyor ve kurban da kabul ederse serbest bırakılıyor.
• Sözde “Namus” savunması Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan, Türkiye, Batı Şeria ve Venezuela’nın ceza yasalarında yer alıyor.

İş hayatında yeni trendler…

Geleceğin teknolojisini, müşterilerini, toplumunu ve piyasasını şekillendirecek olan temel trendleri anlama kapasitesi, şirketlerin hayatta kalmasında belirleyici olacak.
Dijital hayat: Hız, birbirine bağlılık, inovasyon ve kalite…
Teknolojinin iş hayatına tam entegrasyonu, toplumu değiştirdiği gibi, ticareti de değiştiriyor. Dijital küresel elektronik ekonomi adlı yeni model hem aksamalara hem fırsatlara yol açacak:
• Yapay zeka
• Veri sondajı (data mining)
• Tedarik zinciri mühendisliği
• İş süreçlerinin değişimi ve
• Kablosuz eBusiness

Yeni müşteri kim?
En kritik sorulardan biri. Müşteriyi bildiğimizi sanıyoruz, müşteri değişiyor farkına varmıyoruz, müşteri gitmiş sonradan fark ediyoruz, yenisi gelmiş ruhumuz duymamış…

Yeni satış=hizmet!
• Marka ile ilişki daha mütevazı ve samimi.
• Markalar hizmet odaklı.
• Müşteri beklentileri sürekli erişime açık. Anlık memnuniyet sağlayan yeni  bir arena.
İş stratejilerine entegre edilmesi gereken anahtar sorular…
• Değişen müşteri demografisi iş stratejilerini nasıl etkileyecek?
• Bilim hangi yeni fırsatları sunuyor?
• Küreselleşme ve ticaret gelecekte hangi rolleri üstlenecek?
• Rekabet avantajlarını şekillendirecek teknoloji ve iş süreçleri nelerdir?
• Çalışma hayatındaki hangi unsurlar yetenek kaynağının dikkatini çekecek?
• Çevik bir organizasyon kurmak ve belirsizliği yönetmek için gerekli stratejiler neler?
• Ekonomik trendler piyasaları nasıl etkileyecek?
“Business unusual”: Batılılar bunu “ya öndesin ya ölüsün” diye tercüme ediyor. İş hayatında değişimin temposu arttıkça, şirketlerin önde kalabilmek için konumlarını düzenli olarak geliştirmeleri gerekiyor. Mevcut şekilde çalışmaya devam eden kurumlar kaçınılmaz bir şekilde düşük performans engeline takılıyor.
Ekonomi: Kapitalizm gücünü korumaya devam ederken, ekonomik küreselleşmenin hızlanması sektörel uzmanlığın itici gücü.
Sosyal: Dünya nüfusu heterojen; farklılıkları bir arada barındırıyor. Daha kozmopolit, hoşgörülü ve açık olmak gerekiyor. Dünya birbirine “bağlı”, bilgi hızlı ve özgürce paylaşılıyor.
Teknoloji: Gelişmekte olan ülkelerin bilgi ve iletişim teknolojilerine adapte olması ve bu alandaki atılan adımlar, vatandaş-devlet ilişkisini artırıyor, inovasyonun odak noktası artık daha çok yenilebilir enerji teknolojilerine kayıyor.
Çevresel: İklim değişikliğini kontrol alma konusundaki uluslararası anlaşmalarla birlikte tüm dünya fosil yakıtlardan yenilebilir enerjiye doğru yöneliyor. İklime bağlı doğal afetler dünyanın ortak bir sorunu.
Siyaset: Çok kutuplu ve siyasi açıdan belirsiz bir dünyada hükümetlerin ekonomik rolüyle birlikte  siyasilerin  etkisi artacak.

2040 sektörel kümelenmeleri
Küresel ekonomideki iyileşmeyle birlikte bazı gelişmekte olan ekonomiler “geleneksel” ekonomik güçlerden daha hızlı bir büyüme gösteriyor. Sektörel açıdan baktığımızda, bu değişim sermaye akışının hızlanması, önemli demografik değişimlerle birlikte daha belirgin hale gelirken pek çok sektöre baktığımızda üretim merkezlerinin değiştiğini görüyoruz.
• İlaç
• Otomotiv – yan sanayi
• Varlık Yönetimi
• Film & Eğlence
• Üçüncül eğitim

Paylaş