Aziz Nesin’in 40 Çocuklu Aile Modeli

Bir eğitim organizasyonu düşünün, hem ev olup yuva sıcaklığı versin, hem okul olsun eğitim versin… yaşam ile sorumluluk ilişkisini korkutmadan öğreterek büyütsün. Bir eğitim organizasyonu düşünün ki, aile olsun. Diğer yandan, çoğumuzun öğrenemediği ve sevemediği hatta korktuğu merak etme dürtüsünü öğretsin, bilgilenme özgürlüğünün ne demek olduğunu, bireysel hakların önemini anlatsın. Bu kadar da değil, içini dökmenin, yanlış yapmanın normal ve bir hak olduğunu öğretsin. Sıkı sıkı başarıya endekslenerek büyütüldüğümüz bir dünyada başarısızlığın da hayatın bir parçası olduğunu öğretsin.

Türkiye’nin gelmiş geçmiş müstesna fikir insanlarından, düşünür ve usta kalem Aziz Nesin tarafından kurulan Nesin Vakfı şemsiyesinde bulunan Nesin Çiftliği, Nesin Okulları eğitim koordinatörü Özgün Dündar’dan çalışmalarını dinledim ve desteğinize ihtiyaçları olduğunu anımsatmak üzere sizlerle de paylaşıyorum. Nesin Çiftliği’nden çok güzel haberler var. Bomba haber lise projesi yolda.

Nesin Vakfı ve çevresindeki yapılaşmayı daha detaylı öğrendikçe, bu vizyoner sisteme hayranlığım arttı. Sistem, fikirden üretime, tüketimden paylaşıma her şeyin yeniden kazanılması üzerine şahane bir sürdürülebilirlik dersi.

Bu arada söylemeden geçmeyeceğim; Çatalca’da kurulu vakıf ve çiftlikte internet altyapısı içler acısı, söyleşimizin ses kalitesinden de anlayacaksınız… Eğitim gören gençlerimiz pandemi nedeniyle uzaktan eğitim sürecinde zor zamanlar yaşamışlar.

Detaylarını aşağıda bulacağınız Nesin Vakfı, Türkiye’de imkanı olmayan çocuklara kucak açıyor yeter ki, çocuk eğitim almak istesin ailesi de çocuğunu okutmaya gönül versin. En küçüğü 3 buçuk en büyüğü 20’sinde 40 çocuk yarına Nesin Vakfı’nda hazırlanıyor.

 

Özgün Dündar’a ilk sorum faaliyetleri oldu; “Nesin Vakfı çok kafa karıştırıcı olabiliyor halk için… Ben o yüzden nedir, ne yapıyoruz ve bileşenlerini anlatarak başlamak isterim” dedi. Ben de sizlere basitçe özetlemek istiyorum;

Nesin Vakfı, Aziz Nesin tarafından kuruldu. 1973’te imza atılıyor 84’te ilk çocuklar Vakıfla tanışıyor. Amacı eğitim olanaklarından yoksun çocuklara ev sahipliği yapmak. Aslında ev sahipliği de değil, tam olarak onlara bir ev yapmak… Dündar, “evin sahibi onlar zaten” diyor… İlk yıllar çok zor, vakıfta çalışan olmadığı için büyük çocuklar küçük çocuklara bakıyor… yavaş yavaş çalışanlar da resme dahil olmaya başlıyor.

Vakfın yurda benzetilmesi sorun… Çünkü ne yurt ne okul. Çocuklar örgün eğitim için çevre okullara gidiyor…

Nesin Vakfı 40 çocuklu bir ev… Doğrudur aynı zamanda bir eğitim kurumu.  Şöyle izah edilebilir; eğitim olanağından yoksun çocuklar başvuruyorlar. Öncelikle öğretmenler aileleri yönlendiriyor. Temel kriter çocuğun da ailenin de eğitim almak istiyor olması. Herhangi bir sınav yapılmıyor. Fırsat eşitliğine inanıyorlar. Çocuklar zaten ücra köylerden geliyor ve tahmin edeceğiniz gibi ilgisiz oluyorlar. Bir kısmında besin yetersizliği bulunuyor… Yani sanmayın ki, en zeki en parlaklar Aziz Nesin Vakfı’na alınıyor. Gelenler yurdum çocukları. Azimli, istekli olmaları onları ilerleyen yıllarda üstün başarıya kavuşturabiliyor.

Dedim ya gerçek ihtiyaç sahibi ve gerçekten arzusu olan öğrenci ve ailesi tespit edilince vakıf psikoloğu ve vakıf yöneticisi kapılarını çalıyor. Ufak bir okuma, basit bir dört işlem testiyle çocuğun yaşına göre seviyesi ölçülüyor. Vakıf kapasiteleri bulunmadığı için ne yazık ki, engelli çocukları alamıyor. “Gördüğünüz gibi internet bile büyük bir sorun” diyor Dündar.

Yaprak Özer: Aziz Bey’in yaşamını sürdürdüğü evde 40 çocuk yaşıyor öyle mi?

Özgün Dündar: Evet… Hatta şu anda Aziz Nesin’in çalışma odasında Dereboyu’ndayız. Hem burada yatar uyur hem de çalışırdı. Sizinle buradan konuşmak istedim.

Aziz Nesin hep burslu okuyor çok fakir bir ailenin çocuğu… Kafasında “Ben kime borçluyum? diye düşünüyor. Nasıl okuyorum; ailemin parası yok… Devlete mi borçluyum, devlet kimdir?… derken “Halkıma borçluyum ben…” sonucuna ulaşıyor. Ülke mi kursam, şehir mi kursam, köy mü kursam derken vakıf kuruyor. O da bir memur maaşından biraz daha fazla kazanmaya başladığı zamanlar… Artan parasıyla… İlk başta çadırda kalıyor ustaların peşinde koşuyor. Sürekli çocuklarla yaşıyor. Temelde tamamıyla çocuklar için yapılıyor bu organizasyon. Çatalca’ya dostlarını getirdiğinde “…Ya uzak değil mi burası?” diye soruyorlar. Aziz Nesin de “Nereye uzak?” diye karşılık veriyor.

Şehir akın akın geliyor…  Kaçsak mı diye düşünüyoruz hatta… Vakıf değil ama çiftlik olarak zor oluyor. Sonra yavaş yavaş bir oda iki oda ilave oluyor…  balkonları kapatalım 3 çocuk daha alalım… girişimleri başlıyor. Kararları her zaman çocuklarla birlikte alıyor Aziz Nesin; “Çocuklar yeni bir çocuk başvurdu sıkışır mısınız bir çocuk daha alalım mı?” diye gelişen sohbetlerin olduğu bir yer burası…

Yaprak Özer: Aziz Bey’e bir ofis çıkabilmiş…

Özgün Dündar: Dereboyu’nda bir kümes yapıyorlar, burası aslında ördek kümesi. “…Ya burası çok güzel oldu buraya bir kat daha çıksanız… Üzerine çok güzel oldu bir güvercinlik daha yapsanız…” Şimdi o güvercinlikteyiz. “…Ya burası çok güzel oldu, ben burayı çalışma odası yapayım” diye diye…

Yaprak Özer: Çareler tükenmiyor. Yeter ki yaratıcı olalım ve isteyelim değil mi?

Özgün Dündar: Evet…

Yaprak Özer: Ne kadar güzel bir oluşum… Bir vakıf, bir çiftlik ve Matematik Köyü var. Çocuklar örgün eğitime gidiyorlar. Okuldan sonra buraya evlerine geliyor…

Özgün Dündar:  Bütün modeli 40 çocuklu bir aile üzerinden düşünebilirsiniz. İlk önce kurum olarak Nesin Vakfı dediğinizde Matematik Köyü… Nesin Vakfı, Aziz Nesin tarafından kuruluyor ama bunu yürütecek kişi Ali Nesin… Ali Nesin gibi çok değerli bir matematik profesörünü Amerika’dan getirtip Nesin Vakfı’nın başına geçirmek çok da yazık bir yandan… Aziz Nesin’in hayali Vakıf’ın yanında bir matematik enstitüsü kurulsun ki, Ali de işini yapsın…

Matematik Köyü’nü Ali Nesin Şirince’de kuruyor 10 sene sonra 2007’de. Bu ayrı bir kurum olarak başlıyor. Burada 15 günlük eğitimler düzenleniyor. Öte yandan Nesin Yayınevi var. Nesin Yayınevi de Aziz Nesin’in kitaplarını yayımlamaya başlıyor. Belli bir süre sonra da çocuk kitapları yayımlamaya başlıyor. O da Nesin Vakfı’nın kendi ayakları üzerinde durması için bir gelir kaynağı oluyor.

Ardından Nesin Yapı kuruluyor. Matematik Köyü’nde bir sürü inşaat var ve bu işi çok iyi biliyor çocuklar… Çünkü zaten Nesin Vakfı’nı inşa eden çocuklar da o çocuklar… Nesin Vakfı mezunlarından biri olan Tarkan Aras, Nesin Yapı’nın başına geçiyor… Hem Matematik Köyü inşaatı hem dışarıya iş yapıyor ki, amaç zor günlerde de Nesin Vakfı kendi ayaklarının üzerinde dursun sürekliliğini sağlasın… Bir de Nesin Çiftliğimiz var. Nesin Çiftliği bize en yakın ünite… Orada da temel amaç çocukların doğal yollarla besinini sağlamak… Fazlasını satıyoruz ama önceliğimiz çok ürün üretmek değil, sağlıklı ürün üretmek… Son 3-4 yıldır permakültüre başladık. Orada da Güneş Sezgin bu işi aldı götürüyor, üründen önce toprak üretiyoruz şu anda… Bu çatı altında bir de 40 çocuğumuz var. Onların evi burası…

Yaprak Özer: Evet… Nasıl eğitim görüyorlar?

Özgün Dündar: Yaşamın kendisi içinde eğitim görüyorlar. Yani şöyle bir şey oluyor. Eğitim dediğiniz şeyin ben pek çok dalı olduğunu ama hepsinin aynı şeye hizmet ettiğini düşünüyorum. Sanat eğitimi de spor eğitimi de, akademik eğitim de; ev ekonomisinden tutun çatışma çözümüne kadar her şeyde dünyaya gözümüzü açtığımız andan öldüğümüz güne kadar dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya, karşımıza çıkan engellerle savaşmaya çalışıyoruz. İşte eğitimin hepsi Nesin Vakfı’nda buna hizmet ediyor.

Yaprak Özer: Çocuklara ayakta durabilmelerinin eğitimini verdiğinizi söyleyebilir miyim? Bir de lise projeniz var…

Özgün Dündar: Matematik Köyü büyürken yeterli gelmemeye başlıyor. Çünkü aslında ilk önce şöyle… Nesin Vakfı’nda çocuklarımız okullara gidiyorlar. Ama okullarda fazla etkimiz olmuyor. Bu hayatın bütüncül eğitimi içinde okul eğitimi de çok çok önemli bir yer… Yani çocuğun hayatı anlaması için fen, matematik, felsefe, sanat görüyor olması lazım. Bunlar da doğru şekilde öğretilmediklerinde bir sıkıntı var. Nedenini sordurmadan, bilim insanı gibi düşündürtmeden bilgiyi verdiğinde o çocuğun sorgulama ihtimali çok düşük oluyor. Dolayısıyla bizim okula da ihtiyacımız var. Şimdi okulda çocuk bütün gününü geçirirken burada ders takviyesi yapamıyorsunuz. Akademik eğitim, dünya görüşü oluşturmak ve anlamlandırmak için önemli. İlk önce şu andaki çiftlik alanında ilkokul planlanıyor ama bir türlü olmuyor. Matematik Köyü yapıldıktan sonra Ali Nesin, “neden biz burayı bir lise yapmayalım…” diyor. İlk önce bir fen lisesi diye düşünüyor ama felsefe de bir fen kadar önemli ve sosyal derslere de fen liselerinde o kadar ağırlık verilemiyor… Robert gibi bir lise yapmak istiyor. Normal lise yapmak istiyor.

Yaprak Özer: İddialı…

Özgün Dündar: Evet evet… Gerçekten çok iyi bir eğitim verebileceği çocuklarla öğretmenlerin bir arada yaşadığı bir lise yapmak istiyor. Matematik Köyü havasında da olmasını istiyor… Dolayısıyla Matematik Köyü’nün yanında böyle bir yere karar verdik. O arazilerin iznini almak, formaliteler, teknik sorunlar uzun yıllardır boğuştuğumuz şeylerdi. Her şey hazır durumda… Artık ilk büyük bağışla inşaata başlamayı düşünüyoruz.

Yaprak Özer: Bu çocuklar müfredatlarda olmayan konuları da öğreniyor: Sistem, merakı… bilgilenme özgürlüğünü öğretiyor. Bireysel haklarımızı öğretiyor. İçini dökme hakkını öğretiyor. Ne kadar güzel bir şey… Yanlış yapma hakkını öğretiyor. Başarısız olabilmenin mümkün olabileceğini öğretiyor. İşte zaten başarısız olmak demek bir sonraki başarıya adım atmak demek… Yani insanlar başka türlü bir açıdan bakarlarsa… Başarısızlığın nedenleri başarmanın ayrıca nedeni oluyor. Bunlara eminim ilave edecekleriniz vardır. Dokunmadığımız bir şeyi algılayamayan bir toplum haline geldik. Görmediğimizi anlamlandıramıyoruz…

Özgün Dündar: Evreni algılamayı bir bütün şeklinde, dolayısıyla her bir şeyin nedenini niçin’ini birbirleriyle ilişkilerini öğreniyorlar. Bir seramik atölyesinde bunun kimyasını da fark ediyor… periyodik tabloyu periyodik cetvelden öğrenmiyor seramik atölyesinden öğreniyor. Böcekleri sadece dersten öğrenmiyor toprak canlılığını öğreniyor. Yaşam ölüm döngüsünü öğreniyor bir tohumu kendi ekiyor, kabuğuyla sirke yapıyor, o sırada sirkeden çıkanı toprağa dönüştürüyor, tohumu toprağa ekip kendi tekrar meyve çıkartıyor. Bunlar idrak edilmesi çok zor şeyler normalde…

Koskoca bir vakfı kendisinin de yönetebileceğini öğreniyor. Çocuk katılımına çok önem veriyoruz… İşte çocuk toplantılarımızdan tutun işletme toplantılarına çocukların katılmasına kadar… Hem karar verme mekanizmasına katılıyor hem oturuyor çalışıyor bütün ihtiyaçları öğreniyor. Çatışma çözümünü öğreniyor. İster istemez toplu yaşadığımız için özgürlük nerededir, topluluk nerede gözetilir, birlikte nasıl daha iyi yaşarızı öğreniyor. “Benden bize” geçtiğinde dünyaya geçiyor bir yandan da…

Temelde her şeyi sorgulamayı öğreniyor. Özel okulda burslu okuyan çocuklarımız var. Aldığım şikayet, fen dersinde çok fazla “neden” diye soruyor ki, biz çok sevindik buna…

Bir de en temelinde Aziz Nesin’den bu zamana hiç değişmeyen bir şey var eski mezunlarla da konuştuğumda… Buradan çıkan çocuk genelde “ Ben bilmiyorum, yapamam” demiyor… “Ben bilmiyorum, hiç yapmadım ama denerim…” diyor. Çünkü çocuklar burada hiç yapmadığı pek çok şeyi sıfırdan yapmayı öğrenmeyi öğreniyorlar aslında hayatın içinde…

Yaprak Özer: Çocukların yaşları kaçla kaç arasında?

Özgün Dündar: En küçüğümüz bizim şu anda 3,5 yaşında… En büyüğümüz de 25 yaşında… Ayakları üzerinde durana kadar çocuklara sahip çıkıyoruz.

Yaprak Özer: Ekosisteminiz yöneticileriniz ya da kol kanat gerenler de ayakları üzerinde durmayı başarmış olan eski öğrencileriniz değil mi?            

Özgün Dündar: Hepsi değil, ama amaç o.  Mezunlarımız her yerde.  Yayınevi’nde çalışıyorlar, Yönetim Kurulu’ndalar, Nesin Yapı’dalar, Vakıf yönetimindeler… Bazıları yurt dışında bazıları yurt içinde… Türk Hava Yolları’nda çalışan var, yurt dışında mühendislik yapan var… Sanatçı olan var… Herkes kendi yolunu çiziyor ama muhakkak bir eli de Vakıf’ta oluyor…

Söyleşimizi youtube kanalımdan izleyebilir,

Spotify‘dan dinleyebilirsiniz.

Paylaş