Anneme Kitap Okuyorum

Keşke herkesin yaşamı boyunca kendisi için inşa edebileceği birden fazla hayatı olabilse. Bu bir şans mı yoksa akıl ve cesaret işi mi, güzel bir tartışma konusu olurdu. Şüphe yok ki, pek çok unsurun kombinasyonu. Bülent Şenver, ‘Herkese Kitap’ projesi ve  ‘kitapcan’ sembolüyle  yaygınlaşan haklı bir üne sahip.  Yaratıcı fikirleri olan bir bankacıyken, yaratıcı fikirlerle ortaya çıkan bir sosyal gönüllü. Kitap okumayı yaygınlaştırmak isteyen, kitabı sevdirmeye çalışan bir kitap dostu. Şenver ikinci hayatın rotasını  bu yöne  çevirmiş,  güzel işler yapıyor.

 

Toplumsal bir çalışmayı yaparken gönüllü olmak önemli şüphesiz, daha önemlisi ölçülebilir katkı sağlamak. Bülent Şenver iş insanı özellikleriyle yaklaştığı gönüllülük projesinde ders alınması gereken örnek bir çalışmayla karşımızda.

 

Herkese Kitap Vakfı, Anneme Kitap Okuyorum projesiyle yürekleri fethediyor. Okuma yazama bilmeyen ya da okuma düzeyi sorunlu annelere çocukların kitap okumasını projelendiren vakıf, çocukların kitap okuma alışkanlığı, kitap okuma kabiliyeti, kitap okuma ve anlama yetkinliğini sağlamasına katkıda bulunuyor. Son haftaların  gündemi yine ve yeniden çocuklarımızın eğitim başarısı. Gerek Milli Eğitim Bakanlığı araştırmaları gerekse uluslararası PISA testi, Türk çocuklarının küresel rekabetten uzak olmak şöyle dursun temel okuma yazma ve matematik becerilerinden çok ama çok uzak olduğunu ortaya koydu.

 

Aşağıda konuğum Bülent Şenver’in ilginç projelerini okuyacaksınız. Ben aralarından Anneme Kitap Okuyorum kampanyasına küçük bir iltimas yaptım diyelim.

 

YAPRAK ÖZER: Neler yapıyorsunuz Herkese Kitap Vakfı’nın yeni projelerini öğrenmek ve bunları yaymak üzere size destek vermek isterim.

BÜLENT ŞENVER: Yaprak hanım bugün size dört proje getirdim. Bunların dördü de benim açımdan çok önemli. Herkese Kitap Vakfı olarak üç amacımız var kitap okumayı sevdirelim, kitap okumayı yaygınlaştıralım ve ihtiyaç sahiplerine kitap iletelim diyoruz.

Türkiye’nin kitap okuma konusunda karnesi çok iyi değil, çeşitli istatistikler gösteriyor. Projelerimizden  bir tanesi Elele projesi.  Neden elele dedik, Herkese Kitap Vakfı olarak tek başına gerçekleştirebileceğimiz bir proje değil. Bu projeyi gerçekleştirebilmek için elele vermemiz lazım, başka kurumlarla, başka kişilerle. O nedenle önce elinizi bana vermenizi istiyorum. Sizde bu projeye dâhil oldunuz. Elele her köy okuluna bir kütüphane projemiz var.

 

Köylerimizde ilkokul var. Bazı köylerde ilk ve ortayı birleştiriyorlar, liseler biliyorsunuz köylerde olmuyor. Ama köylerdeki bu ilkokul ve ortaokullarda bulunan öğretmenlerimiz köy çocuklarıyla çok iç içe, onlara annelerinden bile belki daha yakın  ilgi alaka gösteriyor ve çocukların iyi bir birey  olması için çaba sarf ediyor büyük fedakarlık gösteriyorlar.  O köy çocukları da öğretmenleriyle ilişkiyi çok samimi olarak devam ettiriyor, öğretmenleri sayıyor seviyor, çok değişik bir ilişki var orada.  18 bin tane köyümüzde kütüphane yaptırmak istiyoruz. Mobilyasıyla, sandalyesiyle, raflarıyla ve masalarıyla ve her bir okula bin adet kitap hediyesiyle köy okulunda kütüphaneyi gerçekleştirelim istedik.

 

YAPRAK ÖZER: Çocuklar kütüphane nedir görsünler, kitap alabilme özgürlüğünü tatsınlar.

BÜLENT ŞENVER: Evet ve o kadar çok ihtiyaçları var ki, ben birkaç köyü ziyaret ettim birkaç köy okulu kütüphanesi açılışı, törene katıldım. Çok, çok mutlu oluyorlar, çok büyük ihtiyaçları var ve o kitaplar onlara o kadar moral veriyor ki, gözlerinin ışıltısını değiştiriyor.

 

YAPRAK ÖZER: 18 bin okulda kütüphane olmadığı için mi, yoksa  bu projenin ulaşabileceği  okul miktarı mı 18 bin?

BÜLENT ŞENVER: Toplam 18.000 biz tabii ne kadar fazlasına ulaşabiliriz diye hedeflediğimiz de ilk hedefi 10.000 dedik.  İki  kademeli hedef koyduk kendimize ve şöyle söyleyeyim çoğunda maalesef bin kitaplık kütüphane yok, o köy okulu öğretmeni kendi imkânlarına göre temin edebildiği, bağış olarak alabildiği kitaplar ne kadar ise onlarla kütüphane oluşturuyor. Ve şunu da gördük, bir kütüphane yapalım dediğimiz zaman hemen o köy okulu içerisinde çok mütevazı bir yapı oluyor, o köydeki okulların inşa şeklinde küçük bir oda bulabiliyorlar ama olsun düzgün ve düzenli bir kitaba kavuşma yöntemini sunmuş oluyoruz. Tabii soruyorlar, oraya koyduğunuz bin kitap okunuyor mu, bunu test ediyor musunuz? Biz hiçbir polisiye denetim yapmıyoruz, ama oradaki öğretmeni gördükten sonra çocukları gördükten sonra, o kitaplarla nasıl buluştuklarını gördükten şundan çok eminiz muhakkak okuyorlar. Daha sonra da onlarca şey okuyorlar, tartışıyorlar ve o kitaplarla ilgili bilgi, tecrübe birikimi, dünya görüşü paylaşımını öğretmen sorgulamaya başlıyor.

 

YAPRAK ÖZER: Türkiye’de bazı coğrafyalardaki ihtiyaç daha mı fazla ortaya çıkıyor?

BÜLENT ŞENVER:  Şöyle söyleyeyim; bazı coğrafyalarda daha fazla bu çok doğru, ama büyük illerimizin köylerinde durum daha iyi değil. Ben bir büyük ilimize gittim, sanayide de öyle çok ilerlemiş ki gümbür, gümbür  sanayi tesisleri var onların 3 köyünün açılışlarına gittim. Bu il nedir diye bilmeden gitseydim, orayı çok daha farklı, ihtiyaç sahibi bir ilin köyüne geldim diye ifade edebilirdim.  Zengin bir şehrin bir köyü mesela 15 – 20 kilometre mesafede…

 

YAPRAK ÖZER: Yakışık almıyor.

BÜLENT ŞENVER: Biz 81 ilde de büyük bir ayırım yapmadan her ilin köyüne  ulaşmaya çalışıyoruz.

 

YAPRAK ÖZER: Buralara giden kitapların doğru seçildiği düşünülebilir mi ya da bunlar bir seçimden geçiyor mu? Nasıl bir dağılım var kütüphanede?

BÜLENT ŞENVER: Şöyle söyleyebilirim, Herkese Kitap Vakfı olarak bugüne kadar 390 bini aştı gönderdiğimiz kitap sayısı.  Kitap ayırma ve değerlemede bir  tecrübe birikimi söz konusu oldu. Ekiplerimiz oluştu.Gönüllü ekiplerimiz var, başına bir lider koyuyoruz, onlarla birlikte çalışıyorlar, birtakım yasaklı olan listelerimiz var, yayınevi yasaklıları var önce onlar ayrılıyor. Ve şöyle düşünebilirsiniz: ilk verdiğimiz önem, klasikleri, dünya klasikleri, Türk klasikleri; ondan sonra roman, hikaye, şiir, biyografi gibi kitaplar. Bu ayırımlar gerçekleştirildikten sonra bizim tarafımızdan bir elemeden önce geçiyor, biz doğru kitapları gönderdiğimize inanıyoruz ve gönderiyoruz. Ancak oradaki okul müdürüne ve öğretmenine de şöyle bir görev veriyoruz, bir kez daha sizin süzgecinizden geçsin diyoruz.

 

YAPRAK ÖZER: Yasaklı yayın evleri ve kitaplar listesi bunlar Milli Eğitim Bakanlığı’ndan mı geliyor?

BÜLENT ŞENVER: Bakanlık belirliyor.

 

YAPRAK ÖZER: Anladım, onda sorgulanacak ne yazık ki bir şey yok. Aslında sorumun altında yatan anlam şuydu; yani hep mi edebiyat, bilim de var mı ondan sonra coğrafya, tarih vesaire gibi böyle bir dağılımı gözetiyor musunuz?

BÜLENT ŞENVER: Evet ve hani şu çok hoşumuza gidiyor, bu kütüphaneleri bir şekilde oradaki öğretmen kendine göre sınıflandırıyor. Bunun tabii bir bütçesi lazım burada en önemli konu, bu bütçeyi kim sağlayacak bizim vakfımızın böyle bir imkanı yok.

 

YAPRAK ÖZER: Nedir  bütçeleriniz burada?

BÜLENT ŞENVER: Bir okul kütüphanesinin mobilya, masa, sandalye ve bin kitabıyla birlikte şu anda 6,500 liralık bir bütçesi var. Şimdi bunu bize bir hayırseverin veya bir şirketin bağışlaması gerekiyor ki o köy okulunun kütüphanesi yapılabilsin. O köy okulunun kapısına bir plaket konuyor bu kütüphane şu  şirket ya da birey tarafından yapılmıştır diye. Bazıları rahmetli büyüklerinin anısına diyor.  Yavaş yavaş büyüyor kampanya.

 

YAPRAK ÖZER: Başka kriterleriniz de var hepsi bir kütüphane değil, daha az kaynak yaratabilenler de katılabiliyorlar değil mi?

BÜLENT ŞENVER:  Katılabiliyorlar herkesekitapvakfi.org adresinde bağış yapmak istiyorum menüsünü tıklarlarsa, 20 lira 50 lira falan gibi seçenekler çıkabiliyor.

 

YAPRAK ÖZER: Onlar zaten münferit katkılar ama biraz daha derli toplu katkılarda da bulunabiliyorlar.

BÜLENT ŞENVER: Tabii. Mesela şöyle ilginç şeyler olmaya başladı: bir şirket 30’uncu kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptırmak istedi. 50’nci kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptırdı.

 

YAPRAK ÖZER: Çok anlamlı, yılbaşı hediyeleri verileceğine farklı şeyler yapılacağına bunlar değerlendirilebilir.

BÜLENT ŞENVER: Bir başka sınıfta mesela. İşte Koç mezunları. 99 mezunları mezuniyetlerinin kutlaması ile  ilişkili yaptılar, işte TED okulları yapmış oldu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ndeki bir sınıf.  Biri liderlik yapıyor, ön ayak oluyor, duyuruyor arkadaşlarına.  Web sitesinde bir link açılıyor onlara, o linki duyuruyor, o link ile bağış yapıldığı zaman o bağış sadece ODTÜ’nün o sınıfının bağışı olarak toplanıyor.

 

YAPRAK ÖZER: Peki diğer projeleriniz ne?

BÜLENT ŞENVER: İkincisi Anneme Kitap Okuyorum.

 

YAPRAK ÖZER: Bu beni çok duygulandıran proje, ne kadar güzel düşünmüşsünüz.  

BÜLENT ŞENVER: Şimdi bunun en üst başlığını biz slogan olarak sevdiklerime kitap okuyorum diye başlatıyoruz, sevdiklerime ve bir çocuğun en çok sevdikleri annesi ile başladığı için de birinci seriye anneyle başladık. Anneme Kitap Okuyorum projesi…

 

YAPRAK ÖZER: Okuma yazma bilmeyen anneler için ayrı bir anlam ifade ediyor.

BÜLENT ŞENVER: Yani bu aslında o kadar değişik duyguları ve değişik ilişkileri hayata geçirecek bir proje ki, sadece çocuğun okuma becerisini geliştirmek değil, aynı zamanda o çocuğun annesiyle geçireceği her gün belirli bir sürenin alışkanlığını kazanmasını, annesiyle daha değişik bir iletişim kurmasını sağlamayı amaçlıyor. Sosyal iletişimi normal günlük aktiviteleri dışında bir kültürel iletişimi kurma zamanının oluşuyor olması ve daha sonra da annenin yavaş yavaş kitap nedir, okuma nedir diye merak etmesi… Bazen insan dinlemekten hoşlanıyor yani okumak güzel bir şey ama bir de dinlemek de hele, hele onu yavrunuzdan dinliyorsanız, içiniz bambaşka oluyor.

 

YAPRAK ÖZER: Ben okuyamıyorum ama onun sayesinde dinleyerek kitap okuyorum kaldı ki, kitaplar dijital olarak da dinlenebiliyor, siz bunu bir adım farklı bir noktaya götürerek bir çocuğun annesine okuyor olmasına evirmişsiniz.

BÜLENT ŞENVER: Bunu da dedik ki, köylerden de başlayalım bu Türkiye’nin her yerinde yapılabilecek bir şey büyük şehirlerde de yapılacak bir şey ama burada köylerin çok daha önemi var. Bu köy ziyaretlerimde gördüm ki çocuklara kitap okumayı sevdirmek için “oku çocuğum” demek yeterli olmuyor, onların görmesi lazım anneyi okurken, babayı okurken.

Köydeki anneler okuyamıyor okumuyor, yani öyle bir alışkanlığı yok, köyde bambaşka bir hayat var. Anneler kitap okuyarak çocuklarına örnek olamıyorsa, bunu tersine çevirelim dedik. Çocuk annesine kitap okusun bir sorumluluk hissetsin.

Lansmanını yaptık, başlattık. Bence çok ses getirecek bir proje ve ileride de inşallah bunları bir şekilde anne ile çocuk ilişkileri geliştikçe, günümüzün imkanlarıyla küçük videolarla sosyal medyada paylaşarak çok insanı memnun edecek sonuçları görmemiz mümkün olacak.

O sırada annesiyle çok değişik bir ilişki kurulacak, belki anne soru sormaya başlayacak, çocuk ona anlatmaya başlayınca anne de, çocuk da mutlu olacak

 

YAPRAK ÖZER: Ben bunun genişleyerek devam edeceğini farklı topluluklarla da yapılabileceğini düşünebiliyorum şimdiden…

BÜLENT ŞENVER: Bu ikiydi. Dört projenin üçüncüsü,  bir defter yaptık; Okuduğum Kitaplar Defteri adıyla. Buradaki amacımız hangi yaşta olursa olsun, kitapları okudukça zamanla okuduğunu unutuyor. Yani unutuyorsunuz çünkü yıllar geçiyor, okuduğu kitapları buraya yazsın. Kitabın adı yayınevi, yazarını yazsın… Kitabın içinde hoşuna giden cümleyi…  bakın çocuğu düşünceye sevk ediyorsunuz. Hoşuna giden karakter ve hatta kitabı 1 ile 10 üzerinden notlarını, değerlendirme yapsın istedik, kitabın akıcılığına bir not versin kitabın karakterlerine, eğiticiliğine, öğreticiliğine bir not versin.

 

YAPRAK ÖZER: Yani hep onlar karne alacak değildi ya…

BÜLENT ŞENVER: Keşke bu kitapları yazanlarla da biz bu notları paylaşabilsek. Tabii, sosyal medyadan bunu yaratabiliriz. Ve şöyle de hep hayal ediyorum ben hani bu kitabı diyelim çocuk 10 yaşında aldı ve başladı. Çocuk büyüsün, evlensin, çocuğu olsun sakladığı not defterini çocuğuna versin. Bak annen neler  okumuş diyebilsin. Çocuk  annesinin okuduğu kitaplara baksın heyecanlansın, “anne ben de aldım o kitabı ya sen bu cümleyi mi  beğendin olur mu ya, bu cümle olur mu anne…” falan tartışmaya başlasınlar.

 

YAPRAK ÖZER: Ne güzel geçmişlerinden de bir hediye, bu çok anlamlı. 4.proje ne?

BÜLENT ŞENVER: Dördüncü projemiz, Gönüllü Destekçi Belgesi diye Herkese Kitap Vakfı bir belge oluşturdu. Bize gönüllü olarak destek veren birçok insan var. Yediden yetmişe birçok yaş grubundan insan var. Şimdi bir grup gencimizin iyi bir üniversiteye girmek için birtakım sosyal sorumluluk projeleri yapma ihtiyaçları var.

 

YAPRAK ÖZER: Özellikle yabancı üniversiteler talep ediyor keşke bizim üniversitelerimizde girişte böyle sırf sınavla değil de farklı meziyetleriyle alsa ama neyse.

BÜLENT ŞENVER: Belki ilerde. Diyoruz ki, orada da bu yabancı üniversiteler minimum 30 saat böyle bir sosyal sorumluluk projesine katkıda bulunmayı şart koşuyorlar. Herkese Kitap Vakfı’nın kitap okumayı sevdirmek, yaygınlaştırmak ve kitap iletmek için yaptığı 30 saat gönüllü sosyal sorumluluk emeği karşılığı imzalı belge düzenliyoruz. İngilizceye de tercüme ettik, başvurularında bu belgeyi ilave ediyorlar.

Söyleşiyi youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.

Paylaş