Ahlaklı Duygusal Ekonomi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın, İstanbul Sanayi Odası’nda (İSO) yaptığı konuşma diğerleri gibi medya ilgisi gördü. Okurun Merkez Bankası iştahı yerinde, faiz merakı tam gaz… ama eller tabii ki, yüreklerde. Neticede Türkiye burası…. Her şeyin olabileceği hiçbir şeyin olmayabileceği ülkelerden bir ülke.

Erkan, enflasyonun ana eğiliminde gerileme başladığını, Kasım öncü göstergelerinin aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret ederek “başarma”nın önkoşulunun enflasyon olduğunu söyledi. Konuşmanın özü bu. Temkinli ve klişe.

Enflasyonu Güven Dizginler

Erkan’ın konuşmasını iletişimci gözüyle okumayı denedim. Erkan, “güven”, “istikrar”, “normalleşme”, “algı”, “öngörülebilirlik” ve “itibar” gibi kelimeleri daha önceki konuşmalarından daha fazla sayıda geçirip, önlerine arkalarına “fiyat”, “finans”, “yabancı yatırımcılar” ekleyip çıkarıp tekrarladı.

Benim Yaptıklarım Yetmez

Demek istediklerini şöyle anladım; “faizi indirip çıkarıp enflasyonu düşürürüz düşürmesine de tüm paydaşların da bizimle aynı oyunda olması gerek”. Bu bir takım oyunu. Teknik düzeltme ekonomiyi yeniden rayına oturmaya asla yetmiyor, dünya bunun örnekleriyle dolu. Kaldı ki, kitaplar bizi de de örnek olarak gösteriyor. Kağıt üzerinde teori geliştirmek kolay. Pratikte insanız biz! Erkan’ın ifadesiyle ekonomi takımının başarısının ön koşulu enflasyon ise enflasyonun düşebilmesi için önkoşul güven. İşte bu güven ki, karaborsa.

Yabancı Yatırımcı

Gözlemime göre konuşma metninde kelimeler arasından “yabancı yatırımcı” rol çalıyor. En fazla tekrar alan ve farklı vurgularla taçlandırılan yabancı yatırımcı. Yerliler yorgun, tedirgin, zayıf… netice olarak güvensiz. Reuters Haber Ajansı, Erkan’ın, İSO konuşmasına paralel, Dünya Bankası ve Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) üst düzey yöneticileriyle de bir araya geldiğini duyurdu.  Görüşmeye; Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya bölgesi Başkan Yardımcısı, Türkiye Direktörü ve IFC Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Asya Bölgesi Altyapı Yatırımları Başkanı katılmış.

Bir gerçek var, söylemek için ekonomist olmaya gerek yok. Bu gemi yüzecekse yerlilerle yüzecek, çünkü biz mezara kadar buradayız. Yabancı gelir gelmesine, ama icabında gemiyi de ilk o terk eder. O yüzden İSO’da yerlilere konuşma anlamlı, yabancılarla kapalı kapılar ardında kalan diyalogları sizce öğrenme şansımız var mı? Güven güven güven…

İlle de Enflasyon

Economics Benchmarks 2023’e göre, Merkez Bankaları tarafından analiz edilen ve öngörülen en önemli değişkenler ekonomik büyüme ve enflasyon. Dünya enflasyonla sınanıyor. Arjantin’in seçilmiş başkanı Javier Milei’nin göreve gelmesinin sırrı enflasyon ve Merkez Bankası için çılgın planları. Kendisine anarko-kapitalist diyor. Milei’nin başkan seçilmesi, rejimin yıllık yüzde 143’e ulaşan enflasyonla baş edememesine bağlanıyor. Merkez Bankasını kapatıp, Peso’yu tarihe gömünce, Arjantin’de enflasyon sahneden çekilir mi? Yakındır görürüz diyeceğim de muhalefet olmak dünyanın en konforlu mesleği, “sorumsuz” çok güzel konuşursun.

Çürümüş Hükümetler ve Enflasyon

Harold James Princeton Üniversitesi Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Harvard ve Yale yayınlarından çıkmış ilginç kitapları var. James, “Enflasyon Çürümüş Hükümetleri Yok Eder” başlıklı kısa ve tempolu bir makale yazmış. Dikkat çeken yaklaşımı özetle şöyle; “…tarihsel olarak enflasyon, bir ülkenin siyasi liderliği ile halkı arasındaki sosyal sözleşmenin ihlali anlamına gelir. İster demokratik ister otoriter hükümetler için asit testi işlevi görür. Toplumlar sözlerini tutmayan hükümetlere sırt çevirir.”

Enflasyonda küresel artış yaşandığını bunun siyasi anlamda değişimi zorladığına dikkat çeken James şöyle devam ediyor; “Demokrasilerde seçim sonuçları genellikle fiyat gelişmelerine bağlıdır. Otokrasilerde de aynıdır. Enflasyon otoriter liderlerin dayandıkları örtülü sosyal anlaşmayı aşındırır. Halkın fiyatlara ilişkin memnuniyetsizliğini homurdanması otoriter bir rejimin toplumsal desteğini kaybettiğinin ilk işaretidir.”

James ne anlatıyor, ifadelerinde ne okuyorum; enflasyon kelimesini çok kullanıyor olabiliriz, teknik bir terim olmasına karşın günlük iletişimimizin vazgeçilmezi. Gerçekten dikkat ettim enflasyon kelimesini ifadelerimde kullanmadığım bir gün geçmiyor. Fazla değil mi bu? İşte aldatıcı olan bu, enflasyonla mücadele eden benim, sınava giren yöneticiler. James’e göre standart yaklaşımla hiçbir ideolojide sınavı geçen olmamış.

Kurumlara Karşı Değil Yanında Duran Halk

Son yıllarda geleneksel hiçbir disiplinin tek başına sorunları çözemeyeceği yönünde yaklaşımları okuyor, anlamaya çalışıyoruz. Kilit disiplin olarak “davranış bilimi” dikkat çekiyor.

Antara Haldar, Cambridge Üniversitesi’nde Ampirik Hukuk Çalışmaları Doçenti. Project Syndicate kendisiyle söyleşi yapmış. Şu soruyla başlıyor söyleşi; “Küresel ekonominin karşı karşıya olduğu en büyük sorunların “maddi olmaktan çok psikolojik” olabileceğini savundunuz. Davranışsal bir yaklaşım enflasyonun son dönemine ilişkin anlayışımızı ve buna verdiğimiz tepkiyi nasıl değiştirirdi?”

Yanıtın dikkat çeken bölümlerini toparlamaya özen gösterdim, en can alıcı cümlelerinden biri olan “halk kurumlara karşı değil kurumlarla birlikte çalışmalı” yorumuna vurgu yapmak isterim ve kısa derlemem şöyle;

“…Makroekonomik politikaya davranışsal bir mercekten bakacak olursak, enflasyonla mücadele süreci toplumlarda bireysel acılara neden oluyor.  Davranışsal perspektif ise toplumsal tasarımı motivasyonla uyumlu hale getirmek üzerine kuruluyor. Bu yaklaşımda birey kurumlara karşı değil, kurumlarla birlikte çalışır.”

Gelenekçilerin Davranışla Sınavı 

Geleneksel ekonomi teorisi, yaşam sürdürmekte ekonomik olarak zorlanarak acı çeken vatandaşın gelecekte vergi vb indirim beklentisiyle bir şekilde rahatlayacağı varsayımı üzerine ilerler. Davranışsal perspektifin aydınlattığı gerçek dünyada ise insanlar an itibarıyla endişe ve panik içindedir. Bu durum üretkenliği engeller ve ekonomik toparlanmayı sekteye uğratır, halkın siyasi ve ekonomik düzene karşı öfkesini körükler…”

Haldar’ın söylemeye çalıştığını da iletişimci gözüyle okumak gerekirse, vadettiğiniz (ki ülkemiz örneğinde tam olarak vaadin ne olduğunu kavramadık) yarın yaşanacak refah için, bugün acı sunuyorsanız, kabul edin ki, performansınız eksik kalacak çünkü acıyla motivasyonel performans el ele yürümüyor. Bireylerin karar verenlere destek verebilmesi onların psikolojisine bağlı.

Ahlaklı ve Duygusal Ekonomi

Dünyanın yaşadığı son enflasyon dalgasında politika yapıcıların davranışsal yaklaşımı yeterince kullanmadığına dikkat çeken Haldar “…Ekonomi boşlukta var olmaz; toplumun içine gömülüdür. Toplumun dokusuna zarar vermeye başladığında, kendi temelleri de yıpranır. Küresel bir ekonomiye sahip olsak da buna eşlik eden kozmopolit bir ahlaktan ve küresel sosyal kurumlardan yoksunuz. Ahlaki ve duygusal ekonomiler hayal değildir. Gerçek dünyada karşılıkları ve etkileri var. Devletin toplumu geliştiren, mutluluğuna katkı sağlayacak kurumlar inşa etmesi anlamına gelir.” diyor.

Ekonomi Popülizme Teslim

Şöyle devam ediyor: “Ekonomi, küresel mali krizden popülizmin yükselişine kadar pek çok önemli olayı öngörmekte geride ve eksik kaldı. Bu yüzden öngörü sahibi bir bilim olarak anılmıyor, güvenilirliğini yitirmiş gözüküyor. Ekonomistler, başta psikoloji, sosyoloji ve siyaset bilimi olmak üzere bir dizi sosyal bilimle daha yakın ilişki içinde olmalı. Katı yaklaşımlarından uzaklaşmalı diğer disiplinlerden gelen bilgileri analizlerine dahil etmeye istekli olmalılar…”

2024 için bir gün değil her gün duygusal, insancıl ve halk için halkla birlikte sosyal değerlerle örülmüş ekonomi dileğim var.

Paylaş