Ahhh Keşke

Keşkelerle yatıp keşkelerle kalkıyoruz. Hayatımızı “”ahhh keşke”” türünde yaşıyoruz. Akşam yatsam sabah kalksam her şey düzelmiş olsa… Gözümü kapasam ve sonra bir açsam… Her şey yine eskisi gibi olsa. Ama olmuyor öyle. Hayatı, uzaktan seyretmek ve yine uzaktan sevmek yerine, yaşamak gerekiyor. Zaman zaman bizim yerimize oynaması için görevlendirdiklerimizle aramızdaki ilişkiyi de KEŞKE şöyle kökünden düzeltebilsek ve bu seyrettiğimiz pahalı filmin başrol oyuncusu olmayı denesek…”;”

Keşkelerle yatıp keşkelerle kalkıyoruz. Hayatımızı “”ahhh keşke”” türünde yaşıyoruz. Akşam yatsam sabah kalksam her şey düzelmiş olsa… Gözümü kapasam ve sonra bir açsam… Her şey yine eskisi gibi olsa. Ama olmuyor öyle. Hayatı, uzaktan seyretmek ve yine uzaktan sevmek yerine, yaşamak gerekiyor. Zaman zaman bizim yerimize oynaması için görevlendirdiklerimizle aramızdaki ilişkiyi de KEŞKE şöyle kökünden düzeltebilsek ve bu seyrettiğimiz pahalı filmin başrol oyuncusu olmayı denesek…

Keşke akşam yatmadan önce o böreği yemeseydim,
Keşke ona iyi davransaydım…
Keşke daha akıllı olsaydım…
Keşke biraz daha mücadeleci olmayı deneseydim.
Keşke beni farketseydi.
Keşke daha hırslı olsaydım,
Keşke daha becerikli olsaydım
Keşke daha güzel olsaydım
Keşke havalar sıcak olsa, üşümezdim,
Keşke hava biraz soğusa da rahat etsem,
Keşke yolda giderken ona rastlamasaydım,
Keşke ben bu hatayı yapmasaydım
Keşke kızıma iyi bir kısmet çıksa,
Keşke ben keşke demeseydim.
Keşke oğlum askerliğini buralara yakın bir yerde yapsa,
Keşke o kız beni görseydi, bana kazak örseydi, keşke….

HAZIMSIZLIK YAPAR

Evet doğru, o börekleri lüp lüp mideye indirmeseydiniz, size ekstra kilo olarak dönmeyecekti…
Ona iyi davransaydınız, belki de şu anda yanınızda olur, kapıyı yüzünüze çarpıp çıkıp gitmezdi…
Keşke daha akıllı olsaydınız, kesinlikle patron sizi daha çok sevecek daha az hırpalayacaktı…
Keşke daha mücadeleci olsaydınız, havlu atacağınıza, bugün o koltukta siz oturabilirdiniz, o araba sizin olabilirdi, siz kim bilir neler olacaktınız…

Keşke bu hatayı yapmasaydınız eminim başınıza bunca şey gelmeyecekti.

Kızınıza hayırlı kısmet çıksa, bütün aile ne kadar rahat edecektiniz.
Keşke oğlunuz askerliğini buralarda yapsa, keşke bir torpiliniz olsa… O burada yaparken bir başkası kim bilir nerede askerlik yapsa. Aman size ne…

Keşke daha güzel olsaydınız da tüm kapılar açılsa, herkes yerlere eğilse siz de zampiklerle gönül eğlendirseydiniz.

SİZİ GİDİ KEŞKECİLER

Hepimiz…. Yani neredeyse hepimiz, hayatımızı bir başkasına emanet etmiş gibi yaşıyoruz. Sanki yaşadıklarımız bizim hayatımız değilmiş, bir başkasınınmış, biz de onu para verip seyrediyor muşuz gibi…

Seyrettiğiniz en pahalı film.
Yanılıyor muyum. Olabilir.
Keşke yanılmasaydım… (Demeyeceğim işte!)
Siz bu kategoriye girmiyorsanız, alınmayın üzerinize, olsun bitsin.
Keşkeler ve bizler… Sizi gidi keşkeciler…

Nedir bu keşkecilik? Kolaycılık, başka bir şey değil. Armut piş ağzıma düş. “”Keşke”” diyerek olayın farkında olduğunu göster, iş bitsin, “”mış”” gibi yap başkalarını kandır, ama kolunu kıpırdatma. Başkaları yapsın sen bekle. Uyarsa sen de katılırsın. Sen zekisin ya… Didinsin dursun ahmak, sen seyret, gerekirse şikayet edip, “”keşke”” dersin.

Yahu siz düpe düz kendinizi kandırıyorsunuz. Akıllıymış gibi yapmayın. Akıllı olun. Ama kaderci olmakla övünüyor, tevekkülle karşılıyorsunuz: Ehh ne yapalım oldu, istemezdim ama oldu bir kere.

ÖZÜR DİLEME

Dikkat edin bazı insanlar ne kadar çok özür diler. Zaman zaman acırsınız onlara. Biraz saf olduklarını bile düşünebilirsiniz. Kırıyor özür diliyor. Yapıyor özür diliyor. “”Ne olacak herkes hata yapabilir””diyor. “”Siz hiç yapmıyor musunuz”” diye de ekliyor. Sonra özür diliyor. Böylece kimileri acıyor, kimileri “”Helal olsun sana”” diyor, kimileri, “”Olmuş bir kez affetmek gerek”” mırıldanıyor. Kimileri bağırıp çağırmaktan vazgeçiyor, diğeri sövmek ya da dövmekten…

Sizinki bulmuş kolayını hep özür diliyor.
Ama yine yapıyor.
Keşkeciler de böyle işte.
Sabahtan akşama kadar, “” Ahhh keşke…””
Deme şunu, sinir oluyorum.

KEŞKE DAMARDAN GİRSEM …

Günde kaç kere “”keşke ben”” diye başlayan cümleler kuruyorsunuz. Hepimiz yapıyoruz bunu.
Haydi diyelim yukarıda sıraladıklarım, o kadar can sıkan ya da can acıtan olaylar değil… Ben sizi henüz keşke edebiyatıyla can evinizden vuramadım galiba.

Peki ya bunlara ne diyeceksiniz.
Keşke bu ekonomiyi mahvetmeseydik
Keşke, kendimizi IMF’ye teslim etmeseydik
Keşke her yıl binlerce hektar orman alanı yanmasaydı
Keşke daha iyi bir yöneticim, daha iyi bir patronum olsaydı
Keşke başımızdakiler daha sorumlu davransaydı.
Keşke binlerce insan Green Card lotaryasına girebilmek için Amerikan Büyükelçiliği ve konsolosluklarının önünde kuyruk olmak zorunda kalmasaydı.
Keşke gençler kapağı yurt dışına atmak zorunda olduklarına inanmasaydı.
Keşke bizi yönetenler, görevlerinin yemek değil, pişirmek olduğunu bilselerdi.
Keşke borsa bu kadar düşmese, dolar bu kadar çıkmasaydı.
Keşke şu piyasalara biraz istikrar gelseydi .
Keşke sosyal adalet olsaydı.
Keşke kadınlar dayak yemeseydi.
Keşke insanlar işsiz kalmasaydı.
Keşke çocuklar tacize uğramasaydı.

KEŞKE BEN OLMASAYDIM

Sizin de moralinizi bozmasaydım…

Ama varım.
Doğru keşke bu ekonomiyi mahvetmeseydik, de bugün çocuğun okul masraflarını ödeyecek kadar parayı

kenara ayırabilseydik…

Keşke kendimizi IMF’ye teslim etmeseydik, onlara, “”Hepinizin cebine 300 dolar koyuyoruz”” deme fırsatını vermediğimiz gibi koymalarına da engel olsaydık. Böylece yer yarılsa da yerin dibine geçsek diye düşünmeyecektik. “”Çok konuşmayın işinize dönüp bakın, bir daha da yerli yersiz baş kaldırmayın…”” denerek ulusal onurumuz zedelenmeyecekti.

Keşke başımızdakiler daha sorumlu olsaydı, ya da keşke biz sorumlu insanları başa geçirseydik. “”Ben oy vermiyorum arkadaş. Verecek adam mı var?”” diye efeler gibi dolaşmasaydık.
Keşke sosyal adalet olsaydı, ama bu adaletin kurulmasında ben aktif görev alsaydım. Keşke demeden önce, bir ömre sığmayacak servetleri kimlerin nasıl ve nereden yaptıklarını görebilseydim, aklımın yatmadığı şeye itiraz edebilseydim.

Keşke çocuklar tacize uğramasaydı. Doğru, keşke çoğumuz cebimizi dolduracağımıza biraz sosyal sorumlulukla gönlümüzü doldursaydık

Keşke kadınlar dayak yemeseydi. Çok doğru, keşke her kadın doğurduğu erkek evladı tüm kadınlara saygı duyacak, evleneceği kadına sevecen yaklaşabilecek, kendisini tokatla değil sözle ifade edebilen bir kişi olarak yetiştirseydi

Keşke insanlar işsiz kalmasaydı, ne kadar da doğru.. Keşke insan kaynakları koltuklarında oturan pek çok zat-ı muhterem, o konferans senin bu toplantı benim diye dolaşıp birbirini eğlendirip, kendisini önemsemeye çalışırken, sorumluluk örneği gösterseydi de “”Benim bu çorbada tuzum ne olabilir”” deseydi. Ama onlar çorbaya tuz olmayı tercih etti.

Keşke her kademedeki yönetici gölgesinden korkmadan icraat yapabilseydi. Ve keşke, “”Patron yanlış bu yaptıkların almayalım gereksiz adam, doldurmayalım hemşehrilileri, koymayalım lüzumsuz kişi, sahip çıkalım var olana, onları iyileştirelim, bir kişi iki kişilik iş yapsın, çalışanı takdir edelim, çalışmayanı yollayalım”” diyebilselerdi.

Keşke daha iyi bir patronum olsaydı… Doğru, fena mı olurdu. Ehh madem iyi değildi, düzeltmeye çalışsaydın, anlatmaya gayret etseydin. Çocuklarını ve tüm ailesini birer ikişer bir yerlere oturturken, “”Bunlar henüz dayak yemedi, yarın öbür gün bizi fena döver”” deseydin.

SİZİN İÇİN SİZE ÖZEL KEŞKELER

Diyelim siz şu keşkelerden kurtulamıyorsunuz. Anlaşıldı. Kurtulamayacaksınız da.

Ah keşke sizi kurtarabilsem. (Bu bir şakaydı)

Olmadı, en iyisi ben size yeni keşkeler verebilirim. Eskileri atın, yenilerini alın. Şimdi bu keşkeler çok

moda:

Keşke ben sorumlu bir vatandaş olsam
Keşke ben eğriyle doğruyu ayırsam
Keşke ben sürüden ayrılabilecek cesareti bulsam
Keşke ben “”Hayır”” demesini bilsem
Keşke ben kaderimi başkasına teslim etmesem.
Keşke ben geçmişi anımsayabilsem.
Keşke ben geçmişten ders alsam.
Keşke ben kendimi eğitebilsem.
Keşke ben yanlışlara dur diyebilsem
Keşke ben kendimi sevsem, keşke ben herkesi sevsem…
Keşke ben de sevilecek biri olsam.
Ne dersiniz çok mu zor?

KEŞKENE BAŞLAYACAĞIM ŞİMDİ

Keşkeyi hayatımdan atıyoruuummm ve attım!
Keşke yok. Keşke diyecek yer kalmadı.
Duvara tostladık tostlayacağız.. Palavra bunlar.
Bir el bizi kaldırıp kaldırıp duvara çarpıyor. Halı gibi dövüyorlar.
Yüz göz mosmor… Hala keşke edebiyatı.
Canın çıksın!
Keşke çıksa, çıkmıyor.

Her keşke, vicdan azabının üzerine konulmuş bir kilogramlık ekstra ağırlık. Ben artık taşımak istemiyorum bu ağırlığı. Omuzlarım çöktü. Dizlerim titriyor. Gözlerim buğulu. Yüzüm renksiz.
Yeterrrrrrrrrrrrrrr!

Güzel değilsem, ne gam, İçim güzel olsun, işim güzel olsun, ben top yekun güzel insan olayım. Ben kendimi güzel hissediyorum.

Yeterli param yoksa, daha fazla çalışırım, daha akıllı çalışırım, ya da daha akıllı harcarım.
Bu hükümeti istemiyorsam, oyumu vermemezlik etmem ama bana hizmet edecek olanı bulurum.
İşmi beğenmiyorsam, yöneticimi küçümsüyorsam, yenisini ararım.
İşimden kovuluyorsam, çaresine bakarım. Kendimi geliştiririm, yeni işler bulmaya çalışırım.
Sanki birileri elimi tutuyor. Yok böyle bir şey.

Bu benim hayatım.

Biliyorum, pek çoğunuzun içi şu sıralar kan ağlıyor, pek çoğunuz şaşkın, iki yakanız bir araya gelmiyor. Pek çoğunuz kızgın. Pek çoğunuz kırgın. Pek çoğunuz çaresiz. Ben bunların hepsini biliyorum. Unutmayın ben de bu topraklarda yaşıyorum. Sizin yaşadıklarınızın benzerleri merak etmeyin bana da nasip oluyor.

Keşke olmasaydı!
Sizce böyle mi bitirmeliyim bu yazıyı?
Hayır.

Olan olmuş. Kalk ve silkelen. İstersen yapabilirsin. Sen istersen seni beğenirler. Sen istersen işin olacak!
Ekrana öyle bakma. Yüzündeki alaycı gülümsemeyi de hemen sil. Beğenmiyorsan buraya kadar okumasaydın.

Ama bu bir palavra değil, arkadaşım. Önümüzde iki seçenek var. Senin de benim de. Ya oturup ağlayalım ve birbirimize keşke diyelim. Senin keşken mi iyi, benimkisi mi diye yarışalım. Ya da bırakalım daha fazla zaman kaybetmeyi haydi yola koyulalım. Ve biliyor musun, keşke şimdi “”Keşke şu ana kadar zaman yitirmeseydik”” demeseydin. İtiraf ediyorum bu kez ben de dedim.

Keşkesiz günlere.

 

Paylaş