Başından bu yana izliyorum, bu yıl Web Summit’te bir şey farklıydı. Kalabalığın içinden geçerken fark ediyorsunuz; ortalama yaş yükselmiş. Eskiden çoluk çocuk gibi duran start-upların enerjisiyle dolu, sırt çantalı gençlerin koşturduğu salonlar bu kez gri saçlı kadınlar ve erkekleri de kucaklamış göründü. Hatta sayıları hiç de azımsanacak gibi değildi… Bu değişim yalnızca yaş değil, teknoloji dünyasının olgunluk eşiğini geçtiğini de gösteriyor olmalı… İki soru geldi aklıma:
Hızla yaşlanıyor muyuz, yoksa yaşlananlar artık gençlerin kendilerini silmesine izin vermiyor mu?

DİRENİŞİN KONFERANSI
Web Summit bu yıl, inovasyonun yanında direnişin konferansı. Bana bilginin, emeğin ve hafızanın direnişi gibi geldi, çok da hoşuma gitti.
Lisbon, Avrupa’nın dijital kalbi oldu.
Web Summit bu yıl yine kendi rekorunu kırmış. Bakın nasıl rakamlar: 71 bin 368 katılımcı, 157 ülke, bin 857 yatırımcı. Önceki yıla göre yüzde 74 artışla tarihin en yoğun yatırımcı katılımı gerçekleşmiş oldu.
BATININ TEKNOLOJİ ÜSTÜNLÜĞÜ BİTTİ
Rakamların ötesinde dikkat çekici olan, Web Summit’in ekonomik ve jeopolitik bir platforma dönüşmüş olması. Crunchbase verilerine göre geçtiğimiz yıl 200 start-up, bu etkinlik sonrasında toplam 715 milyon dolar yatırım almış. Web Summit, ekonomilerin de şekillendiği bir alan.
Görünmeyen bir veri daha var, bu yıl ilk kez “Batı’nın teknoloji üstünlüğü bitti” cümlesi yankılandı.
PORTEKİZ 17 UNICORN ÇIKARTTI
Web Summit, göreve gelmeden önce uzun yıllar Avrupa Birliği’nde teknoloji yatırımları üzerine çalışan ve önemli pozisyonda bulunan Lisbon Belediye Başkanı Carlos Moedas’ın açılışta “şehrimizin 17. unicorn’u yolda” sözleriyle başladı.
Unicorn Factory Lisbon projesi 2022’de başladığında kimse bu hızla büyüyeceğini tahmin etmemişti; bugün 60’tan fazla uluslararası teknoloji merkezi şehre taşındı, 16.000 nitelikli iş yaratıldı.
Moedas’ın çok önemsediğim şu cümlesini paylaşayım: “Kültür inovasyonun gizli sosudur.” Lisbon teknolojiyle kültürü harmanlayarak bir kimlik inşa ediyor. Start-upların yanında sanatçılar, mimarlar, gastronomi girişimleri… Kent “teknolojiyle nefes alan bir kültürel organizma” haline gelmiş.
TÜRKİYE: DENİZ-KUM VE SİLAH
Web Summit sadece bir konferans değil, bence hayatın mekanın kendini yeniden tanımladığı bir arena. Burada var olmak benzer pek çok platformda var olmak kadar önemli. Türkiye her yıl burada bir stand kuruyor. Diğer ülke standları arı kovanı gibi, bizimkinde eser miktarda insan oluyor. Merak üretemiyoruz…
Türkiye iletişimi anlamadı, kültürün lezzetin sosu olduğunu görmüyor, kültür deyince ya hiçbir şey ya tek bir şey anlıyor. ABD’den sonraki en “transactional” ülke olmalıyız. Varsa yoksa satış. Önceki yıllarda turizm vardı; güneş deniz! Stand yine boştu. Nasıl olmasın burası teknoloji platformu. Stand’daki çağrı şu “invest in Turkey”. Neden? Burada insana yatırım yapılıyor. Burası onun platformu, senin insanına yapılsın yatırım, getir onları. Nerede senin girişimcilerin?…
Bu yıl standımıza gelenler savaş ekipmanları, savunma harcama kalemlerini görüyor. Füzeler, insansız araçlar, gemiler ve diğer pek çok savunma temalı ürün. Biz bundan fazlasıyız diyerek Türkiye kısmını bitirmek istiyorum.
KÜRESEL GÜÇ DENGESİ AVRUPA’DAN KAYDI
Bu yılın en çarpıcı mesajı, “Western Tech Dominance Is Over.” Web Summit’in kurucusu Paddy Cosgrave sahnede ilan etti. Çinli üretici Unitree’nin humanoid robotları, Bambu Lab’in 3D yazıcıları ve açık kaynak yapay zeka modelleri Batı’nın uzun süredir elinde tuttuğu sahneyi devralmış gibiydi. Teknoloji haritası çok kutuplu.
Bu arada Microsoft Başkanı Brad Smith, Portekiz’e 10 milyar dolarlık yatırım duyurdu; Qualcomm yeni nesil AI200 ve AI250 çiplerini tanıttı. Brezilya’nın PIX ödeme sistemi, finansal inovasyonda küresel standart olmaya hazırlanıyor.
YENİ MEDYA VE YENİ GERÇEKLİK
“Redefining Debate: How Emerging Media Challenges the Status Quo” – kısaca medyayı yeniden tanımlamak ortaya çıkan yeni statüko diye çevirmek istiyorum, başlıklı panelde sorulan soru çok basitti ama yankısı büyüktü:
“Yeni medya gerçekten sınırları mı kaldırıyor, yoksa yeni duvarlar mı örüyor?” Çünkü maalesef medya artık sadece haberin değil, kavganın da platformu. Algoritmalar, gazetecilerden daha çok gündem belirliyor. Yeni medya kuruluşları, klasik partizan kalıpların ötesinde bir diyalog zemini yaratmaya çalışıyor ama aynı zamanda kutupsal yankı odalarının üreticisi haline gelmiş durumda.
Bu panelde, düşüncenin nasıl dönüştüğünü izlemek, gazetecilik açısından öğreticiydi: Gerçekler değil, gerçeklik algısı yarışıyor.
FREDDIE SAYERS VE “UNHEARD”: GAZETECİLİĞİN YALNIZLIĞI
UnHerd CEO’su Freddie Sayers “Nobody cares about journalism” (Gazatecilik Kimsenin Umurunda Değil) dediğinde salon gülmedi, hepimiz bu acı gerçeği biliyoruz, direniyoruz.
Sayers’ı bu platformda tanıdığım için çok mutlu oldum. Hayli aydınlık biri. Maalesef diyerek başlıyorum cümleme, dediği gibi habercilik artık dikkat ekonomisinin en zayıf halkası.
Sayers, gazeteciliğin iki uç arasında sıkıştığını anlattı: Bir yanda influencer kültürü, diğer yanda editörsüz haber akışı. Tarafsızlık unutuldu, kaliteli habercilik bir lüks tüketim haline geldi.
Yayın yönetmenliğini yaptığı platform UnHerd, en eski İngiliz dergisi The Spectator’ı satın satın almış, bu alım tesadüf olmasa gerek… bana yeni nesil medya direnişi gibi göründü. En önemli cümlesi bana göre: “Kaliteli habercilik ölürse, sadece gazeteciler değil, toplumun belleği de ölür.”
VE YENİ KAVRAMLARIM… İŞTE SİZE KÜÇÜK BİR LÜGAT
- RAGE BAIT Öfke, sosyal medyanın yeni para birimi. Rage bait stratejisi, bilinçli olarak öfke uyandıran, kutuplaştırıcı içeriklerle etkileşimi yükseltmeye dayanıyor. Algoritmaların “öfke ödüllendirmesi” sonucu, markalar ve liderler sıklıkla farkında olmadan bu oyuna dahil oluyor.
Bu teknik bireyleri, kurum itibarını yıkıyor, yakıyor. Öfke kısa vadede görünürlük, uzun vadede güven kaybı - SHADOW BANNING Modern çağın sessiz sansürü. Kullanıcının sesi var, ama yankısı yok. İçeriğiniz paylaşılır, ama kimse görmez. Bu yöntem yalnızlaştırdığı için açık yasaklamadan daha etkili. Artık tamamen algoritmaların insafına kalmış durumdayız. Düşünsenize, “Görünür olmayan ses” protesto üretebilir mi? Yeni nesil sansürü sessizlikle işliyor.
- VIBE CODING 2025’in kelimesi. Vibe coding, yapay zeka araçlarını doğal dille yönlendirerek kodlama yapma pratiği. Meta’nın AI yöneticisi Alexandr Wang, gençlere “tüm vaktinizi vibe coding’e harcayın” demiş. Aman Allahım dedim… Ne feci! Web Summit sahnesinde değil, sürecinde kurguya uygun algoritma zamanlamalı bir duyum olduğunu düşünüyorum. Bu küçük lügata almasam olmazdı.
Artık komut değil, “hissiyatla yönlendirme” dönemi var. Kodlama sezgisel hale geldikçe, üretimin sınırları da belirsizleşiyor. Bu sadece teknoloji değil, öğrenme biçiminin devrimi.
BBC GERÇEĞİ VE SON KALE
Web Summit’in en çok konuşulan konularından biri BBC’nin krizi oldu. Bu kurum için, “Her eve lazım, kapanmasın, yoksa çok pişman oluruz.” cümlesi kulaktan kulağa yayıldı.
Takip etmiş olduğunuzu düşünüyorum. Başkan Trump’ın sözlerini edit ettikleri için ateş altında kaldılar. İki en tepe yönetici istifa etti. Başkan Trump teşekkür etti. Sınır ötesi medya operasyonu.
Bu basit bir edit hatası değil, habercilikte kurumsal zemin kayması. BBC bir yayın kurumundan fazlası; “tarafsız” fikrinin son kalesi.
Sanırım artık hiç bir şey nötr değil. İnternet, kurumsal otoriteleri yuttu. Herkesin kendi hakikatini seçtiği “gerçeklik pazarında”, BBC gibi kurumlar da sadece bir ses. BBC’nin çöküşü sadece bir medya olayı değil; kamusal aklın erozyonu.
GELECEK NEREYE GİDİYOR?
Web Summit 2025, teknoloji konferansı ve bir insanlık laboratuvarı. Yaş ortalaması yükseliyor, gazetecilik yalnızlaşıyor, ama direnç hala var. Teknoloji ilerlerken birey-insanın sesi küçülmemeli.
Benim için bu yılın teması:“Anlamak Zamanı.” Biraz durup, bunca yıl sonra bu yaşımda hala bu konferansa neden geldiğime akıl sır erdiremeyenler olabilir; benim için değeri, bana hala bu konuları düşünme fırsatı vermesi. Benimle birlikte bu düşünce serüvenine katıldığınız için teşekkür ederim.