ÇAPRAZ İLŞKİLER ÇAĞI; MEDYA, TEKNOLOJİ VE GÜVENİN YENİ HARİTASI

 

Eski Merkezler Çöküyor, Yeni Merkezler Aranıyor

Bir çağ kapanıyor. Ama yeni çağ açılmıyor; tam tersine farklı alanlardan kopup gelen kırıntılar birleşerek kendi kendini inşa eden bir ekosistem yaratıyor. Kamu yayıncılığının çöküşü, gazetelerin Substack’te genç kitle kovalaması, teknoloji devlerinin TikTok fenomenlerine tutunması, otomobil şirketlerinin çip üreticilerine yaslanması, yapay zeka devlerinin milyarlarca dolarlık zararlarla yol almaya çalışması… Bütün bunlar birer “olay” değil. Hepsi aynı hikâyenin farklı sahneleri.

Bugünün temel sorusu şu: “Bilgi, güven, kitle ve meşruiyet nerede üretiliyor?”

Eskiden yanıt çok basitti: Gazetede. Televizyonda. Kamu yayıncılığında. Büyük markalarda.

Tek başına merkez kalmadı… Yerine geçen sistem ise isimsiz. Teknoloji sektörü buna “platform ekonomisi” demeyi sevdi, medya “dağıtım yenildi” diye yakınmayı seçti, reklamcılar “algoritmaların tahakkümü” dedi. Oysa mesele basit ve sert: Her kurum, varlığını sürdürebilmek için artık kendi alanının dışındaki bir güçle çapraz ilişki kurmak zorunda. Yoksa yok oluyor.

BBC’nin sarsılması, Financial Times’ın Substack’e taşınması, The Economist’in Ferrari stratejisi, Microsoft’un TikTok yıldızlarına sarılması, Mercedes F1’in Qualcomm’a yaslanması, Salesforce–Anthropic ekseninde yükselen yeni yapay zekâ düzeni… Hepsi aynı tabloyu işaret ediyor: Eski güçler güven üretemiyor; yeni güçler güven arıyor.

Bu bülten, tam da bu dönüşümü okuyor.

KAMU YAYINCILIĞI ÇÖKÜYOR MU? YOKSA EVRİLMEYE ZORLANIYOR MU?

Makale içeriği

BBC, onlarca yıl boyunca dünyanın en güçlü güven üretim merkezlerinden biriydi. 2025’in sonlarına gelindiğinde ise yönetim krizi, editorial çekişmeler, siyasi kutuplaşmalar ve milyarlarca dolarlık davalarla sarsılan bir yapı görüyoruz.

  • Yönetici istifaları
  • Trump belgeseli nedeniyle 5 milyar dolara varan tazminat talebi,
  • “İçeriden sızan ideolojik müdahale” suçlamaları,
  • Yan tartışmalar
  • Bağımsızlık ilkesinde erozyon…BBC içten çöküyor gibi görünüyor.

Peki neden?

Kamu yayıncılığı, kendi oyun alanında yalnız kalabileceğini sanmış olmalı. Özgüven patlaması olabilir mi? Genç izleyici YouTube’da, siyaset TikTok’ta, haber izleyicisi newsletter’larda, uzmanlık LinkedIn’de, tartışma X’te yaşanıyor. Kamu yayıncılığı “merkez” olma niteliğini kaybettiği halde “merkez” gibi davranmaya devam ediyor. Siyaset keskinleşirken editoryal güveni taşımak zorlaşıyor. Algoritmalar içerik akışını yönetirken kamu yayıncılığı görünmezleşiyor. BBC bunu ya yeniden tanımlayacak ya da tarihsel bir sembol olarak kalacak.

Makale içeriği

Türkiye özelinde TRT, yıllardır doğrudan siyasi iklimle yakın hizalanan bir yayın politikası yürütüyor. Bu durum:

  • genç izleyicinin uzaklaşmasına,
  • güven skorlarının düşmesine,
  • uluslararası arenada rekabet edememesine neden oluyor.

Kamu yayıncılığı “kamuyu” temsil etmeyi bıraktığında, halk için değil, devlet için yayın yapan bir kuruma dönüşüyor. TRT’ye özgü değil; hepsi aynı tartışmanın içinde. Dünyanın dört bir yanında kamu yayıncıları aynı krizle yüzleşiyor: “Kimin için yayın yapıyorsun?”

Makale içeriği

The Associated Press (AP), geleneksel kamu yayıncıları gibi olmasa da kamusal habercilik ilkesiyle çalışan bir kolektif. 2025’te yaşadıkları:

  • Savaş ve çatışma ortamlarında sansüre direnme,
  • Dezenformasyonla mücadele,
  • Yapay zeka destekli doğrulama sistemlerini yaygınlaştırma,
  • Gelir modelini üyelik ve lisansa kaydırma

AP’nin başarısı, tarafsızlık değil; dağıtılabilir güven üretmesi. AP, gazeteleri “güvenli bilgi” ile besleyen bir kılcal damar ağı gibi çalışıyor. Bu yüzden çökmüyor; çünkü dağıtıcı platformlara yaslanabilir bir ürün sunuyor.

Makale içeriği

Bu soru, aslında daha büyük bir soruya davet ediyor; “Güçlü markalar neden kendi evlerini bırakıp başkasının mahallesine taşınır?”

FT, “Alphaville” blogunu Substack’e taşıdı. Üstelik “genç okura ulaşmak” gerekçesiyle.

Bu cümlenin içinde üç kritik gerçek var:

  1. Gençler artık sitelere gitmiyor, platformda yaşıyor.
  2. Gazetelerin kendi dağıtım kanallarının hiçbir cazibesi kalmadı.
  3. Güçlü markalar bile yeni bir ‘keşfedilme ekonomisi’ne mecbur.

Substack’in cazibesi ne?

  • Açık okur toplulukları
  • Doğrudan geri bildirim
  • Yazar–okur bire bir ilişkisi
  • Kimlik temelli abonelik
  • Algoritmasız içerik akışı

FT için bu bir risk değil; tam tersine “dağıtım gücünü satın alma” hamlesi. Ayrıca FT, üretim kalitesini korurken genç kitleyi kaybetmek istemiyor. Substack genç kitle için keşif alanı. FT de tam ortasında yer almak istiyor.

Bize ne diyor gelişme; Medyada güç, içerik kadar dolaşımdan geçiyor.

Makale içeriği

‘Nadir olmak = Değer’ Ekonomisi

The Economist’in Başkanı Luke Bradley-Jones’un, derginin  “Ferrari Stratejisi” uyguladığını açıklaması, son yılların en çarpıcı kavramsallaştırması.

Ferrari ne yapıyor?

  • Üretimi sınırlıyor.
  • Talebi sürekli yukarıda tutuyor.
  • Sadık müşteriyi seçiyor.
  • Ürünü bir kimlik göstergesi haline getiriyor.
  • El işçiliği ve miras değerine güveniyor.

The Economist bunu nasıl uyarlıyor?

  • İçerik hacmini artırmıyor, kaliteyi sabit yüksek tutuyor.
  • Aboneliği bir “üyelik” statüsü gibi konumluyor.
  • Editoryal çizgiyi modernize ederken kurumsal sesini koruyor.
  • Derinlik, güven ve entelektüel kimliği öne alıyor.

The Economist ne fark etmiş olabilir: “Bilgi okyanusunda nadirlik, en büyük değer.”

Taklit edilebilir çok şey var; ama taklit edilemeyen tek şey kurumsal birikim ki miras da diyebiliriz… ek olarak yüksek kalite ve nihayetinde kimlik üretimi.

Bu model medya için olduğu kadar ekonominin tamamı için geçerli:

  • Apple bunu yapıyor.
  • Ferrari bunu yapıyor.
  • Hermès bunu yapıyor.
  • The Economist bunu yapıyor.
  • Financial Times kısmen bunu yapıyor.
  • TED yapıyor.
  • Netflix bunu yapmaya çalışıyor.
Makale içeriği

Soru şu: “150 milyon Copilot kullanıcısı olan Microsoft, neden 24 yaşındaki TikTok influencer’larına muhtaç oldu?”

Cevap çok net: Çünkü genç kullanıcılar Microsoft’un evreninde yaşamıyor.

  • ChatGPT’nin haftalık 800 milyon kullanıcısı var.
  • Gemini’nin aylık 650 milyon kullanıcısı var.
  • Copilot’un aylık 150 milyon kullanıcısı var.

Bu fark uçurumdan daha büyük. Ve bakın ne söylüyor:

Microsoft’un klasik pazarlaması gençlere işlemiyor. Reklam çalışmıyor. Kurumsal iletişim çalışmıyor. İmaj ağır kalıyor.

Microsoft ne yaptı: Yazılımı kültür nesnesine dönüştürmeye çalıştı.

Alix Earle 12.6 milyon takipçisi olan influencer → Copilot’tan cilt bakım tavsiyesi istiyor. → Video 15.4 milyon izleniyor. → Microsoft hayatında ilk kez gündelik influencer içerik akışında yer alıyor.

Bize şunu söylüyor: Geleceğin pazarlaması, ürünün mantığını değil kullanımın kültürel bağlamını satıyor.

Artık “Yapay zeka ne yapar?” diye sormuyoruz! Ne soruyoruz;  “Kim kullanıyor, nasıl kullanıyor, nerede kullanıyor?”

Microsoft ne umuyor:  Alışkanlıkların kırılıp, gençlerin Copilot’u “bizim aramızda da kullanılan bir şey” diye kabul etmesini. Belli ki, kültürel kabul, her şey… öyle ki, teknolojik üstünlüğün çok önünde.

Makale içeriği

MERCEDES F1 – QUALCOMM ORTAKLIĞI

İşte nedenler:

  1. F1 artık motor gücünden çok veri işleme gücüyle kazanılıyor.
  2. Çip üreticileri, otomotiv sektörünün yeni beyni haline geldi.

Mercedes F1’in Qualcomm’a yaslanmasının nedeni ne?

  • Telemetri verisinin hızlandırılması
  • Araç içi hesaplama gücünün artırılması
  • Yapay zeka destekli yarış stratejileri
  • Araç dinamiklerinin anlık optimizasyonu
  • 6 milyar dolarlık potansiyel takım değerini koruma

İlginçtir; F1 artık teknoloji şirketleri için “açık laboratuvar”. Qualcomm için işbirliği ne anlam ifade ediyor:

  • Ürün testi,
  • Marka konumlama,
  • Global görünürlük,
  • Teknoloji yetkinliğinin sahada kanıtlanması anlamına geliyor.

Mercedes için şöyle düşünebilir miyiz: “Güç artık pistte değil, işlemcide.”

Makale içeriği

Anthropic → Kurumsal zeka

  • 300.000’den fazla kurumsal müşteri
  • Gelirin yüzde 80’i B2B
  • 2027’de kara geçme hedefi
  • 2028’de 70 milyar USD gelir potansiyeli
  • Deloitte ve Cognizant gibi devlere dağıtım gücü
  • Güvenlik, regülasyon uyumu, operasyonel verimlilik odaklı

OpenAI → Tüketici ölçeği

  • Haftalık 800 milyon kullanıcı
  • Yıllık 13 milyar USD gelir
  • 2026’da 14 milyar USD zarar
  • 2029’a kadar zarar modeli
  • Altyapı maliyetleri astronomik
  • “Viral kullanım” üzerine kurulu

Salesforce neden Anthropic’i seçti?

  • Regülasyon ağırlıklı sektörler YZ’dan korkuyor.
  • Claude, güvenlik ve doğruluk konusunda öne çıkıyor.
  • Müşteriye “risk almadan” YZ sunabiliyor.
  • Salesforce’un müşteri tabanı tam da bu sektörlerden oluşuyor.

YZ sektöründe artık iki ekonomik model var: “Viral Ekonomi” ve “Güven Ekonomisi”

Anthropic hızlı büyümek için ikinci modele oynuyor.

ÖRNEKLER NE SÖYLÜYOR? ÇAPRAZ GÜÇ EKONOMİSİNE HOŞGELDİNİZ

Artık hiçbir kurum kendi alanında yalnızca kendi gücüyle ayakta kalamıyor.

  • Medya → Dağıtım platformlarına yaslanıyor.
  • Teknoloji → Kültürel temsilcilere yaslanıyor.
  • Otomotiv → Çip üreticilerine yaslanıyor.
  • AI şirketleri → Regülasyon ve sektör uzmanlığına yaslanıyor.
  • Kamu yayıncılığı → Toplumsal meşruiyetini yeniden arıyor.

Bu tabloyu şöyle okuyabiliriz:

1. Bilgi üretimi parçalandı. Kimse tek başına bilgi otoritesi değil.

2. Güven üretimi eridi. Kamu yayıncıları taşıyamıyor, teknoloji şirketleri devralamıyor.

3. Dağıtım gücü merkez oldu. Substack, TikTok, YouTube, LinkedIn: yeni medya eksenleri.

4. Kitleler artık markaya değil bağlama sadık. FT Substack’te, Microsoft TikTok’ta, Mercedes Qualcomm’da bağlam arıyor.

5. Ekonomi çapraz güçlere yaslanıyor. Her sektör başka bir sektörden güç devşiriyor.

ADINI KOYMAK ZORUNDAYIZ;  BU BİR VAROLMA SAVAŞI

Ben buna “Çapraz Güç Ekonomisi” diyorum. Bugün var olmaya çalışan her kurumun ortak davranışı; “Kendi alanının dışındaki bir güce tutunarak ayakta kalma.”

Kamu yayıncılığı → Toplumsal güvene FT → Substack algoritmasına The Economist → Miras değerine Microsoft → TikTok kültürüne Mercedes → Qualcomm işlemcisine Salesforce → Anthropic güvenliğine OpenAI → Kitle ölçeğine

Daha önemlisi ise dönüşüm, sadece sektörlerin değil, güvenin de yeniden dağıtılması anlamına geliyor.

Gelecek, ne tek merkezli bir medya düzeni ne de tek merkezli bir teknoloji düzeni… Geleceğin düzeni:

  • Çoklu merkezli,
  • Dağıtık güvenli,
  • Bağlama göre kimlik üreten,
  • Çapraz bağımlılıklar üzerinden büyüyen,
  • Algoritmalar ile miras değerinin birlikte çalıştığı bir ekosistem olacak.

Kamu yayıncılığı evrilebilir mi? Evet, ama tek başına değil. Yeni merkezlere bağlanırsa, dağıtıma entegre olursa, genç kitleyle bağ kurarsa.

Medya evrilebilir mi? Evet, ama özel yayıncılık yaparsa, kalite ve entelektüel kimliğini koruyabilirse.

Teknoloji şirketleri kültür üretebilir mi? Evet, ama güvenli bir çerçeve sağlayan bir ekosisteme tutunabilirse…

Bu Bir “Değişim” Değil, Bir “Yer Değiştirme”

Eskinin güçlüleri zayıflıyor. Yeninin hızlıları güven arıyor. Herkes bir diğerine yaslanarak ilerliyor.

Bu bülten, işte bu soruya verilen ön yanıt: “Geleceğin adı yok, ama yönü belli.”

Paylaş