Bu yıl Nobel Ödülü, güvenin ve otoritenin sınavı olacak. Nobel’in amacı barışa ve insanlığa katkıyı ödüllendirmek, bu yıl tartışmanın tam kalbinde “meşruiyet” arayışı duruyor.
Nobel tarihleri, dünyanın başka coğrafyalarında kanlı ve kronik geri sayımlara denk geliyor. Aynı günlerde Gazze, Sudan, Ukrayna ya da yeni saldırı, yeni ateşkes, yeni kriz seçenekleri yaşanıyor. Sizce bu bir tesadüf mü?
ABD Başkanı Donald Trump ısrarla Nobel Ödülü’nden söz ediyor. İstiyor. Umudunu bağladığı “barış bölgelerinde” bilanço ağır. 2023–2025 arasında Gazze ve İsrail hattında Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre 35 binden fazla insan hayatını kaybetti, 80 bini aşkın kişi yaralandı; Dünya Bankası verilerine göre savaşın bölgesel ekonomik kaybı 50 milyar doların üzerinde. Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar başka coğrafyalarda da tablo farklı değil.
Nobel Takvimi
2025 Nobel haftası 6–13 Ekim arasında yapılacak. Barış Ödülü 10 Ekim’de açıklanacak. Bazı kaynaklara göre bu yıl öne çıkan adaylar kurumsal aktörler: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Sınır Tanımayan Doktorlar, Sudan’daki “Emergency Response Rooms” gibi yerel kriz ağları.
Uzmanlar, Nobel Komitesi’nin “aktif lobiye mesafeli, kalıcı/doğrulanabilir barış” ölçütüne bağlı kaldığını söylüyor. Bu da Trump gibi siyasi figürlerin şansını düşük kılıyor. Reuters’in 25 Eylül 2025 tarihli analizinde şu cümle öne çıkıyor: “Komite, Nobel’i bireysel liderlere erken veya belirsiz katkılar üzerinden vermekten uzak durmaya çalışıyor.”
Merak edilen bir iki noktayı da ifade etmeden geçmeyeyim; Barış Ödülü Oslo’da, beş kişilik bir komite tarafından veriliyor… Resmi aday gösterme listesi, üniversite profesörleri, rektörler, barış araştırma enstitüsü direktörleri gibi seçilmiş geniş bir kategoriden gelen önerilerle besleniyor. Komitenin bağımsızlığı geçmişte tartışma yarattı. Eski Norveç Başbakanı Thorbjørn Jagland’ın komiteye atanmasının bağımsızlık imajını zedelediği ifade edildi. Barış Ödülü’nün Stockholm değil Oslo’da verilmesinin nedeni Alfred Nobel’in “Norveçliler daha barışçıl” şeklindeki inancı.
Barış Ödülü’nün diğer ödüllerden farkı Nobel, yalnızca başarıyı değil “gelecekteki olası barışı teşvik etme” iddiasını da yükleniyor. (Krebs’in The False Promise of the Nobel Peace Prize makalesi)
ABD eski Başkanlarından Barack Obama’nın 2009’da aldığı ödül buna örnek. Göreve geldikten aylar sonra “uluslararası diplomasiye yeni bir ümit” olarak ödüllendirildi. Dünya kamuoyu “erken” dedi. Komite kendini 2010’da Rusya ile imzalanan START anlaşmasıyla “haklı çıkarmış” hissetti. Buna rağmen Nobel Enstitüsü’nün eski direktörü Geir Lundestad yıllar sonra bu kararın hatalı olduğunu ve komitenin bağımsızlık imajını zedelediğini itiraf etti. Bir başka örnek, 1973’te Kissinger ve Lê Đức Thọ’ya verilen barış ödülüydü; Thọ ödülü reddetti, Vietnam’da savaş devam etti.
Nobel tarihinde 19 kez Barış Ödülü boş bırakıldı… Uluslararası kaynaklar, 2025’in bu zincirde 20. yıl olabileceğini ifade ediyorlar…
Dünyanın En Prestijli Ödülü
Nobel ödülü, alana küresel bir meşruiyet zırhı veriyor. Mandela örneği unutulmaz: 1993’te De Klerk ile birlikte barış ödülü, Güney Afrika’da yeni dönemin simgesi oldu.
Unutmayalım; Nobel’in kendi meşruiyeti de sınanıyor. 2018’de İsveç Akademisi’nde yaşanan cinsel taciz ve yolsuzluk skandalı Edebiyat Ödülü’nün bir yıl ertelenmesine yol açtı. Akademi Başkanı istifa etti; “dünyanın en prestijli ödülü” kendi etik kriziyle yüzleşti.
Oxford Research Encyclopedia’nın ifadesiyle, krizlerde kurumların meşruiyeti “stratejik iletişim” üzerinden yeniden inşa edilebilir. Bir iletişimci olarak alkışlamam beklenebilir, ben “yokmuş gibi” davranan kampında değilim, tarih bigayret yeniden yazılıyor, ama unutulmuyor.
Meşruiyet Ne Demek?
Siyaset felsefesi meşruiyeti “haklı otorite” olarak tanımlıyor. Stanford Encyclopedia of Philosophy’ye göre meşruiyet “bir kurumun ya da liderin otoriteyi haklı bir biçimde uygulayıp uygulamadığının” testi (SEP, Political Legitimacy). Oxford Research Encyclopedia ise bunu “kimlerin kural koyma ve karar alma hakkına sahip olduğuna dair kolektif algı” olarak tarif ediyor; kriz anlarında bu algının hızla sarsıldığını vurguluyor.
Örgüt kuramı açısından Mark Suchman’ın (1995) klasik ifadesi önemli: “Bir örgütün eylemleri toplumun inanç ve değerleriyle uyumlu görüldüğünde meşruiyet kazanıyor.” Meşruiyet sadece hukuki değil, toplumsal ve ahlaki bir uyum testi.
Bu durumda bir liderin “ben Nobel’i hak ediyorum” iddiası Nobel’in meşruiyetini de sorgulatıyor.
Kimlerin Meşruiyet Sorunu Olabilir?
Dünya üzerinde pek çok hükümetin ve liderin böyle bir zaafiyeti bulunuyor. Uluslararası örgütler de bundan payını alıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin veto mekanizması, krizlerde hareketsiz kalması nedeniyle “meşruiyet krizi” olarak adlandırılıyor (Tallberg vd., 2018). Chatham House’un ifadesiyle, “meşruiyet gücün kabulü; kabul bittiğinde düzen de bitiyor.”
Meşruiyet kavramının bizim için tarihten gelen köklü bir geçmişi ve anlamı ve çok güncel yorumu da var. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, New York’ta BM Genel Kurulu sonrasında düzenlenen bir oturumda, Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşmeyi özetlerken, pazarlıklarda TC Cumhurbaşkanı’nın kazancını şu kelimeyle tanımladı: “legitimacy” (meşruiyet). Daha sonra gelen sorular üzerine Büyükelçi Barrack bu ifadeyi yumuşattı; “legitimacy”yi yalnızca iç siyasete destek olarak değil, Türkiye’nin NATO ve bölgesel diplomaside yeniden tanınması bağlamında okumak gerektiğini söyledi.
Meşruiyet Arayışı Siyasal mı?
Başkan Trump birkaç yıldır Nobel’i arzuluyor, bunu da saklamıyor. 2018 ve 2020’de Norveçli vekiller aday gösterdiklerini açıkladı. 2025’te ise İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Trump’ı aday gösterdim” beyanı uluslararası basında geniş yer buldu. Başka devlet başkanları da benzer ifadeler kullandılar… Başkan Trump’ın kendi ifadesiyle gerekçesi ise “yedi çatışmayı bitirdim, bunu görmezden gelmek ABD’ye hakarettir.”
Başka Ödül mü Yok?
Matematikte Abel ve Fields, bilgisayarda Turing, yaşam bilimlerinde Lasker, Kavli, Breakthrough gibi ödüller var. Ama hiçbiri Nobel kadar küresel algı yaratmıyor. Chatham House’un ifadesiyle, meşruiyet “otoritenin kabulü.” Nobel tam da bu kabulün sembolü olduğu için, tartışma yaratmasına rağmen önemini koruyor.