Bir Gün Herkes Vezir Olacak

Bu başlıkla “Her canlı bir gün ölümü tadacak” cümlesini hatırlatmış olabilirim size. Yaşam ve iletişimi yaşama düzenimizde bir gün herkes vezir oluyor, zirveyi görüyor. Elbette zirve kişiden kişiye değişir, ben burada popüler anlamıyla kullanıyorum. Ve evet, bu bir iletişim yazısı. Cümlenin ardından gelmesi gereken kaçınılmaz gerçek: “…bir gün herkes rezil olacak/olabilir…”

Tempoyu artırayım, yazımın kahramanları renkli, inişler çıkışlar yaşayan, dibi de zirveyi de görenlerden seçili. Marifet, birey ve kurumlar olarak bir ömre mümkün olduğunca az sayıda dip, çok sayıda zirve sığdırmak. İdeali zirvede kalmak ama krallar bile kalamıyor.

Bir yargıya varma niyetinde değilim, çıplak örnekler üzerinden muhakemeyi size bırakıyorum. Dört örnek medyada kimi zaman sınavı kaybetti, kimi zaman aklandı, izleyenlerden neredeyse herkes skandaldan pay kapmaya uğraştı. Bugün mutlu sona ulaşabildiklerini hatta şaşırtan sıçramalar yaptıklarını söyleyebilirim. Sizin soracağınızı düşündüğüm soru ise “kime göre mutlu son?”… bunun da muhakemesi bu yazının konusu değil. Şunu söylemeden geçemeyeceğim; mutlu sona ulaşmanın faturası kaçınılmaz.

Dikkat çekmek istediğim unutulmuş bir kavram: hacıyatmaz. Dibindeki ağırlık sayesinde nasıl bırakılırsa bırakılsın doğrulan oyuncak. Mecaz olarak, zor durumda hızla toparlanan kişi. İletişimde, linç ve skandal dalgalarına rağmen yeniden ayağa kalkmayı anlatır. Direnç de olabilir, ilkesiz esneklik de.

Ben sorayım; amaç ne, birer hacıyatmaz mı olmalıyız? Hunger Games gibi bir sistemde fazla da seçenek yok galiba.

İletişim, ince bir hatta yürümek. Örnekleri okurken eminim çevrenizde, dibe vurmuş, zirve görmüş, hacıyatmaz örnekler göreceksiniz.

Amanda Knox

1 Kasım 2007, İtalya Perugia’da geçen bir cinayetin kahramanı. O, olmadığını iddia etti. Medya ve yargı aksini. Meredith Kercher cinayeti. Amanda Knox ve Raffaele Sollecito tutuklandı. Dava yıllarca “cinsiyetçi ve şeytanileştirici” çerçevelerle işlendi. Knox’un yüzü manşetlere kazındı. “Ahlaki panik” yaratıldı; toplumun düşman imgesi bir anda hazır hale geldi.

2015’te İtalyan Yargıtayı kesin beraat kararı verdi. 2019’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Knox’un avukatsız ve sabaha karşı sorgulanmasını “adil yargılanma hakkının ihlali” saydı.

Bu dava bize hayali gerçek etkisi “illusory truth effect”i anımsatıyor. Yanlış bilgi tekrarlandıkça inandırıcı hale geliyor. Science ve MIT News’te yayımlanan çalışmalar, yanlış haberin doğru olandan çok daha hızlı yayıldığını kanıtladı. İnsan davranışları—paylaşım hevesi, duygusal tepkiler—sahte haberin motor gücü oldu.

Bugün Knox, “günah keçisi” değil, kendi hikayesinin anlatıcısı. Ne anlattığını söyleyeyim; Hulu/Disney+ dizisi The Twisted Tale of Amanda Knox (2025) – yapımcıları arasında Amanda Knox ve Monica Lewinsky bulunuyor. ABC News Studios özel yayını Search for the Truth: The Amanda Knox Story (2025). Netflix belgeseli Amanda Knox (2016). Az buz iş değil. Knox, utançtan öz-anlatıya geçişin güçlü bir örneği.

Monica Lewinsky

Yıl 1998… Beyaz Saray stajyeriyle ilişki iddiası ABD Başkanı Bill Clinton’ı azil sürecine götürdü. Skandal, internet çağının ilk büyük “kamu önünde utandırma” vakası oldu. Clinton, Senato’da aklandı ama süreç medya–siyaset ilişkisini kökten değiştirdi. Bu hikayede skandalın iki kahramanı da yara aldı, ama biri daha fazla. Genç Lewisnky’nin hayatı başka bir yola evrildi.

Lewinsky de yıllar sonra kendi anlatısını inşa etti. Damgalamayı tersine çevirerek kamu hafızasında yeniden konumlandırdı. Yukarıdaki Hulu ve Disney örneğini geçersek bakın nelere imza attı; “Impeachment: American Crime Story” (2021) – yapımcı olarak sürece dahil oldu. HBO Max belgeseli “15 Minutes of Shame” (2021) – utanç ekonomisini inceledi. TED konuşması “The Price of Shame” (2015) – empati çağrısı yaptı. Gerek Monica Lewinsky gerekse Amanda Knox’un diğer yayın organlarında yer alan söyleşi ve haberleri sayılmayacak kadar fazla.

Medya tarafından yargılanma ya da medya linçi de diyebiliriz -“Trial by media” literatürü, bu davayla birlikte yeniden yazıldı. Mahkemelerin jüri önyargısını yalnızca basılı ve görsel medya üzerinden değerlendirmesi sosyal medyanın etkisini görmezden geldi. SAGE Journals ve DigitalCommons araştırmaları, sosyal medyanın en az gazete manşetleri kadar önyargı üretebildiğine dair saygın araştırmalar yayınladılar.

Ne ders çıkardık bütün bunlardan diye sorabilirsiniz. Akademik bir çalışma olmadığına göre bu yazı, iletişim dersi olarak utancı sahiplenmek, utanç ekonomisini tersine çevirebilir diyerek belki biraz kolaycı bir sonuca atlayabilirim.

Mahmoud Khalil

Filistinli aktivist. Aslında öğrenciydi, şartlar profesyonel aktivist yapmış. Columbia Üniversitesi yüksek lisans öğrencisiydi. Bu yıl bahar aylarında  ICE tarafından gözaltına alındı. Yanında hamile eşi olmasına karşın yaşadığı binanın lobisinde çekilen video dünyaya yayıldı. Çok ses getirdi,

Khalil’in hikayesi aslında daha önce başlıyor: Columbia’da Filistinli öğrencileri bir araya getiren bir topluluk kurmuş. Çocukluğundan bu yana yaşadıkları ve tesadüfler ve acıyla örülen kısa yaşamında protestoları yönetimle müzakere edebileceğini deneyimlemiş. Üniversitede öne çıkan profil olması bundan. Aslında talepleri basitti: “Bizi eşit görün, insan olarak görün.”

Protestolarda yüzünü kapatmadı: “Yanlış bir şey yapmıyordum. Neden yüzümü kapatayım?” diyor. Bedelini ağır ödedi. Gözaltı geçmişi, kariyerinin önüne engel olarak çıktı. İsmi hedef tahtasına kondu. Buna rağmen, “korku susturmak isteyenlerin en güçlü silahıdır” diyerek geri çekilmedi.

Bugün röportajlarda ve mitinglerde hikayesini kendi sesinden anlatıyor. NYT’nin Ezra Klein Show’unda olduğu gibi uzun format mecralar, onun için bir meşruiyet alanı yarattı. Kendi tanıklığını ilkeye dönüştürdü: ifade özgürlüğü.

 

 

Minouche Shafik

Mısır doğumlu, IMF ve Dünya Bankası geçmişiyle öne çıkan parlak bir ekonomist. 2023’te Columbia Üniversitesi Başkanı oldu. Ancak kampüste kriz yönetiminde polisleşen tavrı büyük tepki topladı.

17 Nisan 2024’te ABD Temsilciler Meclisi’nde “Columbia in Crisis: Antisemitism” başlıklı oturumda ifade verdi. 14 Ağustos 2024’te istifa etti. Mektubunda “ailem ve topluluğum üzerindeki yıpratıcı etki”yi gerekçe gösterdi. Shafik’in Columbia dönemindeki iletişimi, “kurum dili”ne yaslanıyordu. Gösteri kuralları, duyuruları, resmi açıklamalar… kamuoyu gözünde meşruiyet kaybını durdurmaya yetmedi. Geçmiş parıltılı kariyer ise hiç işe yaramadı. Hayal kırıklığı yarattığını bile söylebiliriz.

İlginçtir, bu hafta (1 Eylül 2025) İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Shafik’i Baş Ekonomi Danışmanı olarak atadı. Krizden liyakata geçişin sembolik bir örneği oldu. Gerçi İngiltere Başbakanı Starmer, ülkenin ekonomik görünümü nedeniyle manşetlerden inmiyor. Yakın geçmişinde parlak bir politika yönetimi olmayan Shafik’i merhem olacak mı göreceğiz?

Ve iletişim adına ne öğrendik, öğrendik mi?

Amanda Knox, Monica Lewinsky, Mahmoud Khalil ve Minouche Shafik… Dördü de medyatik damgalamadan geçti. Sonra anlatıyı geri aldılar. Kimisi belgeselle, kimisi podcast’le, kimisi yeni göreviyle. Anlatıyı sahiplenmeleri meşruiyet kazanmalarına yardımcı olabilir. Kurumsal dil olarak  krizde normlara yaslanmak kurumsal meşruiyet sağlayabilir. Zaman açısından ise ilk dalgada linç gelir, uzun vadede itibar ikinci bir hayat bulabilir.

Hacıyatmaz misali… Yere düşseniz de kalkmak mümkün. Önemli olan hangi güçle kalktığınız, hangi ilkeyle ayağa dikildiğiniz. Farkı farkta. Yeni maceraları izlemeye devam.

Her şey kayboluyor gibi dursa da hiçbir şey yok olmuyor. Zor iş diye noktalayayım.

İlgilenenler için Kaynaklar

  • SpringerOpen – Illusory Truth Effect
  • Science / MIT News – False News Diffusion Studies
  • PubMed – Hostile Media Effect
  • SAGE Journals – Trial by Media Literature
  • DigitalCommons – Social Media & Jury Bias
  • Harvard Gazette – Shoshana Zuboff, The Age of Surveillance Capitalism
  • Financial Times – Minouche Shafik Appointment Coverage
  • Reuters, The Guardian – Columbia University Crisis Reports
  • HBO Max, Hulu/Disney+, Netflix – Güncel medya yapımları

 

Paylaş