Kendinizle en son ne zaman konuşmuştunuz? Hiç konuşmuşluğunuz var mı?
Sesinizi duydunuz mu, tanır mısınız kendi sesinizi? Sorum şu; sesiniz ne söylüyor?
Hep başkalarına ulaşmaya çalışıyoruz. Daha doğru, daha etkili, daha ikna edici iletişim kurmak için eğitiliyor, kitaplar okuyor, eğitimler alıyor, uygulamalar indiriyoruz.
Durup düşünelim: Biz kendi kendimizle konuşmayı biliyor muyuz? Deniyor ki, bedenimiz anlatıyormuş, o bilinçli ve bilmiş biz (!)kendimizi dinlemiyor, duymuyor ve anlamıyormuşuz. Kestirmeden ulaşabileceğimiz kritik sonuçlara bizi götürebilecek olanakları kullanmıyormuşuz. Kısacası, kendimizle iletişim kurmuyoruz. Artık siz başkalarıyla kurduğumuz iletişimin kalitesini düşünün.
Neden Bu Yazıyı Yazıyorum?
Columbia Üniversitesi’nden veri bilimci Maryam Zolnoori’nin yürüttüğü bir araştırmayı okudum. Yazının sonunda anlatacağım Zolnoori’nin kim olduğunu. Ama önce şu bilgiyle başlayayım: Yapay zeka, sadece 30 saniyelik bir konuşmadan Alzheimer hastalığının 10 yıl önceki izlerini bulabiliyormuş. Yalnızca bir teşhis başarısından söz etmiyorum. İnsanın kendine dair farkındalığına açılan kapıyı gösteriyor bilim insanları. Konuşma biçimimiz, ruh halimizi, zihinsel sağlığımızı, hatta geleceğimizi anlatıyor olabilir mi?
Sesindeki Sessizlik
Zolnoori, hemşirelerle yaşlı hastalar arasındaki sohbetleri dinlemiş. Bir şey fark etmiş; diyaloglarda geçen bazı cümleler yarıda kalıyor, bazı sesler garip titreşimler içeriyor, bazı heceler uzuyor ya da yutuluyor. Konuşma sırasında oluşan milisaniyelik ritim bozuklukları, uzayan sesli harfler, kelimeler arası duraklamalar, zihinsel bozulmanın ilk işaretleri olabiliyor. Ve bu işaretler, biz fark etmeden çok önce başlıyormuş.
Bir orkestra şefinin hissedeceği tını bozukluğu gibi… Yapay Zeka algoritmaları, konuşmanın ritminden kişinin bilişsel düşüşünü hissedebiliyor. Zolnoori’nin geliştirdiği model, konuşma analiziyle, Alzheimer riskini yıllar öncesinden yüzde 90 doğrulukla öngörebiliyor.
Maryam Zolnoori Columbia Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğretim üyesi veri bilimci. Üniversitenin yarattığı önemli bir ekonomik fonla bu araştırmayı yapmış. Bu işin farklı bir iletişimi, şöyle ki; araştırmanıza da inandırmanız gerekiyor. Konumuz yaşlı bireylerin konuşmalarının analiz edilerek Alzheimer gibi demans türlerinin erken teşhisinde yapay zeka tabanlı ses analizi sistemleri geliştirmek.
Zolnoori, diyalogları içeren mikrofon kayıtlarını analiz etmiş, sesin motor fonksiyonlarla olan bağlantısı ve erken demans belirtilerine dair literatür taramasıyla birleştirmiş araştırmasını. Model, konuşmanın dilsel ve akustik bileşenlerini analiz ederek 30 saniyelik bir konuşmadan bile demans riski taşıyan bireyleri yüksek doğrulukla belirleyebiliyor. Teknoloji henüz araştırma aşamasında; 300 New Yorklu ve onların hemşireleriyle yürütülecek klinik çalışmalarla sahaya entegre edilmesi hedefleniyor.
Etik Tartışmalar
Erken teşhisin yararları (hazırlık, bakım planlama, duygusal farkındalık) kadar, kişinin endişe yaşaması veya sağlık sisteminin gereksiz testlerle yüklenmesi gibi olası zararlar da değerlendiriliyor. Bu tür teknolojilerle günlük hayat verileri (sürüş, banka işlemleri, uyku, klavye kullanımı gibi) üzerinden erken teşhis mümkün hale gelebiliyor. Anlıyoruz ki, tıbbın önleyici yaklaşım yönü giderek güçleniyor.
Bilmek Acıtır mı, İyileştirir mi?
Araştırmanın benim açımdan iletişim şemsiyesi altında kaldığına inandığım şu soru: bilmek iyi mi değil mi? Ne kadar acıtabilir? İyileştirebilir mi? İnsan, Alzheimer olacağını önceden bilmek ister mi? Bilse bu bilgiyle ne yapar, korkar mı, hazırlanır mı?
Zolnoori bilmek iyi olur kampında. “Hazırlanmak bir haktır” diyor. Kendi açımdan üzerinde düşünmeye değer bir yaklaşım. Hakkın sınırları ne kadar esniyor, şaşırıyorum. Eğer kişi erken teşhis sayesinde hayatını planlayabiliyor, ailesiyle konuşabiliyor, bakım koşullarını değerlendirebiliyorsa, bu bilgi bir yük değil; bir özgürlük kapısı olabilir mi?…
Etik mi değil mi? Hak mı peki?
Ve tabii etik tartışmaların önemini gözrmezden gelemem. Farklı disiplinlerden uzmanların da bulunduğu bir grup ise uyarıyor: Bu tür erken teşhis yöntemleri, özellikle de ticari amaçla sunulan testler, insanları paniğe sürükleyebilir. Bilimsel olmayan yorumlar, medikal tüketim çılgınlığına dönüşebilir. Önemli olan, bu bilgilerin etik ilkelerle ve profesyonel destekle kullanılması.
Araştırmak nereden aklına gelmiş?
Maryam Zolnoori, İran doğumlu.. Bu projeye kişisel bir anıyla başlamış: Teyzesinin yıllar süren sessiz düşüşü. Kendi bedeninin ona ne olduğunu anlamadan yaşadığı bir zihinsel yok oluş. Deney, aynı zamanda insani bir görev olmuş.
Sıra Bizde
Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Ne zaman yoruluyor, ne zaman kesiliyor, içinizden bir şey söylemek geliyor ama bastırıyor musunuz? Belki Alzheimer ile ilgili hiçbir risk taşımıyorsunuz. Ya taşıyorsanız… Bu yazı, bir araştırmayı anlatmanın ötesinde, kendi iç sesimize kulak verme çağrısı. Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz? Belki sizinle konuşan başkaları da kendi sesini duymayı dener.