Kodum mu Oturturum

 

Bizim işimiz tarih yazmak. Efsaneler yaratmak. En yükseklere tırmanmak, en büyük dağları aşmak… Ne güzel söylemiş, kim söylediyse, “”bir Türk dünyaya bedel”” diye… Var mı bize yan bakan.

Güzel ülkemde her şeyin mümkün olduğuna inanıyorum. Olmazı oldurmak, olacakmış gibi duranı imkansızlaştırmak…

Tabii şahsi bir kanaat bu.

Aslında sizin düşüncenizi de çok merak ediyorum ya…

Bir şeyleri kaybettiğinizi sandığınız bir anda kaybetmediğinizi görüp şaşırabilirsiniz. Böyle zamanlarda umduğunuzdan da fazlasına sahip olduğunuzu görebilir küçük dilinizi yutabilirsiniz. Umudunuzu yitirdiğiniz bir anda içiniz umutla dolabilir.

Her şeyin iyi gittiği bir anda hayatınız kabusa dönüşebilir.

Her şey mümkün.

Burası Türkiye, başka Türkiye yok!

Tarih yazarız biz.

Dünya kupasında da tarih yazmıştık. Unutmadınız inşallah…

Bir hükümetin ömrü hayatına sığdırmakta zorlandığı yasaları bir oturuşta çıkartırız.

Bir gecede oluverir her şey. Yatarız kalkarız dünya değişmiş. Daha doğrusu Türkiye’de her şey değişmiş.

Tarih yazarız yine!

Tarih yazdığımızı herkes söylüyor. AB uyum yasalarının bir çırpıda Meclis’ten çıktığı gece de tarih yazdık. Bütün dünya şaşırdı bize.

Vekillerimiz yaradana sığınıp hallettiler her şeyi. Çoğunun ne için, neden el kaldırdıklarını bildiğini sanmıyorum. Bir olasılık sürü psikolojisi; diğer olasılık lider korkusuyla ellerini kollarını kah kaldırıp kah indirdiler. Oylamaya katıldıkları o önemli ve seviyeli tartışmaların geçtiği oturumların sonunda yine tarih yazdık. Tarih yazmamızda önemli unsurlardan biri de, nasıl unutabilirsiniz, tatile dönme heyecanı var! Tatili yarıda kesmiş olmak büyük bir burukluk…

Nitekim… başka hiç bir şeyi görüşmeden tatillerine kaldıkları yerden devam etmek üzere yola koyulmadılar mı?

Tatil onların da hakkı. Bir oturuşta o kadar yasayı çıkarmak ne demek. Uzaktan ahkam kesmek kolay tabii.

Görürüm Ben Onun Yüzünü

Heyecanla televizyon kanallarını izliyorum. Sizler gibi… Kader günümüz. Kolay değil. Aralarından bir tanesi. Bir büyük televizyon kanalımız. Ulusal yayın yapıyorlar biliyorsunuz. Tüm Türkiye izliyor anlayacağınız.

Televizyonun yayın yönetmeni vara yoka her gece televizyonda, sürekli yorum yapıyor. Adam VİP “”very important person”” sürekli yorum yapıyor. Ulvi görüşlerini ki, her alanda önemli ve kritik görüşlere sahip, Allah razı olsun bizimle paylaşıyor.

Yorum şöyleydi: “”İşte biz böyle tarih yazarız. Yarın Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu komiserinin suratını görürüm ben. Hepsinin yüzü kızaracak. Gördüler günlerini. Gördüler bir Türkün neler yapabileceğini. Hadi bakalım şimdi sıra onlarda. Göstersinler bakalım.””

Hızını alamıyor dönüp dolaşıp yine, “”Göreceğiz yüzlerini, nasıl utanacaklar. Şimdi onlarda sıra…””
Ya… işte tarihi biz böyle yazarız. Başkalarının yüzü kızarsın diye. Ne yazdığımızı bilmesek de olur.
Yeter ki koduk mu oturtalım!

Evvel Allah biz yaptık mı tam yaparız.
Hani bunlar milli meselelerdi, neden izleyenleri galeyana getirmeye çalışıyorsunuz? Hani bunlar Türkiye’nin ve Türk halkının geleceğini yakından ilgilendiren konulardı neden bu kadar ucuzlatıyorsunuz?

Hani biz bunları kendimiz için yapıyorduk, neden başkalarının yüzü kızarsın?
Onlara ne bizden, bize ne onlardan. Neden mahalle kavgasına dönüştürüyorsunuz her şeyi. Sizin hayatınızda pek çok şey ucuz ise, bizimkinde de öyle olmak zorunda mı?

Asıl Şimdi Hodri Meydan

AB uyum yasalarının çıkması biliyorsunuz iş dünyamızı çok yakından ilgilendirdi. Allah onlardan da razı olsun, Ankara ile İstanbul arasında mekik dokudular ve dillerinin döndüğü, nefeslerinin yettiği kadar bu yasaların bir an önce çıkması gerektiğini vekillerimize, hükümetimize, muhalefetimize, aklınıza gelen herkese ve hatta basın aracılığıyla halkımıza bile anlattılar: “”Ya AB ya ölüm””. Bizi iki tür geleceğin beklediğini belirterek görüşlerinin altını çizdiler.

Ya geleceği yakalayacağız ya da bir karanlığın içinde kaybolup gideceğiz…
İnsanın tüyleri ürperiyor biliyor musunuz? Çocuklarımızın kaderiyle oynamaya kimin hakkı var.
Tüyü bitmemiş yetimin de hakkı var.

( Satır arası not: Ben uzun zamandır bu tüyü bitmemiş yetim deyimini kullanmak istiyordum, bir türlü denk gelmiyordu, bana bu fırsatı verdiğiniz için siz sevgili okurlarıma teşekkür ederim.)
Hani “”kendim için bir şey istiyorsam namerdim”” durumu var ya; konuyu oraya getireceğim yine. Her şey vatan için.

İş dünyası AB uyum yasalarının Meclis’ten geçmesi için büyük çaba sarf etti. Bu uyum yasalarına uymak tabii ki ülke hayrına ancak sormak isterim bu yasalara uyum süreci yalnız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kağıt üzerinde yapması ya da yapmış olması gerekenlerden mi oluşur?

Bireyler ya da şirketler aklınıza gelen tüm kurum ve kuruluşlar onlar nasıl bu sürece uyum sağlarlar? Yoksa bu uyum yasaları Meclisten geçince biz de uyuma uymuş oluyor muyuz?
Acaba uyum yasaları dostlar alışverişte görsün diye mi çıkmalı ya da çıkartıldı. Acaba uyum yasaları birilerine haddini bildirmek üzere mi yoğun çaba içinde kotarıldı.

Bakalım Bundan Sonra Ne Olacak

Adı ne olursa olsun sözü edilen her şey küresel uyum. Ve onun bir parçası. Yasaları geçirmek yetmez uygulamak gerek. Uyumu yakalamak için devlet eliyle çıkarılan yasalar yeterli olmuyor. Toplumun her katmanında evrensel normlara uymak gerek.

Biz Avrupalıların yüzünü kızartmadan, sakın onlar yeniden bizimkini kızartmasınlar…

Aslında şimdi iş dünyasına ve temsilcilerine daha fazla iş düşüyor. Örnek olma işi!
Büyük firmalar ya da sorumlu firmalar dünya üzerinde her nerede olurlarsa olsunlar küresel bir yapının parçası oluyorlar.

Uluslararası ve ulusal yasalara uydukları gibi kurum içi kuralları ortaya koyuyor, uyumun takipçisi oluyorlar.

Bakalım bizim özel kurum ve kuruluşlarımız küresel uyum yasalarının neresindeler. Hükümetin bir dizi uyum yasasına, “”ben bunlara uymayı taahhüt ediyorum”” demesi yetmiyor.
Toplumsal Kurumsal Sorumluluklardan söz etmek istiyorum. Toplumsal kurumsal sorumluluklara uyumdan…

Bir kaç satır başı yalnızca… hani sırf hatırlatmak için:

Ekoloji ve çevre
Sağlık ve iyi yaşam
İnsan hakları
Topluluklara karşı sorumluluk
Çalışanlara karşı sorumluluk
Ortaklara karşı sorumluluk

İşte size kurumsal toplumsal sorumluluk uyum sağlanabilecek alanlar. Sağlanması gereken alanlar…

Hangi kuruluş uyguluyor? Uyguluyorsa belgeleri nerede?

AB uyum yasalarının savunucusu olan, bu yasaların çıkması için pek çok zorluğu göze alan, sorumluluğu sırtlanan, baskı kurumları oluşturan özel sektörün, evrensel uyum yasalarını bir an önce kendi içinde özümsemesi gerektiğini söylüyorum.
Hatta çağrıda bulunuyorum.

Fırsat bu fırsat. Kendi yarattığınız rüzgarı arkanıza almanın tam zamanı.

İşinizi kolaylaştırmak için işte size evrensel davranış kodları.

Uyun, kendinizi uydurun, uymayanı uyarın. Gerekirse yüzlerini kızartın.

İşte tarih yazmak buna denir.

Ekoloji ve Çevre

Şirketiniz sürekli kalkınma ve gelişimi sağlamak adına neler yapıyor, kendisini evrensel değerlere bağlıyor mu?

Bugün ihtiyaçlarımızı karşılamak için gelecek kuşakların zenginliklerinden çalmak yerine daha yaşanır bir yaşam için neler yapıyorsunuz?

Şirket içinde çevre yönetimi yasaları oluşturdunuz mu? Bunlar neler? Bunları objektif kriterlere dayandırabiliyor musunuz? Ölçümleme yapabiliyor musunuz? Bu ölçümleme sayesinde çevreye zararlı uygulamalarınızı teşhis edebildiniz mi, ne tür önlemler aldınız. Başkalarına örnek olabiliyor musunuz?

Şirketinizin enerji kaynaklarını kullanmakta, doğal çevreyi tüketmekte ne tür hassasiyet gösterdiğini belgeleyebilir misiniz?

Su da dahil olmak üzere doğal kaynakları tüketirken bunların sınırlı kaynaklar olduğunu biliyor musunuz? Bugün bilinçsizce harcarsak, gelecek kuşaklara hiç bir şey kalmayacağını aklınıza getiriyor musunuz? Üretiminizin sonucunda oluşan zararlı maddeleri çevreye atarken nasıl bir yöntem izliyorsunuz. Ölçüm yapıyor, yaptırıyor musunuz?

Dünyanın önündeki en önemli çevre sorunlarından biri olan küresel ısınma ile ilgili bir fikriniz var mı, varsa şirketinizde bununla ilgili bilinçlenme sağladınız mı? Bizim gibi ülkelerde telaffuz dahi edilmeyen küresel ısınmanın başımıza nasıl sorunlar çıkaracağını, bununla mücadele etmek gerektiğini biliyor musunuz?

Sağlıklı ve Kaliteli Bir Yaşam

Şirketinizin, çalışanların sağlık ve güvenliğine ilişkin uygulamaları ortaya koyan bir politikası var mı? Bu uygulama çalışanlara aktarılıyor, anlaşılması sağlanıyor mu?

Çalışanlarınızın kurum politika ve kararlarına katılmasını teşvik ediyor hatta somut adımlar atıyor musunuz?

Çalışanlarınızın esnek çalışma yöntemlerini benimsemesini teşvik ediyor, part time çalışan ya da fazla mesai yapanlara yasaların öngördüğü karşılığı veriyor musunuz?

Şirketiniz ne kadar şeffaf? Çalışanlarınız şirket faaliyet raporlarına bütçe ayrıntılarına hakim olabiliyor mu? Şirket kararlarının alınmasında onların da her hangi bir payı oluyor mu?

Şirketinizde iş güvencesi var mı yoksa, insanlar her sabah işe geldiklerinde, “”bugün işten atılabilir miyim korkusunu yaşıyor mu?

Bireyin Yaşam Kalitesi

Şirketinizde çalışanların kariyer planlamasından emeklilik planlamasına kadar olan süreçte aktif rol alınıyor mu? Bu konularda çalışanlara yol göstermek, meslek eğitimlerinden yararlanmalarını sağlamak şirket politikaları arasında yer alıyor mu?

Çalışanlarınızın sağlığı sizin sağlığınız kadar önemli mi? Şirketiniz iş güvenliği kurallarına uyuyor mu? Çalışanlarınızın sağlık sigortaları var mı?

İşyerinde sağlıklı yaşamı teşvik etmek adına, çalışanların sigara içmesi konusunda ne tür uygulamalar ve kısıtlamalar getirdiniz. Çalışanların sağlıklı yaşaması için spor faaliyetlerini şirket günlük hayatına sokmaya ne dersiniz?

Çalışanların alkol uyuşturucu gibi sorunları karşısında, nasıl bir tutum sergiliyorsunuz; görmezlikten gelirim, işine son veririm…

İşe yerleştirmeye verdiğiniz önemi işten çıkarma uygulamalarında da gösteriyor musunuz? İşten çıkardığınız elemanlarınızı, outplacement ve benzeri uygulamalarla destekleyebiliyor musunuz? Bu kişilerin başka yerde işe yerleştirilmelerinde sorumluluk alıyor musunuz?

İnsan Hakları

Şirketinizde farklı kültür, etnik köken, farklı milliyetten insanların çalışması konusunda benimsediğiniz evrensel uygulamalar var mı? Neler?
Hatta şöyle ifade edeyim, bir işveren olarak bu uygulamaları yazılı hale getirerek çalışanların karşısında somut bir şekilde durabiliyor musunuz?

Şirkette çalışanlara sorumluluklarına paralel yetki vermek konusunda ne tür adımlar attınız. Var olduğunu ifade ettiğiniz uygulamaları somut bir şekilde kanıtlamanız mümkün olabilir mi?
Şirket çalışanları arasında işe yerleştirme ve terfilerde eşitlik olduğunu söyleyebilir misiniz? Söylediniz, bunu kanıtlayabilir misiniz?

Aynı işi yapan, aynı sorumluluk ve yetki çizgisinde bulunan iki kişi cinsiyetleri farklı olsa da eşit ücret ve eşit yan ödemeler alabilme hakkına sahip mi?

Şirketiniz Uluslararası Çalışma Örgütü kurallarına uyuyor mu? Daha somut bir ifadeler gerekecek olursa, çocuk işçi çalıştırmak, asgari ücret uygulaması gibi konularda uluslararası normları yerine getiriyor musunuz? İş yerinde cinsel taciz son derece yaygın. Sizin bu konuda aldığınız kararlar var mı?

Şirket merkezinde uyguladığınız kuralları ve aradığınız kriterleri, iş ortaklarınızın uygulama ve politikalarına da yansıtıyor musunuz? Böylece başkalarının da uygulamalarda evrensel normları benimsemesine ön ayak olup, katkıda bulunuyor musunuz?

Toplumsal Sorumluluklar

Şirketiniz en son ne zaman bir toplumsal konunun peşine düştü?

Şirketinizde, içinde yaşadığınız toplumun sorun ve kaygılarına yanıt verebilecek uygulamalarla ilgili çalışmalar yapılıyor mu?

İçinde bulunduğunuz topluma neler veriyorsunuz?

Toplumsal konularda lobicilik, pazarlama, halkla ilişkiler gibi faaliyet alanlarında ortak çalışmaların bir parçası olmak, gönüllülük esasıyla çalışmak şirket politikalarınız arasında yer alıyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi AB uyum yasalarını durup durup bir gecede çıkardığı için tarih yazdı. Toplumun değişik kesimleri toplumsal sorumluluk üstlenerek baskı odakları oluşturdu.
Tarihin bu kısmını yazmak kolay. Uygulayarak tarihe geçmek hem daha zor hem daha önemli.

Toplumun değişik gruplarına da daha büyük sorumluluklar düşüyor. Hem daha zor hem daha kritik bir dönem başlıyor. Özellikle de iş dünyası için.

Hükümete ya da hükümetlere baskı yapmak, ikna turları düzenlemek, çaba zaman ve para harcamak takdire değer. Ama en önemlisi kendi bahçemizi, kendi evimizin içini düzenlemek ve düzeltmek.

İş dünyası küresel anlamda dünyanın değişik coğrafyalarında zor zamanlardan geçiyor. Ama alınacak çok ders var.

Yeni bir dönem, yeni bir seçim, yeni bir şans, yeni bir hayat… Kapımızda.

Tarih yazmaya ne dersiniz?

 

Paylaş