Fikir Buluşmaları’nın Konuğu Ece Çiftçi

İndeks Konuşmacı Ajansı Fikir Buluşmaları’nda Ece Çiftçi’yi ağırlıyor. Ece dünya tatlısı, genç bir kadın. Çok hoş fikirleri var. Enerjisiyle hepinizi avucunun içerisine alacak. 14 yaşından bu yana ki zaten daha 23 yaşında, yaptığı çalışmalar bir ömre bedel. “SosyalBen”’i kurmuş.  SosyalBen belki sizler de farkındasınızdır kamu spotlarıyla televizyonlarda karşınızda. Eğer fark etmediyseniz bundan sonra fark edeceksiniz.

 

Yaprak Özer: Ne okudun, ne yaptın,  kimsin?

Ece Çiftçi: Ben Ece, 14 yaşında aslında ilk defa sivil toplumla tanıştım. Sivil toplumla tanıştıktan sonra, bu alanda uzmanlaşmaya karar verdim ve sosyoloji okudum. Şu anda yüksek lisans yapıyorum sivil toplum yönetimi üzerine. Onun dışında da yan eğitimlerle sosyal girişim modellerinin bütçelenmesi, finans kısmı ve aynı zamanda da sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili, eğitimle ilgili olan, gönüllük kavramı ve eğitimle ilgili sosyal sorumluluk ve eğitimi birleştirdiğimizde nasıl çıktılar olabileceğini kendimce incelemeye çalışıyorum.

 

Yaprak Özer: Kendimce deme. Bence mütevazı bu. G20’ye seçildiğini biliyorum. Türkiye’den seçilen tek kişisin. Umuyorum her yıl başkaları zaten hem oluyor hem olacaktır ama bu çok önemli bir şey. SosyalBen’i anlatır mısın? SosyalBen ne yapar, kime dokunuyor, dokunduğu birileri var mı? Hangi hayalle kurdun?

Ece Çiftçi: SosyalBen 7-13 yaş aralığındaki çocuklarla ilgileniyor. Bu çocuklar ekonomik anlamda dezavantajlı çocuklar. Amacımız sanat ve sanatçı ruhuyla çocukları daha yakından tanıştırabilmek. Çünkü akademik performansın dışında da çocuğun kendine ait, kendi yeteneklerinin olduğu bir kimlik var.

 

Yaprak Özer: Neden 7-13?

Ece Çiftçi: İlköğretim çağındaki çocuklar oldukları ve yönlendirme konusunda daha açık ve yeteneklerini geliştirme ve keşfetme noktasında öngörülebilir bir yaş aralığı olduğu için.

 

Yaprak Özer: Kentli çocuklar mı?

Ece Çiftçi: Aslında bölgesine göre değişiyor. Genelde taşımalı eğitimin olduğu bölgelerde çalışıyoruz. Birkaç köy toplanıp bir okula geliyor. Doğal olarak çocuğun ilçeye ve ile ulaşması yalnızca ekonomik değil, bazen de fiziki anlamda imkânsız oluyor. Böyle olunca da aslında o bizim sosyal aktivite dediğimiz alanlara ulaşması tamamen bir lüks haline geliyor.

 

Yaprak Özer: Ayağına götürüyorsunuz anladığım kadarıyla… Çocuk belki de ilk defa orada tiyatro, müzik, sinemayla karşılaşıyor, doğru mu?

Ece Çiftçi: Aynen öyle oluyor ve bununla karşılaşırken de kendi içindeki yeteneği de keşfediyor. Bizim çalışmalarımızın amacı çocuğun ressam da olabileceğini, müzisyen de olabileceğini, dansçı da olabileceğini ve bununla da hayatını idame ettirebileceğini ona yol açarak göstermek.

 

Yaprak Özer: Günümüz şartlarında lüks bir düşünce değil mi? Eminim izleyen birinin kafasından, taşımalı eğitimde bir çocuk dansçı da olmayı hayal edebilir mi?

Ece Çiftçi: Etti. Bizim başarı örneğimiz var. Yılmaz diye bir öğrencimiz var. Yılmaz bizimle birlikte dansla tanıştı, dans atölyesinde.

 

Yaprak Özer: Nereliydi Yılmaz?

Ece Çiftçi: İzmir’in dezavantajlı bir yerinde eğitim alıyordu. Atölye çalışmalarımıza katılıyordu, dans atölyesiyle kendini buldu diyebilirim. Bizim eğitmenlerimizin de dikkatini çekti, gönüllülerimizin çünkü gösterdiği ve öğrendiği hareketleri yorumlamasıyla tamamen fark yarattı. Biz de onun için daha fazla neler yapabiliriz, Yılmaz’ın bu alanda uzmanlaşması ve eğitim alması için nasıl destek olabiliriz diye araştırırken, Tan Sağtürk Akademi ile iletişime geçtik ve şu an Yılmaz burslu olarak Tan Sağtürk Akademi’de dans eğitimi alıyor. Bir erkek olarak bence hem yaşıtlarına hem yaşadığı bölgeye çok doğru bir model oldu. Modern dans üstüne onun adını çok duyacağız diye düşünüyorum.

 

Yaprak Özer: Harika. Bu örnek ya da  benzer bir sürü örneğin olduğunu bilerek çok konuşabileceğimizin farkındayım ama bana biraz modelinizi anlatır mısın? SosyalBen sıradan bir sosyal oluşum değil. İstihdam yaratan bir çalışma yapmışsın, benim diyen kurumsal firmaların yapamayacağı bir oluşum kurmuşsun. Biraz anlatabilir misin?

Ece Çiftçi: Tabii ki. SosyalBen’in aslında yaptığı saha çalışmalarının yani çocuklara ulaşmasının dışında içeride kendini fonlayabilmek için yaptığı iki mekanizma var. Her sivil toplum örgütü gibi bağış ve sponsorluk bizim için çok değerli. Fakat son zamanlarda bağış ve sponsorluk da inanılmaz bir kısır döngünün içinde. Çünkü hepimiz aynı kurumlara, aynı kişilere gidip projelerimize, kurumlarımıza destek olmalarını söylüyoruz ama bu alanda ne yazık ki tatlı bir rekabete dönüşmeye başladı.

 

Yaprak Özer: İmkanlar kısıtlı. Proje geliştirenlerin sayısı artıyor ve aynı kapıları çalışıyorsunuz.  Tercümesi bu mu?

Ece Çiftçi: Aynen öyle. Artık koşullu cümleler oluşmaya başladı yani, “…bütçemiz varsa şu kadar daha proje yapabiliriz, bütçemiz varsa bu kadar daha toplumsal paydaya destek olabiliriz…” gibi koşula döndü. SosyalBen’in bunun daha sürdürülebilir bir modele dönüştürebilmek adına iki mekanizması var. Bir tanesi SosyalBen Store’lar. Gönüllülerimizin tasarladığı ürünlerin satıldığı ve karlılığın da vakfa yatırıldığı bir model.

 

Yaprak Özer: Kim üretiyor buradaki objeleri?

Ece Çiftçi: Gönüllüler tasarlıyor. Evet. Dükkanlarda satışı oluyor, bizimle işbirliği yapan kurumsal firmalar oluyor, onların ofislerinde satışı oluyor veya e-ticaret ile ilgilenen adreslerde SosyalBen’in bir alanı oluyor.

 

Yaprak Özer: Kayda değer satışınız var mı?

Store’dan evet. Çünkü store’un amacı aslında bağış yaptırmak için satmak değil önce gerçekten alıcı kişinin o ürünü beğenmesini sağlamak. O yüzden beğenirse aldığı için aslında orada sürdürülebilir mağazacılık devreye giriyor.

 

Yaprak Özer: Diğer kaynak neydi?

 

Ece Çiftçi: “SosyalBen Akademi” isminde bir şirketimiz var. Bu şirket tamamen sosyal girişimi öngörüyor ve onu benimsiyor. Eğitim kurumlarına, kurumsal firmalara ve yurt dışına hazırlanan bireysel öğrencilere sosyal sorumluluk proje danışmanlığı veriyoruz. Yani aslında bu ekolde büyüyen ve öğrenci yetiştirmek isteyen kişilerle eğitim kurumlarına, öğrenciye olan kişisel katkısı, topluma olacak olan katkısı, öğrencinin akademik hayatına katkısı ve uzun vadede de aslında o eğitim kurumuna olan katkılarını içeren bir danışmanlık modeli veriyoruz. Kurumsal firmalara da sosyal sorumluluk stratejisi veriyoruz.

 

Yaprak Özer: Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Ece Çiftçi: Dokuz kişiyiz Akademi’de. Evet elimizden geldiğince yetişmeye çalışıyoruz çünkü daha fazla sayılarda kişileri istihdam etme gibi bir şu an için şeyimiz yok.

 

Yaprak Özer: Neredeyse orta ölçekli bir şirket gibisiniz çünkü bir sürü de tedarikçi  ve farklı  paydaş var. Hayalin bu muydu?

Ece Çiftçi: Aslında ilk başlarken, daha 14 yaşında yola çıktığımda Urfa’daki çocuklardı derdim. Onlara bir fayda sağlayabiliyor olmak, onlara dokunabiliyor olmaktı. Fakat büyüdükçe şunu fark ettim ki aslında Urfa dışında da bir dünya, beni bekleyen çocuklar var ve o çocukları keşfettikçe zaten benim kendi hayatımdaki sınırlar da kalktı. Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde de çalışma imkanım oldu.

 

Yaprak Özer: Sayar mısın nerelerde çalıştığını.

Ece Çiftçi: Ürdün’de çalıştım, Moğolistan’da -27 derecede çalıştık, Gambia’da çalıştık… Başka ülkeler de  var.

 

Yaprak Özer: O zaman şunu mu  söylemek istiyorsun; bu işte sınır, ülke, bölge yok. Yalnızca buluşmak istenen çocuklar var. Yani buluşmak derken de çocuklarla sanatı, çocuklarla yetkinliği buluşturmak isteyen bir grupsunuz.

Ece Çiftçi: Kesinlikle SosyalBen sınırları olan, sınırları kabul eden bir yapı değil, tamamen dünya vatandaşlığı üzerinden tüm dünya çocuklarına ihtiyacı olan bu çalışmalarla buluşarak kendini keşfedebilecek tüm çocuklar bizim hedef kitlemiz.

 

Yaprak Özer: Gelecekte, görülebilir gelecekteki, somut hedefin ne? İlk hedefin nedir yani daha farklı nereye sıçramış olacaksın?

Ece Çiftçi: Vakfın bu modeli devam ederken onun dışında aslında hayallerimden ve hedeflerimden bir tanesi de sivil toplum örgütlerini bir araya toplayacak ve onlara bir yönerge verebilecek, yönerge doğrultusunda onların iç yapılarını ve proje yürütmelerini güçlendirecek bir alan oluşturabilmek. Çünkü buna gerçekten çok ihtiyacımız var. Derlenip toparlanmaya…

 

Yaprak Özer: İyi harcanmıyor değil mi kaynaklar?

Ece Çiftçi: Evet.

 

Yaprak Özer: Daha konuşacak çok şey var ama yeni teknoloji, yeni iletişim araçlarıyla kısa kısa şeyler. Bu daha sık da bir araya gelmemizi aslında sağlayacak diye düşünüyorum. İndeks Konuşmacı Ajansı Fikir Buluşmaları iyi ki buluştuk diyorum çünkü her bir buluşma benim de hayal gücümü o kadar artırıyor ki ve farklı jenerasyonlar bir araya gelmeli, daha fazla konuşmalı diyorum. Tekrar teşekkür ediyorum.

Paylaş