Yapmamanın Maaliyeti

Onu, şunu, bunu yaparsam… Sonucu ne olur? Onu, şunu, bunu yaparsam maliyeti ne olur? Onu, şunu, bunu yaparsam ne kadar giderim?…

Peki yapmazsak maliyeti ne olabilir diye soracak oldunuz mu hiç kendinize?… Alışık olduğumuz bir soru kalıbı olmadığından yanıtı bir çırpıda veremeyebiliriz, siz değişik alanlar için düşünün bakalım işin içinde çıkabilecek misiniz?

Türkiye’nin en eski, en köklü aile şirketlerinden biri olan Yaşar Holding Yönetim Kurullu Eski Başkanı Feyhan Yaşar, herkesi şaşırtan bir operasyonla görevi kız kardeşine devretti. Hala nedenleri tam olarak anlaşılmayan süreci izleyen farklı bir hayata adım atan Feyhan Yaşar ilk kez TV’ye çıktı, görüşlerini aktardı. Yeni kavramlardan söz etti. Bunlardan biri de yapmamanın maliyeti. Yakında dünya daha fazla konuşuyor olacak.

Feyhan Yaşar, neredeyse holdingi yönettiği dönemlerdeki kadar yoğun. Çok sayıda ulusal ve uluslararası toplantıya katılıyor, kabarık sayıda sosyal çalışmada aktif olduğu gibi Koç Holding Yönetim Kurulu Bağımsız üyesi…

 

Yaprak Özer: Nasıl yetişiyorsunuz bu kadar işe?

Feyhan Yaşar: Hepsini saydınız ama tabii hepsi sırayla yani bir anda değil, 35 yıllık bir iş hayatının sonucunda çok küçük yaştan beri başladığım sivil toplum çalışmalarıyla beraber aile şirketinde olan iş deneyimim o yollara beni götürdü. Bu çalışmaları seviyorum. Aldığımız kültürün sonucunda bir paylaşım. Hem öğrenme hem de verme noktasında bir faydası oluyor. Çok şeyler öğrendim bu çalışma sayesinde. Öğrendiklerimi de paylaşmak gerçekten iyi bir denge oluyor.

 

Yaprak Özer: Siz sevmeseniz de sizin için “kadın patron” diyeceğim ama profesyonel gibi çalıştınız. Bir patron olarak farklı bir patron kimliği çizdiniz. Nasıl tanımlayabilirsiniz?

Feyhan Yaşar: Yaşar Holding aslında çok önce kurumsallaşmaya başlayan holdinglerden birisi. Çünkü yabancı ortakları vardı,  yabancı ortakla çalışmak ve halka açık şirketleri vardı. Bir anlamda size bu kurumsallaşmayı daha önce yapmanızı mecbur kılıyor. Çünkü neticede paydaşlarınız ve aile dışındaki ortaklarınız oldukça yoğun. Böyle olunca yönetim kurullarının çalışması ve bu organizasyon çalışmaları bizde çok önce 90’lı yıllarda başladı. Patronluktan yönetim kurulu üyeliğine, icracı üyeliğe, bronz üyelik gibi bir takım kavramlar bizim şirkette ortaya çıktı. Bu şekilde ben de hiçbir zaman bir tek şirketin, bir ailenin ferdi gibi değil, profesyonel gerekler ihtiyacı çerçevesinde topluluk içinde çeşitli sorumluluklar alarak bir noktaya geldim.

 

Yaprak Özer: İnsan kaynakları sizin başlangıç noktanız grup içerisinde. Bunu bilinçli mi seçtiniz yoksa yönlendirildiniz mi?

Feyhan Yaşar: Çok yeniydi. Amerika’da bu konu konuşuluyordu yani hep bir finans ağırlıklı kaynak olarak deyince finans düşünülüyordu ama insanın gelecek için çok önemli bir değer olduğu kavramı da tartışılıyordu. Babam, Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Yaşar, o zaman bana, “sen insan kaynaklarıyla ilgili bir görev alır mısın, böyle bir şey kurar mısın, bununla ilgili bir takım çalışması yapar mısın?” şeklinde yönlendirdi açıkçası. Bana çok faydası oldu. İnsanın başarıda önemli bir kriter olduğunu ve ülkelerin de şirketlerin de insanla ilgili sınırları olduğunu, insan kapasitesinin gerçekten hem ön açıcı hem de kısıtlayıcı bir faktör olduğunu çok erken yaşta öğrendim.

 

Yaprak Özer: Hızlı yükseldiniz mi?

Feyhan Yaşar: Ben hem kurmay alanlarda çalıştım hem de icra alanlarında çalıştım. O tarihlerde Yaşar Grubu turizmde büyüme stratejisi vardı, turizmle ilgili çalıştım. Daha sonra bizim kendi sistemimize göre icra komiteleri vardı, oralarda çalıştım. Yönetim kurulu başkanı oluncaya kadar 25 küsur sene geçti.

 

Yaprak Özer: Bir görev değişikliği oldu, herkes çok da merak etti. Şimdi sizden dinlemek isteriz. Bunun bir bayrak yarışı olduğu ifade edildi, Selçuk Bey’i belki Türkiye’de çok yeni kuşaklar tanımıyordur ama ekonomiye, iş dünyasına damgasını vurmuş iş adamlarından bir tanesi. Dolayısıyla ne oldu?

Feyhan Yaşar: Ben aslında kariyerimi anlatmak isterim, bu soruya direkt cevap değil belki; ben başkanlığı 5 sene yaptım ama başkanlıktan önce benim 13-14 sene başkan vekilliği dönemim var ki, Yaşar Holding Başkan Vekilliği dönemimde ben başkan kadar çok yetki ve tecrübe yaşadım. Toplam olarak 15-16 senelik bir üst yönetimde yönetim kurulu düzeyinde. Ben hiçbir zaman icranın içinde çalışmadım, hep yönetim kurulu düzeyindeydim. Dolayısıyla daha çok denetim, gözetim, strateji, planlama gibi ve uzun vadeli risk yönetimi, finans yönetimi gibi konularda icrada çalışan profesyonel yöneticilerle beraber çalıştım. Tabii bizim iş hayatımız Türkiye’nin de değişimiyle, ekonomik krizleriyle, politik sorunlarıyla aynı anda gelişti. Açıkçası 1994 yılında tabii ki zor bir döneme rastladı benim iş hayatımın o dönemi ama tabii her zorluk çok şey öğretiyor insana. O da yetişmemi, vizyonumu, deneyimimi sağlamaya çok yardımcı oldu. Bu dönemde Yaşar Holding kurumsallaşması için çalışmalar yaptık. Aile şirketleri nasıl üçüncü, dördüncü kuşaklara gider bununla ilgili danışmanlarla çalıştık, bir takım anayasalar, sözleşmeler vs.

 

Yaprak Özer: Anayasanız var mı?

Feyhan Yaşar: Vardı. Şu anda herhalde yenisinin yapılması gerekiyor.

 

Yaprak Özer: Şu anda Yaşar Holding’le bağlantınız Hedef A.Ş. üzerinden değil mi?

Feyhan Yaşar: Evet. Ben 2009 Nisan sonunda başkanlıkla beraber yönetim kurulundan ayrıldım. Yeni yönetim kurulu içinde yoktum. Yönetim kurulu başkanı da, yönetim kurulu içinden seçiliyor. Yeni yönetim kurulu başkanının da kızkardeşim olmasını özellikle babam belirtti. Böyle bir değişim oldu diyelim, ama bu bir bayrak yarışı değil, bayrak yarışı başka türlü olur.

 

Yaprak Özer: Nasıl olur bayrak yarışı?

Feyhan Yaşar: Bayrak yarışı bir takım oyunu aslında. Takım oyununda bütün takım bir arada oluyor, bayrak değiştirme sırasında takımdaki kişiler de takımın içinde yer alıyorlar.

 

Yaprak Özer: Aile şirketlerinden söz ettiniz, üçüncü, dördüncü kuşaklara ulaşması. Türkiye’nin ekonomisi aslında aile şirketleri üzerine kurulu. Aile şirketlerinin en önemli sorunu yönetim kadroları. Katılıyor musunuz?

Feyhan Yaşar: Aile şirketleriyle ilgili çok eğitime gittik, çok şey okuduk ve bu konuda ciddi çalışmalar yapılıyor dünyada da. Özellikle birinci kuşaktan ikinci kuşağa geçiş döneminde aile lideri diyelim, çok önemli bir sorumluluk taşıyor. Çünkü kurumsallaşma çalışmasında herkesin niyeti bellidir ama niyetleri ve yazılı şeyleri uygulamak, adil olmak, şeffaf olmak yine aynı kurumsallaşmanın gerektirdiği hesap verilebilir gibi konulara aile fertleri ne kadar erken uyum sağlarlarsa o kadar geçiş süreçleri daha yumuşak ve sağlıklı oluyor. Bu çok önemli. Her şirketin, iş kolunun ve ailenin; yapısına göre ayrı mekanizmalar, ayrı alternatifler var. Çünkü şirketler hakikaten ülkenin değeri, artık sadece ailenin bir değeri değil. Tabii ki ailenin görüşleri çerçevesinde bu işler oluyor ama ülkenin birikimi ve değerini korumak adına bir çok kimsenin fedakarlık etmesi gerekiyor.

 

Yaprak Özer: Türkiye’de şirketler birinin şirketi gibi algılanıyor ama aslında onlar ülkenin, genel ekonominin bir parçası. Belki yeni sistemlerle birlikte bu anlayış da daha fazla yerleşir.

Feyhan Yaşar: Yönetimin de çoğunluk olan, daha azınlık olanların bir şeyi baskıyla ya da direterek yaptırmayacağı bir dönem, yüzde yüz herkesin katılabileceği bir dönem olması lazım. Herkesin katabileceği bir değer vardır aile şirketinde. Ben hep o görüşteyim yani küçük şirketler, orta ölçekli şirketlere de tüm aileyi kapsayan modellerin sağlıklı olacağını ve onlarla ancak ileriye doğru kurumun taşınabileceğine inanıyorum. Bölünerek ileriye taşıma şansı yok bu şirketlerin.

 

Yaprak Özer: Geriye dönüp baktığınızda şu şöyle olsaydı dediğiniz herhangi bir şey var mı?

Feyhan Yaşar: Ben yapı olarak “Şu şöyle olsun” diye düşünen bir insan değilim. Benim gerçekten gelecekle ilgili bütün hayatım, geleceği planlamak, geleceği görmek. Bu bence çok önemli bir şey çünkü dünya bir değişim geçiriyor. Türkiye paralel bir değişim geçiriyor. Tabii ki bu çerçevede aile şirketleri de, kurumlar da, sivil toplum örgütleri bütünüyle bir Avrupa Birliği’ne uyum var, dünya ekonomisiyle olan değişiklikler var, yeni çıkan yasalar var. Hakikaten geçmişte birçok şey oldu yani onlarla ilgili artık bence kabul edip “Üstüne gelecekte neler koyabiliriz?”in önemi var. Orada çünkü sizin hala bir değişim getirme şansınız var ama geçmişle ilgili ancak ders alma bir öğretidir. Tabii ki geçmiş çok değerli ama bence gelecekle ilgili konuşmak daha anlamlı.

 

Yaprak Özer: Alışık olmadığımız bir icraatınız olmuştu. Yaşar Holding’in borçlarının yeniden yapılandırılması enteresan bir operasyondu. O zamana kadar da pek rastlanmamış. Bu başarılı bir şeydi hala da devam ediyor herhalde değil mi?

 

Feyhan Yaşar: Şimdi insan kaynağı birinci önemli konu, ikincisi finans kaynağı. Sanayinin finans kaynağına sahip olmadan, istikrarlı, sürdürülebilir bir büyümeye sahip olması mümkün değildi ve Türkiye’nin geçirmiş olduğu ekonomik krizlerden, yüksek faiz, bankacılık sisteminde olan olaylardan dolayı sanayinin kullandığı kısa vadeli fonlar vardı. O tarihte neticede bu fırsat vardı, biz Yaşar olarak kurumsallaşmamızı tamamladığımız için uluslararası muhasebe standartlarına uyumumuzu sağladığımız için, bağımsız yönetim kurulu üyelerimiz ve daha şeffaf bir yönetme anlayışını benimsediğimiz için böyle bir konuda fırsat çıktı. Kurumun geçmişi, bulunduğu iş kolları, sahip olduğu değerler tabii ki bizim fikirlerimiz ama önemli olan o kurumun kendi geçmişinde olan değerlerle bütünleşince uzun vadeli bir kaynak oldu. Bu da tabii ki çok önemli bir şey. Aslında birçok firma da bunu yapıyor, ilk defa değil. Yani o tarihte bizim için önemli olan kısmı grubun ilk defa böyle bir şey yapmasıydı.

 

Yaprak Özer: Birbirinin arkasına krizle boğuşuyoruz. Yalnızca Türkiye değil bütün dünya. Anlayışlar, yaşamlar, aile şirketleri de değil yalnızca tamamıyla sosyal hayatımız, iş dünyası tamamıyla değişiyor. Sizin de bazı etkilendiğiniz konular var. Mesela gıda bunlardan bir tanesi, tarım yine diğeri. Gelecek bize ne getirecek?

Feyhan Yaşar: Dünyada aslında şöyle bir değişim oluyor: bütün kaynakların yavaş yavaş azaldığını tespit ediyoruz. Özellikle gıda konusunda ki hayatın devamı için gıda ve su çok önemli iki kaynak. Bu iki kaynakta da dünyayı tehdit eden bir azalma sorunu var. Dünyanın bazı kesimlerinde açlık şu anda var, gelecekte daha da artacak. Özellikle gıda fiyatlarındaki yükselişler ve buna benzer bir takım sıkıntılar yine su kaynaklarının israfı veya sağlıklı kullanılmaması. Bu ikisi bir kere dünyanın devamı açısından sosyal patlamalar, sorunlar yaratabilecek ve ülkelerin iyi yönetmesi gereken iki tane kavram. Öncelikli olarak insanların tabii ki doyması önemli, suyu bulması önemli. Daha sonra tabii yakıtların bitmesi söz konusu, fosil yakıtların… Bununla ilgili bir takım çalışmalar yapılıyor dünyada. Ben bu konuyla ilgili birçok toplantıya ve konferansa katılıyorum. Öncülük yapan ülkeler var ama bütün kıtalarda şu anda bilinç olmuş. Afrika’da ormanları korumaya çalışıyorlar çünkü ağaçlarının bitme ihtimali var; suyu korumaya çalışıyorlar yer altı suları bitiyor, önemli bir konu.

 

Yaprak Özer: Türkiye’de biz ne yapıyoruz peki?

Feyhan Yaşar: Özellikle gelişmiş ülkelerde ciddi bir gıda israfı olduğu konuşuluyor. Bu gıda israfıyla ilgili acaba bir yakıta dönüştürebilir miyiz? Biogaz ve atık gıdaların yeniden enerji haline dönüşmesi konusu… Tabii burada bütün büyük firmaların da katılımı şu oldu: özel sektör ve devletin bir arada ortaklık yaptığı projeler var. O projeler aslında uluslararası projeler. Bu projelerle teknoloji yaratmak çok önemli. İlk yatırımları oldukça büyük masraflar ama yüzde 30’lara vardığı söyleniyor gelişmiş ekonomilerde. Bir rafine yapılıyor, her yerde kullanılabiliyor. Atığı bir rafineride şekere dönüştürüyorsunuz daha sonra fosil yakıt yerine geçen her alanda kullanılabiliyor.

 

Yaprak Özer: Biz Türkiye’de tartışıyor muyuz bunu?

Feyhan Yaşar: Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Tabii ki bizim bu kadar büyük bir israf içinde olma lüksümüz olmadı geçmişte. Türkiye’nin kalkınma planında çevreyle, sürdürülebilirlikle, yenilenebilir enerjiyle ilgili çok büyük hedefler var.

 

Yaprak Özer: Bunlar zorlayıcı hedefler mi peki?

Feyhan Yaşar: Tabii ki hedefler uygulamada plan ve bütçeye girdiği zaman zorlayıcı hale gelebilir ama burada en önemli şey tüketicinin bilinçlenmesi. Ben yine insana bağlayacağım bir yerde, tüketici bilinçlendiği zaman dünyada bu tip şeyler ivme kazanıyor. Çünkü sonuç olarak bu bir kurum veya bir kişiye mal edilemeyecek kadar büyük ve yaygın bir mesele. Dolayısıyla tüketicinin önce bilinçlenmesi lazım. Şirketlerin de bilinçlenmesi çok önemli çünkü orada seçtiğiniz makine, teknoloji ve know-how sizi buna götürebiliyor. Çünkü çok yakın bir zamanda bu ekonomik krizden dolayı karbona bir fiyat, bir bedel gelecek. Kurumların bu tasarrufu yapması gerekiyor. Sürdürülebilmek için karını ve katkısını koruyabilmesi için bunları yapmak zorunda. Geçenlerde gittiğim bir toplantıda OECD başkanı OECD son raporunu açıkladı. Dedi ki “yapmanın maliyeti nedir” konuşuluyor, “yapmamanın maliyeti” nedir… Yapmanın maliyeti çok büyük. Bu yeni teknolojilere geçmek tabii ki birçok ülkede özellikle gelişmiş ülkeler bunu konuşuyor. Gelişmiş ülkelerde de çok büyük bir maliyet ama yapmamanın maliyeti, hareket almamanın maliyeti… Şu anda kimse bunu konuşmuyor.

 

Yaprak Özer: Kadınla ilgili bir noktaya atlamak istiyorum. Kadının yönetime katılmamasının maliyeti belki… Nedir kadını katmamanın maliyeti?

Feyhan Yaşar: Ben şunu söyleyecektim aslında, bir de işsizlik. Dünyada gerçekten ikinci bir tetiklenecek sıkıntı işsizlik. Çünkü genç nüfus artıyor, gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı var, yeterince iş yaratılamıyor, ekonomik krizlerden vs. ve iş çok önemli. Ama iş yaratmanın yanında bir de birçok yerde kadın iş hayatında yeterince temsil edilmiyor. Bu üst yönetimde de böyle, daha alt kademelerde de böyle. Bununla ilgili özellikle bakıyorsunuz birçok ülke, gelişmekte olan ülke, Arap Yarımadası’ndaki ülkeler “Kadını nasıl iş hayatına entegre ederiz?” bunu düşünüyorlar, bunun planını yapıyorlar ve orada da bu çok şeffaf bir şekilde tartışılıyor. Üretken olmak önemli yani tabii ki karar üst yönetimde ama üretim anlamında, üretim kademeleri içinde de bu olabilir. Tabii ki siz üretkenseniz mutlaka karara bir yerde katılıyorsunuz. Çünkü çok iyi eğitim alma şansıyla başlıyor bu, daha sonra kurumsal yapılar içinde görev almayla başlıyor. Örnekler çoğaldıkça kadınlar üst yönetimde olacaklar ama diğer taraftan yönetim kurullarında kadınlar dersek o ayrı bir konu. Türkiye’de bu konuyla ilgili yine bir çalışma başladı.

 

Yaprak Özer: Yönetim kurulunda kadının rolüne biraz değinmekte fayda var diye düşünüyorum.

Feyhan Yaşar: Sermaye Piyasası Kurulu geçen sene çıkan bir kanunla yönetim kurullarında bağımsız üye ve aynı zamanda kadın üye konusunda bir takım prensipler getirdi. Bunların içinde zorunluluklar getirdi. Özellikle halka açık şirketlerden bu başlıyor ama aynı zamanda yeni değişen Ticaret Kanunumuzda yine bağımsız üyelik, icracı üyelik gibi bir takım yeni tanımlar ortaya çıktı. Bu da şu demek aslında, bugüne kadar alışılan şey, hissedarların yönetim kurulunda üye olması, her türlü kararı vermesiydi ama dünyada hissedarlar da gördü ki başka fikirlerin, başka deneyimlerin yönetim kurulunda olması risk yönetimi açısından, ilerideki vizyon açısından her zaman için güzel bir denge sağlıyor. Tabii Sermaye Piyasası Kurulu’nun bakış açısında da üçüncü ortaklar, paydaşlar açısından bir şeydi. Bu Türkiye’de yeni ama bundan önce de bu benim çalıştığım birçok kurum, kendi şirketlerimizde de hep biz dışarıdan üye her zaman aldık. Kanun böyle tanımlıyor sıfat olarak ama önemli olan hissedar olmadan da hissedar gibi orada karara katılabilmek, bir fikir üretmek, vizyonunuzu paylaşmak ve şirketin daha başarılı olması için, daha büyük katkı yaratması, gelecekte sürdürülebilir bir performansa sahip olması için çalışmak. Yönetim kurulları takım çalışması olan şeyler yani orada tek ses, tek kişinin dediğinin olmasındansa bir topluluğun ortak konsensusla yönettiği zaman ortaya bir orkestra gibi çok daha güzel bir şey çıktığını düşünüyorum. Okuduklarımdan, lider artık önemli, liderlik yapmak önemli. Dolayısıyla yönetim kurullarının kompozisyonu içinde farklı deneyimleri olan, farklı sektörlerde çalışmış hatta uluslararası tecrübesi olan kişilerin bulunması orada bir kültür çokluğu yaratıyor. Ama tabii ki icranın da güçlü olması lazım. Yönetim kurulunun güçlü olması yeterli değil. En alt kademeye kadar herkesin o sistem içinde aynı performansta olması lazım. “Zincirin en zayıf halkası kadar güçlüsünüz” diye bir herkesin bildiği deyim vardır. Hakikaten böyle bir döneme geçiyoruz. Sadece bir kişinin veya bir grubun iyi olması yeterli de değil.

 

Yaprak Özer: Yönetim kurullarında kadın yok. Siz az sayıdaki kadınlardan birisiniz. Geçmişte aile ferdi olduğu için ya da eş durumundan gördük… Umutluyum, bundan sonra bunu bir kariyer olarak gören kadınlar da olacak yönetim kurulunda sizce gerçekçi miyim?

Feyhan Yaşar: Evet. Bugüne kadar profesyonel üst yönetimden genellikle ayrılıp emekli olan birçok hanım gördük ama şimdi artık yönetim kurulunda da çalışma bir kariyer olarak ortaya çıktı. Şu anda mesela bir program var, biz yüz tane üst yönetimdeki kadını yönetim kurulu üyesi olmak üzere yetiştiriyoruz. Önemli olan önce tabii ki hakim ortakların bu konuda vizyonu olması lazım, devletin bu konudaki görüşleri önemli. Bir taraftan da yönetici olarak çalışan kadınların da böyle bir hedefi olması önemli. Yönetim kuruluna geçince başka bir vizyonla bakıyorsunuz, icradan ayrı başka bir şapkayla bakıyorsunuz. İcrayı zaman zaman eleştirip, şirkette daha fazla bir ivme sağlamak durumundasınız. İcra ve yönetimin ayrılması zaten çok temel bir ihtiyaç. Birisi kalp birisi beyin gibi düşünün, ikisinin de olmadan bir insan olamayacağı gibi icra ve yönetim kurullarındaki ayrılık çok çok önemli performans açısından.

 

Yaprak Özer: “Başarı ” tanımınızı almak isterim.

Feyhan Yaşar: Ben başarıyı bireysel olarak da görmüyorum. Başarı her zaman bir takımın ürettiği bir şeydir. Hiçbir meslekte bireysel başarı yoktur, hep bir takım çalışmasının sonucundadır. Başarıda lider olarak yapabileceğiniz şeylerden önemli olan aldığınız kurumu bir sonraki aşamaya daha iyi bir noktada götürüp bir noktada devredebilmektir. Bence başarı odur ve başarı bitmez. İnsan hayatı devam ettiği sürece yeni hedefler size yeni başarılar getirebilir. Başarı anlık bir şeydir. Ben bunu başardım dediğiniz an zaten siz oyundan kopmuş olursunuz. Başarının sürdürülebilmesi de önemli. Başarı kalitedir aslında, kaliteli bir kavramdır. Ben başarıyı bir tek olaya, kişiye bağlamadım hiçbir zaman. Daha soyut bir şeydir. Başarı ülke, dünya bazındadır. Başarının sonu yoktur, gidebildiğiniz kadar gidersiniz.

 

Yaprak Özer: Bundan sonraki hedefiniz ne?

Feyhan Yaşar: Bunu yine statik tanımlamak çok zor. Neticede her şey, öğrenmek…. Ben bu yeni dönemimde çok şey öğreniyorum yani bu öğrendiklerim mutlaka belirli bir birikim ve benim de gelecekteki kariyerim açısından çok faydalı.

 

Yaprak Özer: Şaşırmıyorlar mı insanlar yani sizden çok yok çünkü.

Feyhan Yaşar: Hiç öyle bir şey duymadım. Belki bizim ülkemizde çok tanıdık değil ama insanlar iki sene çok önemli bir görevden sonra ara verip sadece vakıf işleriyle uğraşabiliyor, mesela Bill Gates var. Önemli olan değişime ve yaratıcılığa açık olmanız. Sizin önünüze çıkan fırsatları, seçemediğiniz şeyleri de kullanmanız. Ben gerçekten sivil toplum çalışmalarını sürdürmek istiyorum. Bağımsız üyelikler, yönetim kurulu üyelikleri ve ekonomi, finans alanındaki bilgimi ve deneyimimi arttırmak istiyorum. Onun dışında Türkiye’nin bir takım konularına yapabileceğim katkılar var. Mesela Gıda Bankacılığı Derneği kurduk, öyle bir dernek için yönetim kurulunda faaliyet gösteriyorum. Çok yeni belki, birçok kimse bilmiyor fakat aslında dünyada çok önemli olarak gelişiyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu önemli bir kavram ama hemen gıda güvenilirliği ile alakalı olarak da hakikaten herkesin sağlıklı gıdaya ulaşma hakkı en temel hak. Bununla ilgili ne yapabilirsek, bu büyük bir hedef. O hedefe ne kadar destek olabilirsek kişisel olarak benim hedefimdir. Onun için hedefim çok fazla, küçük küçük hedefler birleştiği zaman çok önemli bir şey oldu. Ama bunların birçoğu hep gelecekle ilgili,  daha stratejik ve hepsinin ortak paydası da değişim. Ben aslında iyi bir risk yöneticisi, iyi bir kriz yöneticisi olarak bir deneyim kazandım. Dolayısıyla yine de o meslek benim içimde geleceği de planlamak açısından benimle kaldı diyelim.

 

Feyhan Yaşar

Yaşar Holding Yönetim Kurulu Eski Başkanı Sayın Feyhan Yaşar, Hedef A.Ş. yönetim kurulu üyesi. DEİK (Danimarka İş Konseyi) başkanlığı yapıyor, Koç Holding yönetim kurulu bağımsız üyesi. Pek çok sivil toplum kuruluşunda, vakıfta hem başkanlık hem de üyeliği bulunuyor. Gıda Bankacılığı kurucularından…

Paylaş