YAPARSIN AMA YAPAMAZSIN, BİLİRSİN AMA SÖYLEMEZSİN 

 

 

 

“Yaparsın ama yapamazsın” dedi, eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel. Sözlerin altı yüklü. Kızım küçük, bu cümleden hiçbir şey anlamadı. Kızımın anlamadığı daha o kadar çok şey var ki. Örneğin, henüz “Bir kereden bir şey çıkmaz, yap gitsin”in   ne demek olduğunu bilmiyor. “Hadi yap da dünyanın kaç bucak olduğunu göstereyim”  jargonunu  anlayamıyor. “Ben yaptım oldu kardeşim” diyenlerin suratına boş boş bakıyor. “Bu çöplük  bizim, hadi sana güle güle” diyenlerin yüzündeki ifadeden korkmuyor.

 

Keşke ben de anlayamasaydım… Ama “keşke”lerle hayat geçmiyor. Keşke duymasaydım dediğim birçok şey var bu ülkede. Örneğin halkı temsil etmek için toplumsal görevlere talip olanlar araçla amacı karıştırıp, araca tapınmaya başlıyorlar. Seçildikten sonra oturdukları koltuğun, mensubu bulundukları siyasi partiye değil halka ait olduğunu, bir süreliğine ve hizmet vermek için orada bulunduklarını unutabiliyorlar.

 

Bir öfke bir öfke… İnsan düşünüyor, “Bu öfkeyle benimle ilgili karar alması doğru mu” diye… Hayır değil! Önce “Gözünün yaşına bakmam kapatırım” deniyor, sonra “Yaparsın ama yapamazsın”. Tercüme ediyoruz; “Kardeşim ben denedim olmadı, dene de gör dünyanın kaç bucak olduğunu.” İnsanlar geçmişe sövmeyi, kendilerini aklamayı, sorumluluğu başkalarına yüklemeyi seviyor benim ülkemde. Unutuyor bir zamanlar, hatta çok uzun zamanlar iktidarın değişik kademelerinde yetkili ve etkili olduklarını… İnsan düşünüyor ve diyor ki, “Karanlığa söveceğine bir mum da sen yaksaydın KEŞKE !”…

 

Yaparsın ama yapamazsın ülkesinde her şeyi başkasından biliriz. İşte size bir örnek. Bir zamanlar onu bize CIA’nin gönderdiğini söylediler. Ülkemizi karıştırsın diye… Kemal Derviş. Bu CIA esaslı bir teşkilat olmalı. İşe yerleştirilirken, kendisine, “Sayın Derviş, siz aslan ve kaplansınız” dendi. Görev tarifini yapanlar, “Gel, bir kereden bir şey olmaz, bildiğin gibi yap” dediler. Sonra “Oğlum burada yaparsın, ama yapamazsın” dediler. O tam işi çözdü, “Yok kardeşim sen git, burası bizim çöplüğümüz” dediler.

 

CIA, işsiz kalan Kemal Derviş’i, Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu’nun (UNDP) başına getirdi. Sanırım orayı karıştırması gerekiyor. Bu CIA, İŞKUR gibi bir teşkilat mı?…

 

Kör ölür badem gözlü olur, bu Derviş galiba iyi bir ajanmış. UNDP tarihinde ilk defa bir “fakir” ülke vatandaşı başkanlık koltuğuna oturuyor. UNDP’nin önceki başkanları elitlerin temsilcileriydi. Bugüne kadar 5 Amerikan, bir İngiliz başkan geldi geçti. Bak şu CIA’nin işine, sonuncusu da Türk! Derviş’in atandığı pozisyon aynı zamanda BM Genel Sekreter’i ve yardımcısından sonra üçüncü en yüksek pozisyon.

 

UNDP’nin önemini anlatabilmek için bütçesinden söz etmem gerekir herhalde. Kemal Derviş’in Türk ekonomisini yönetemediğini söyleyenler çok bozulmuş olmalılar. Bundan böyle 3 milyar dolarlık bir bütçe yönetecek. Bizim buralarda şöyle de düşünmek mümkün, “Allah… harca harca bitmez. Gözünü sevdiğimin parası!” UNDP, toplam 166 ülkede varlık gösteriyor. Özetle fakirlikle mücadele eden dünya üzerinde gelişmeye yönelik yardımları koordine eden en büyük uluslararası kurum.

 

CIA Derviş’i daha once de Dünya Bankası’nda Ortadoğu ve Afrika bölümü ile Fakirlikle Mücadele ve Ekonomik Yönetim bölümlerinin başına atamıştı. Kendisinden çok memnun kalmış olmalılar ki, savaş sonrasında Bosna Hersek’te Dünya Bankası’nın yeniden inşaa ve yardım çalışmalarının başına getirilmişti.

 

İsterseniz bir de şöyle bakalım; 70 milyonluk Türkiye’yi adam edemeyen Derviş’e emanet edilen insanların sayısı milyarlarla ifade ediliyor. Dünya üzerinde resmi tanıma göre açlık sınırının (günde 1 dolar) altında yaşayan 1.2 milyar kişi var. Resmi olarak fakir olarak tanımlanan günde 2 doların altında kazanan ayrıca 2 milyar kişi var. İki doların az üstünde geliri olanların sayısı ise 1.8-2 milyara yaklaşıyor. Dünya nüfusu 7 milyarsa nüfusun yüzde 70’ini açlar, zorlukla yaşayanlar ve ihtiyaçlarını ucu ucuna karşılayanlar oluşturuyor.

 

Fakirlik sorununu bir Türk yönetecek. Birisi ona “yaparsın ama yapamazsın” der mi acaba? Sayın Derviş, dert etmeyiniz, bir kereden bir şey çıkmaz, yapın gitsin. “Ben yaptım oldu” dersiniz. Anlamazlarsa, “Bizim oralarda böyle” deyip çıkarsınız.

Paylaş