Neden

Sevgili kadınlar ve sevgili erkekler, lütfen kendinizi “neden”den mahrum bırakmayın. Sorabilirsiniz. Öğretin başkaları da “neden” diyebilsin. En çok çevrenizdeki kız çocuklarına ve kadınlara “neden” diye sorabileceklerini söyleyin. “Neden” için pozitif ayrımcılık yapmalıyız! Çünkü, “çünkü” nedense erkeklerin tekelinde kalmış.

 

ODTÜ İşletme Topluluğu, Kadın Gücü temasıyla bir konferans düzenledi. Moderatörlüğünü yaptığım toplantının katılımcıları Mercedes Benz’de IT Hizmetleri Bölge Dağıtım Müdürü Deniz Köksal (ODTÜ Matematik),  Borusan Danışmanlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik (ODTÜ İşletme), SKD Başkanı, Global Compact ve ERG Yönetim Kurulu Üyesi, Avukat Altın Mimir. Altın Mimir, Sağlık Meslek Lisesi’nden Hukuk Fakültesi’ne gidecek cesareti Emek Hukuk Bürosu’nu kurarak gösteren, kadın hakları alanında “Kadının Hak Arama Rehberi”* adında kitap yazacak kadar aktivist bir hukukçu. Hayatlarımızdaki, Neden’leri aktararak başladık. Onlardan da sorular geldi; neden “bayan” denmesine karşıyız? Kadın doğurunca işe dönmesi zor mu, neden? Kadınlar neden eşit işe eşit ücret almıyor?

 

ODTÜ

İşim zordu, takdir edersiniz. Güçlü kadınlar başarılarını anlatacaklar ya… Son derece şeffaf, samimi, dürüst ve gerçekçi bir panel sunduk. Bu yazıyı yazmadan birkaç saat önce IFC Kadın İstihdamına Yatırım toplantısına da katıldım. Salon yüzde 90-95 arası kadınla doluydu. Birkaç erkek gördüm. Biz bizi ağırladık. Dertli kadınlar, aynı dertten muzdarip kadınlarla konuştular. Her zaman böyle oluyor. Kadınlar Günü’nde Kadınlar Günü dışında. Konu kadınsa erkek vınnn. Kadın teması “5 O’clock Tea” misali kadın kadına geçiyor. ODTÜ’de ise salon 60-40’dı. Genç erkeklerin çokluğu beni umutlandırdı. Aferin ODTÜ dedim içimden. Neden başka toplantılar da sizinkisi gibi olmaz?

 

DENİZ, CANAN, ALTIN, YAPRAK

Bizi dinleyen genç kadınlardan 30 yıl kıdemliydik. Onlar bizde geleceklerini gördüler biz onlarda gençliğimizi. Çıkışta biri beni kolumdan tutup, gerçekten “geleceğimi gördüm sizde” demez mi?…  “Ben de sende gençliğimi” dedim. Başka ODTÜ’lü genç kadınlar da Canan’da Deniz’de Altın’da gördü kendilerini. Yaş farkı bahane, dünyaya geldiğimiz çevre, hayatın sunduklarındaki fark da… Kadınların tek dilde konuşmalarının sırrı, eğitimli, gelişime açık, çalışkan, mücadeleci, hırslı, girişken, “hayır” yerine NEDEN diye sorabilmeleri.

 

MEVZUBAHİS KADIN İSE

Türkiye’de resmi verilere göre kadın nüfusun yüzde 30’u (aslında daha düşük) çalışıyor. Erkek nüfusunun yüzde 65’i çalışıyor. Başka söze hacet var mı? Mevzubahis kadınsa her zaman ek söze hacet var: Türkiye’de kadınlar eşit işe eşit ücret alamıyor. Erkeklerden daha çok “zorunda” kalıyor. Göstermelik yasaların hiçbirinden doğru dürüst yararlanamıyor. Çocuk doğurduğunda bazı şirketlerde ücretsiz izin alması hoş karşılanmıyor. Ara verip döndüğünde hiçbir şeyin yerinde durmadığını görebiliyor. Hakmış gibi sunulsa da, evlendikten sonra işten ayrılması ve tazminatını alması teşvik ediliyor. İşte yok, evde de eşitlik yok. Kadın evde erkekten çok çalışıyor. İşin en acısı da mücadele edilmesi gerekenlerin başında kadınların kendisi geliyor. Kendisine biçilmiş rollerden memnun olan kadın sayısı azımsanamayacak kadar çok. Her işin başı eğitim. Neden kadın rolüne hapsolur. Eğitimsiz olduğu için. Kız çocuklarımız ve kadınlarımız temel eğitime ulaşmakta güçlük çekiyor, yüksek eğitime giderken yolda kalıyor, çocuk yaşta evlendiriliyor. Ekonomik güçten yoksun bırakılıyor. Neden acaba?

 

NEDEN KATILMASIN?

Türkiye’de büyük ölçekli firmaların arasında kadın yönetici oranı yüzde 5. Yanlış yolda olduğumuzu biliyoruz da NEDEN yanlış istikamette diretiyoruz onu bilmiyoruz! Yapılan hesaplar gösteriyor ki, kadın ve erkek istihdamı eşit olsa dünya ekonomisine katkısı 12 ile 28 trilyon ABD Doları olacak. Türkiye bu hızıyla kadın istihdamını 10 yıl sonra yüzde 36’ya çekebilecek. Diyelim mucizevi bir şey oldu, şu anda OECD ülkeleri arasında sonuncuyuz ama atağa kalktığımızı düşünüp, OECD ortalamasını yakaladığımızı varsayalım. 10 yıl sonra kadın ile erkeklerin istihdam piyasasını adil olarak paylaşması ekonomiye ek 200 ile 250 milyar ABD Doları katkı sağlayacak. GSMH’ya yüzde 20 destek! Nüfusumuzun yüzde 50’si kadın. Kadınlar oyuna katılırsa ekonomimizin şahlanacağını gösteren onca hesaplama ve rakam var NEDEN aldırış etmiyoruz?

 

İNSAN TOPRAK DOĞA= İK

Bir ülkenin ekonomik güç olması için gereken şartlardan biri toplumun yarısını oluşturan kadınların aktif rol alması değil midir? Kadının doğurgan olması onun bu rollerden geride kalması için yeterli neden değil. Toplumsal rol diye abartıp 3 de yetmez 5 tane doğuracaksın demek neden? Ülkeler doğal kaynakları ki, bunlar insan – toprak – doğanın verimli kullanılmasıyla güç sahibi olabilirler. Ülkemizde bu üçlünün adı geçiyor mu? İnsan desen, denizde kum bizde insan. Suriyelilerle olmuşuz 80 milyon. Kiloyla sahip olursan ağırlığın kadar konuşacaksın sanılıyor…. Dünyanın en verimli topraklarındayız, ama tarımda gerilerdeyiz. Kendimizi dahi beslemeye yetemiyoruz. Doğa, çocuklarımıza verdiğimiz isimden öteye geçmiyor. Bunun için üzerine beton dökmeye kıyabiliyoruz. Nüfusun diğer yarısının yetenek ve meziyetlerini kullanmak zorundayız. Neden olmasın!

 

MUTLULUĞUN SIRRI

Ülkemiz gücünü yalnızca siyasi alanda göstermek istiyor. Fakat dünya bizden farklı bir dil konuşuyor. Dünyanın en mutlu ülkeleri açıklandı. Bir ülkenin gücü, sadece siyasi değil. Aynı zamanda insanlarının mutluluğu. Yüzölçümü, nüfusu, toprağı, doğasıyla Türkiye’nin fiziki koşullarıyla kıyaslanamayacak küçük ülke Norveç, mutlulukta ipi göğüsledi. Columbia Üniversitesi Profesörlerinden Jeffrey Sachs, Dünya Mutluluk Endeksi ve Raporu’nu hazırlayan komitede. Sachs, mutluluk endeksinde geriden kalan ülkelerin (ki, bu listede ekonomik olarak gelişme göstermelerine karşın mutlulukta ABD ve Çin de gerilerde yer alıyor) ekonomik olarak değil sosyal alanda geriye düştükleri için mutlu olmadıklarını açıkladı. Sachs siyasilere çağrı yaptı; “Raporu inceleyin çok şey söylüyor. Acil harekete geçin.”

 

ANITKABİR

ODTÜ’den çıktıktan sonra soluğu Anıtkabir’de aldım. Ata’yı ziyarete gittim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kadın olarak dua ve teşekkür etmek, endişelerimi aktarmak, onunla konuşmak için… Neden diye sormaya gittim. Aslında cevap bende, o ne desin…

Ata, sizi de bekliyor. Siz de gidin döne döne. Çocuklarınızı götürün. Kızlarınızı götürün. Neden mi, çünkü Türk kadınının en mutlu olduğu yer, kendini en fazla güvende hissettiği yer Anıtkabir.

 

REFİA, SABİHA, SÜREYYA, AFİFE, KADRİYE, LATİFE…

Anıtkabir’e yalnızca Ata’yı görmeye gitmedim tabii. Orası çok sayıda anlam yüklü bir anıt.  İstedim ki, madem kadın panelinde kadınlarla ilgili adım atıyorum o zaman bugün bu panele katılmamın yolunu açan diğer kadınları da bir kez daha hatırlamalı ve onlar için dua etmeliyim. Örneğin 8 Şubat 1935 genel seçiminde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren ilk kadın milletvekilleri (18 pırıl pırıl kadın), Türkiye’nin ilk kadın öğretmenleri Feriha ve Refia hanımlar için… Ankara Erkek Lisesi’ne giren ilk kadın öğretmen Tezer Ağaoğlu’nu, Latife Hanımı, ilk savaş pilotu Sabiha Gökçen’i, ilk kadın spikerler Emel Gazmihal, Kadriye Tuna’yı anmak için. İlk kadın yazarlardan Fatma Aliye, ilk kadın gazeteci Selma Aliye, ilk kadın doktor Safiye Ali, ilk operatör Dr. Rahime Batu’yu, ilk petrol mühendisi Özen Halide Ural’ı anımsamak için…  Kadın oyuncuların ilkleri Afife Jale, Bedia Muvahhit, Neyyire Neyir’i, ilk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu’nu, ilk romancı Halide Edip Adıvar’ı, ressam Hale Asaf, Melek Celal Bolu, Sabiha Bozcalı’yı ve ismini sayamadığım meslek sahibi diğer kadınları anmak için.

“Neden, Nerede hata yaptık… Bizi affedebilecek misiniz?” diye sordum.

 

NEDEN

Türkiye, büyük bir mücadele, büyük bir özveri, büyük bir acının sonunda mutlulukla kurduğu Cumhuriyet rejimini oyluyor. Kadınların çiçek gibi açacağı tek yer gerçek demokrasi. Neden? Sorun çekinmeden ve dürüstçe yanıt verin.

 

*”Kadının Hak Arama Rehberi” adlı kitap, kadınlara evde, iş yerinde, sokakta; severken, sevilirken, aldatılırken, şiddet görürken, tacize ve tecavüze uğrarken çaresiz ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amacıyla kaleme alınmış. (Altın Mimir, Doğan Kitap)

Paylaş