Kadın Nerede, Görebiliyor musunuz?

TÜSİAD Kadın Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Nur Ger’in kurduğu SUTEKS, BM Kadını Güçlendirme İlkeleri Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye’deki ilk KOBİ oldu. Hayatının önemli bir bölümünü sosyal sorumluluk projelerine vakfeden Ger, başarılı bir tekstilci. İlginç fikirleri var, kadınlar adına… Aslında insanlık adına güzel fikirleri var ve bunları hayata geçirmeye çalışıyor. Yapmaya baş koyduğu konuları da sözde bırakmıyor. Dikkat çektiği sorunları önce kendi şirketinde sorun olmaktan çıkarmaya gayret ediyor, kendi işyerinde kadın ve erkek arasındaki uçurumu ortadan kaldırıyor…

Yaprak Özer: Kadın Erkek Eşitliği Çalışma Grubu’ndan başlayalım eşitlik nerede? Hükümette yüzde 90 erkek, Meclis’te yüzde 86 erkek, yerel yönetimde yüzde 98 erkek, yönetici ve bürokratların neredeyse hepsi erkek. Nerede kadın erkek eşitliği?

Nur Ger: Şöyle ki; biz, bütün parametreleri, uluslararası standartlarla değerlendiriyoruz değil mi? Dünyanın on altıncı ekonomisiyiz, diyoruz. Ama kadın-erkek eşitliğinde sondan dokuzuncu sıradayız dünyada. Dolayısıyla burada, her türlü iç istatistiğimize baktığımız zaman; biz çok çok geride olduğumuzu, kadınların çalışma hayatının içinde olmadığını hatta çoğunun “hayatın” içinde olmadığını görüyoruz. Zaten de çalışma sebebimiz; bunun farkındalığını geliştirmek ve bu alanda, bir an önce; muasır medeniyetler seviyesine çıkmış Türkiye’nin, kadını-erkeği eşit olarak var olmalı, hayatın içinde ve çalışma hayatının içinde.

Yaprak Özer: Türkiye’de kadının çok geride olmasının kadın konusunda istatistiklerimizin yeterince iyi tutulmamış olmasından kaynaklandığını ifade eden bir söylemle karşılaştım. Bu bilginin bir geçerliliği var mı?

Nur Ger: Önce bir çerçeveyi çizersek; çerçevemiz gerçekten muhafazakar bir zihniyet olarak, geleneksel bir zihniyetin yapısı içine giriyoruz, tepe-çatı böyle. Bunun altına eğitimi koyduğumuz zaman; eğitim zaten Türkiye’de kadın-erkek ortalama 6.5 yıl, sadece kadına geldiğimiz zaman bu, daha da aşağıya iniyor, hatta 3.5 milyon okuma-yazma bilmeyen kadınımız var. Çalışma hayatının içine gelene kadar, birincisi; kadını evinden çıkarıp, meslek becerisi kazandırıp, ona kendi ayakları üzerinde durmayı sağlayıp – genç kızlarımızı, kadınlarımızı- sonra da iş bulabilme sahası yaratmamız lazım. Buraya, diyelim ki; bütün iyi niyetimizle bu politikaları koyduk, kadınlarımız 0-4 yaş arası, her zaman 1-4 yaş çocuklarıyla beraber olmak isteyeceklerdir, çocuğun gelişme ihtiyacı olan dönemde, kadın mutlaka ev ve iş hayatını paylaşarak götürmek isteyecektir. Dolayısıyla bu dönemde kadını destekleyen kurumsal destek hizmetleri yok. Böyle olunca; biz sondan dokuzuncu oluyor. Ben şöyle diyorum; istenirse nasıl yapılıyor? Örnekleri de var dünyada… Nasıl ki 10 yılda enflasyonu tek haneli rakamlara getirdik, nasıl ki “2023 hedefinde dünyanın onuncu ekonomisi olacağız” diyoruz, “gayri safi milli hasılamızı üç katına çıkardık” diyoruz 10 yıl içinde… O zaman neden bu gelişmişlik endeksine de hitap eden, kadın-erkek eşitliği…

Yaprak Özer: Çalışma yapmıyoruz…

Nur Ger: Politikamız bütüncül değil. Yani niye biz 10 yıl içinde çalışma hayatında, dünyada yüzde 52’dir; biz de bu hedefi koyuyoruz, diyemiyoruz?

Yaprak Özer: Demek ki; önceliğimiz değil…

Nur Ger: Diye düşünüyoruz.

Yaprak Özer: Kadının ekonomiye ya da hayata, istediğiniz gibi katılması, Türkiye’nin önceliğinde olması gereken bir konu. Erkek mevcudiyetini yüzde 90’larda tutan zihniyet bunu çok da önemli ve öncelikli konumlandırmıyor.

Nur Ger: Eğitimli kadın, yani üniversite eğitimli kadın olunca yüzde 72’si çalışma hayatında, bu da dünya ortalaması, Avrupa’nın bugünkü ortalaması. Bir kere eğitim ve beceri fırsatı edindiği zaman, kadınlar çalışma hayatının içindeler; ama temel politikalar nasıl değişmiş? Yani Japonya diyelim, İsviçre diyelim, Avrupa Birliği diyelim, Amerika, hatta Meksika diyelim. Bölgede de biz çok geriyiz. Bölgemizde mesela; çalışma hayatının içinde İran bizden önde, kadının çalışması… Komşularımızın içinde, çalışma hayatındaki katılım yüzdesi İran’ın, Türkiye’nin önünde.

Yaprak Özer: Bu şaşırtıcı bir şey aslında yani diğer İslam ülkelerinde gerçekten…

Nur Ger: Biz TÜSİAD olarak bir film yaptık, rol model olarak da kendi mesleğini yapan değişik meslek gruplarından kadınları seçtik hayatta ve onlar sıkıntılarını söylediler. Çözüm önerilerinde ilk defa beyefendiler dile getirdiler,  toplumun kanaat önderleri, değişik kesimlerden, farklı yaş gruplarında, dediler ki; “Biz bunu içimize sığdıramıyoruz. Türkiye’nin bir an önce, bu durumdan kurtulması gerektiğine inanıyoruz.”

Yaprak Özer: Çözüm önerileri neler?

Nur Ger: Çözüm önerilerinin birincisi zihniyet. Uzun vadeli bir yapısal değişiklik; ama kısa vadedeki çözüm önerisi, kadınların 1-4 yaşı arası çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabilecekleri ve ekonomik olarak uygun olabilecek bir bütçe olması, kreş ve çocuk bakım hizmetlerinin olması…

Yaprak Özer: Bu kadın için, işverenin buna sevimli bakabilmesi gerekiyor olmalı.

Nur Ger: Dünyada bunun sorumluluğunu işverene bırakmamışlar. Yani bunun sorumluluğu; devletin, belediyelerin, kamu hizmetinin… Yani “Bir çıta” diyoruz, “kur makasında bir çıta” diyoruz, bunu ben bir çıta olarak görüyorum. Eğer kadınların çalışma hayatının içine girmesini istiyorsak, her seviyede, öncelikle çocuklarının rahatlıkla teslim edebilecekleri bir kreş ya da çocuk bakım hizmetini, kendi ekonomik çerçevesi içinde alabilecek yapının bir an önce ülke çapında kurulması ya da teşvik edilmesi lazım.

Yaprak Özer: Altını çizdiğinize göre bütün bu çalışmalarda Türkiye’de yumuşak karın kadının doğurduktan sonraki ilk dört yılında bir şekilde işten uzak kalması… Bu sorunun bir bölümü bir de oraya kadar gelemeyen ya da çalışma hayatına sokulmayan kadın var. İstihdamda kaybettiğimiz kadın gücünün, anlıyorum ki; doğurduktan sonraki oluyor. Geriye döndüklerinde de bulamıyorlar istedikleri işi…

Nur Ger: İstatistikler gösteriyor ki; iki çocuktan sonra kadınlar gerçekten yüzde 20’nin altına düşüyor. Mesela, Avrupa ya da Japonya’da görüyoruz ki; üç çocuklu, çalışan kadınlar var. “Bunlar nasıl yapıyorlar?” diye sorduğumuzda, hemen ilk söyledikleri şu; “Eşimizden büyük destek görüyoruz ve çocuklarımız, bizim beraber aile projemiz. Biz ikimiz yönetiyoruz, bu yaşamı ve aynı zamanda çocuklarımızı gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz kurumsal yapılar var.”

Yaprak Özer: Söylemlerimizde bir erkeği suçlama söz konusu. Acaba biz karşı tarafa bunu anlatabilsek yani gelirin artabileceğini, kadının ekonomiye ve aile ekonomisine katkısıyla aslında gelişmişlik; ailedeki gelişmişlik, ülkedeki gelişmişliği somut verilerle anlatabilsek olur mu, ne dersiniz? Gerçekten cebe girecek paranın artacağını bilen bir insanın; karısının, kızının çalışacağı konusunda çok da engel çıkartacağını sanmıyorum.

Nur Ger: Birleşmiş Milletler Raporu var. Kadınların çalışma hayatına katılmalarında, ülkede beş puan artış olursa, o ülkenin gelişmişlik endeksi üç katı, yüzde 15, artıyor. Kesinlikle, bir kere erkekleri suçlayarak ya da karşımıza alarak ya da “Erkekler öyle diye biz böyleyiz.”… Hayır, böyle bir durum yok. Tek taraflı değil. Biz bir bütünüz, ülke de bir bütün, yaşayanların kültürü, gelenekleri eğer yüzyıllardan gelmişse, bu bir yapı. Bir anda tek bir tarafı “Senin sorunundur” diyemeyiz. Bu, bizim sorunumuz, ülke sorunumuz ve yeteri kadar rol modeli kadın olamadığı içinde geçmişte sorgulanan bir konu oluyor. Oysaki yaşam içinde ne kadar çok birlikte var olup, ne kadar ekonomiye, ülkeye, şirketlerde, aile içinde bunu el ele götürebilirsek o zaman göreceğiz ki; bu yeni bir durum, farklı bir durum ama çok da aile bütünlüğü açısından ve çocukların geleceği açısından çok sağlam bir duruş.

Yaprak Özer: Şu cümlenize takılmak istiyorum aslında, yeterince rol modeli olmaması. Biraz çeşitlendirmek mi lazım yoksa rol modelleri yalnızca birkaç tane holdingin başı, birkaç tane derneğin, vakfın… Daha farklı rol modelleri mi geliştirmeli?

Nur Ger: Her kesimden kadının çalışmasını teşvik etmemiz lazım. Biraz önce ki söylediğiniz soruya geri dönersek, yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Türkiye’de ki kadınların yüzde 63’ü ev kadını ve onlara sorulduğu zaman, “Siz çalışmak istiyor musunuz?”, onların büyük bir kısmı “Hayır” diyor.

Yaprak Özer: Neden?

Nur Ger: Ekonomik olarak bir soru daha var; “Ekonomik olarak size belirli bir gelir sağlandığında çalışmak ister misiniz?” gene büyük bir kısmı; “Hayır” diyor. Dolayısı ile biz tek başına bunu “erkekler” adı üzerinden değerlendiremeyiz. Çünkü teşvik şöyle bir şey; siz hem evde hem işte hem çalışma hayatındaysanız, hem çocuklarınıza bakıyorsanız ve bütün bunları yönetiyorsanız, çok daha yoğun ve faal bir işin içinde oluyorsunuz demektir. Buna gönüllü olmanız için sizin takdir edilmeniz gerekir. Oysaki rol modelleri bu takdiri göstermiyorsa ve siz bunu yaparken ekstra, sanki yanlış olan sizmişsiniz de doğru olan çocuklarını evde yetiştiren annelermiş gibi gözükünce, bir süre sonra demoralize de olabilirler. Bu açıdan da tercih etmiyor olabilirler.

Yaprak Özer: Çalışmayan kadın, şiddeti meşru görüyor , %89. Çalışan kadın, baktığınız zaman; arada dramatik bir fark var; “Hayır, meşru görmüyorum.” diyor, “Bunu hak etmiyorum.” diyor. Demek ki; kadını evinden çıkartıp, çalışmaya teşvik etmemiz lazım ki onlar da güçlensinler ve “Hayır” diyebilme özgürlüğüne sahip olsunlar.

Nur Ger: Şimdi, Kadına Şiddet Yasası 8 Mart günü, öğleden sonra gerçekten Meclis’ten geçti ve biz de çok çok emek verdik, Haklı Kadın Platformu olarak çalıştık. Gerçekten de bir birlik hareketi. Tek bir görüşü beraberce oluşturup, bunu yasalaşmasını sağlaması aslında örnek teşkil etmeli. Çok ciddi bir dayanışma içinde sürdü bu süreç, pek çok da istatistik yayımlandı “kadına şiddet” ile ilgili olarak. Ben bunu,“iceberg’in ucu” diye görüyorum. Şiddet, nihai ve en son noktada, aciz kalınan durumdaki hal.

Yaprak Özer: Eylem hali.

Nur Ger: Eylem hali. Eğer biz zaten yaşamın içinde, ekonomik olarak ailecek rahat ve huzurluysak, çocuklarımızı rahat okutabilip ve geleceğe hazırlayabiliyorsak, kadınlarımız hiç endişe duymadan gece vardiyaları dahi olmak üzere çalışabilinir ortamlarda olabiliyor idiyseler, bütün bu yapının değiştiği bir ülkenin, aile birliği içinde şiddet ne kadar yer alırdı? Ben olayı böyle sorgulayalım, demek isterim.

Yaprak Özer: Toplumsal değerlerin de iş gücüne katılımda kadına engel olduğu araştırmalarla sabit. Orada nasıl ilerlemeyi düşünüyorsunuz? Ortak akılda neler var?

Nur Ger: Ben ilk söylemiştim ya; çatıyı, geleneksel değerler çerçevesi içine koymamız lazım, demiştim. Bunu aşmanın tek yolunun, kadın için olsun erkek için olsun, eğitim olduğunu düşünüyorum ben. Ciddi çağdaş eğitim, kesintisiz olarak, kadın-erkek sağlanırsa ve meslek yönetimi de layıkıyla yapılabilirse ve bizim eğitilmiş insanımız, kadın olsun erkek olsun, dünyadaki eşdeğer masasındaki herhangi bir milletin çalışanının bir adım önünde olursa, diğer geleneksel yapı, buna paralel olarak içine girecek.

Yaprak Özer: Dönüşür diyorsunuz.

Nur Ger: Ve eriyecek ve yeni çağdaş kültürün oluştuğu bir farklı rol modeli ve Türkiye yaşam kültürü çıkacaktır.

Yaprak Özer: Kagider ve GFK’nın bir araştırması var. Toplumun bekâr kadının çalışmasını, desteklediğini görüyoruz. Yani bekarken yapabilir; ama evliyken çalışamaz. Bir de dikkatimi çeken şey; kadınlar için düşünülen ideal meslek, öğretmenlik. Sınıfta çocuklarla birlikte herhalde daha korunaklı, daha korumalı olduğu için. Ne diyorsunuz?

Nur Ger: Bizim erkek çalışanlarımız içinde üç ya da dört erkek çalışanımızın eşi de çalışıyor. Biz hep sorarız; “Eşinizin çalışmasını ister misiniz?”. Beyler derler ki; “Evet, isteriz.”; ama ikinci soru; “Çocuklara kim bakacak?”. Çünkü çocuklarımızın da sağlıklı bir şekilde büyümesini isteriz, birinci şey bu. İkinci söyledikleri; “Eşimin çalışmasını istiyorum; ama geliri eğer sadece çocuk bakımına gidecekse. O zaman bu ekonomik olarak mantıklı olmuyor, o zaman niye çalışsın?” Burada geleneksel değerlerin içine giriyoruz.

Yaprak Özer: Evet, ama çünkü demek ki; bir birey hani onun da evin dışına çıkma ihtiyacı olduğunu, hava almaya ihtiyacı olduğunu, nefes alma…. Bir birey olma ihtiyacı olduğunu belki anlatmamız lazım.

Nur Ger: Ama bu noktada kadın da “Ben çocuklarıma bakmak isterim; çünkü onu kimseye bırakmam, kimse çocuklarımı benim kadar iyi eğitemez” diye düşünüyor. Ne zaman ki bunu, gönül rahatlığı ile teslim edebilir ve ekonomik olarak da bu bütçeye katkıda bulunabilir, bir yapı gelirse, bir iklim gelirse o zaman hiç kimse buna “hayır” demiyor.

Yaprak Özer: Biraz da sizden konuşalım. Kaç yıl oldu Suteks?

Nur Ger: 26 yıldır.

Yaprak Özer: Suteks’te kadın-erkek eşit, anladığım kadarıyla. Biraz fazla mı eşit?

Nur Ger: Şimdi, “Yapısal olarak bekliyoruz” dediğimiz çözüm önerileri; 0-4 yaş arası çocuğumuzu rahatlıkla teslim edebileceğimiz, ülke bazında kreşlerin olması…

Yaprak Özer: Sizin iş yerinde var mı?

Nur Ger: Çalışma Bakanlığı’nın, kadın-erkek eşitliği geliştirmesinde rol modeli, orta ölçekli işletmeler klasmanında ödül aldığımız şöyle bir model var: Bir kere, ayrımcılığın her türlüsüne karşı bir yapınızın olması lazım, yani “Kadınları koruyorum, erkekleri koruyorum”… Hayır, bizim birinci değerimiz; insana verilen değer. Bu misyonumuz ve vizyonumuz çerçevesinde, yıllardır “En büyük sermayemiz, insan” dediğimiz bir yapı ile başlıyoruz ve bunu, insanımızın da dünyadaki aynı mesleği yapan eşdeğerinin her açıdan; birikim, farkındalık, profesyonellik, her açıdan bir adım önde olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü çok yüksek rekabetli bir sektörde, tüm çalışanlarınızın, bu anlamda ve kurumunuzun yapısının buna yönelik olması lazım o zaman ne yaptık biz? Yılda 100 adam saat eğitim verdik; her türlü mesleki ve teknolojik eğitim, aynı zamanda kurumsal eğitim, takım çalışması vs. Bu 15 yıllık süreç içerisinde ve son 15 yılda, çalışanlarımız ciddi olarak nitelikli.

Yaprak Özer: Sektördeki rekabetten korkmuyor musunuz?

Nur Ger: Belki bu, “bütüncül politika” dediğimiz şeyi şöyle anlatmam gerekir; siz kurum olarak ve yapı olarak… Şöyle düşünürseniz; niye çalışanınız bir başka kurum? Eğer siz sürekli olarak bu olanakları sağlayan bir iklim sunmuşsanız ve çalışanlarınızda sürekli olarak kendilerini geliştirerek bu yapı içinde var olmuşlarsa, zaten bir süre sonra doğası gereği pek gideceği yer olmayacağı gibi, içerde de kendimizi geliştirmekle ilgili oluruz biz.

Yaprak Özer: Siz onlara başka şeyler de sunuyorsunuz, anladığım kadarıyla. Bu kar ortaklığı konusunu anlamak isterim.

Nur Ger: Evet, bir kar primi dediğimiz yapı. 1992’de uygulamaya girdi, 3 ayda bir bilanço açıklıyoruz.

Yaprak Özer: Bilanço okuyabiliyorlar mı, çalışanlarınız?

Nur Ger: Evet, tamamı. Çünkü onu da öğrettik. Bilanço nedir, nasıl okunur, kar nedir, vergi öncesi kar vs. Zaten maliyeti, yapıyı, her türlü çalışmayı kendileri yapıyorlar. Şirketin karlılığı, sadece bir yönetim grubunun ya da işverenin sorumluluğu değil. Şeffaf bir yapı içerisinde yıllardır sürdürüldüğü için doğal olarak çalışanlarımızın geliri 14 kat artmıştır, 10 yılda, üç ekonomik krizin olduğunu düşünürseniz…

Yaprak Özer: Düşünürsek; bu çok ciddi bir artış.

Nur Ger: Ve son 5 yılda yaşadıklarımızı bilirsek, bırakınız sektörümüzü, bütün Türkiye’de, bu çok önemli bir göstergedir.

Yaprak Özer: “Kadın” patronun ne farkı var? Bir efsane var, kadın patronlar fecidir, diye. Patron olmak kötü bir şey değil; ama öyle değil mi?

Nur Ger: Şöyle söyleyeyim; girişimci olmak çok iyi bir şey. Gerçekten de girişimcilik çok özel bir konu; ama patron, o geleneksel rol modeli içinde, her türlü bilginin ve yönetim kararının odaklaştığı, sonra da geriye döndüğü bir yapı ise; ben zaten bu yapının sağlıklılığını kabul etmiyorum. İçinde bulunduğumuz yapıda da, ben koçum ve koordine ediyorum. Bir de “hiyerarşisiz yönetim” dediğimiz bir yapı var. “Niçin?” dediğiniz sorulardan bir tanesinin açılımı, odur. Herkese tanınan haklar, seviye gözetilmeksizin, zaten seviye yoktur, eşittir. Kadın çalışanlarımız için özel konumumuz var. Hamilelik öncesi ve “Bu 4 yaşa kadar ne yapılıyor?” diye sormuştunuz, serbest çalışma zamanına geçiyorlar ve evlerine ofis kuruyoruz. Yani eşit derecede masalarına ulaşabilir oluyorlar, zaten herkes çok iyi teknoloji kullanıcısı, ben de dahil olmak üzere… Ben de yani 18 saat üzerinden her yerde ve her şekilde çalışırım.

Yaprak Özer: Aslında çok akıllı bir sistem.

Nur Ger: Bu yapıyı kurduğumuz için de bu şekilde çok rahatlıkla iş ve aileyi yönetebiliyorlar. Gerçekten, kadınların çoklu matrix yönetme diye bir becerileri var, o demin sizin söylediğiniz; hani çocuk, iş hepsini bir arada…

Yaprak Özer: Aynı anda birkaç işi yapabiliyor.

Nur Ger: Birkaç işi ama yani ben inanın ki; bir şeyi tek başına kadınlara, tek başına erkeklere atfetmeyi doğru bulmuyorum.

Yaprak Özer: Tamam, ama şurada kadın kadına oturuyoruz, konuşuyoruz.

Nur Ger: Peki, öyle erkekler olabilir ki; bunu çok daha aşan yapısı olabilir. Kadınların çoklu matrix yönetme becerisi, bir bakıma yani kriz yönetimlerinde çok öne çıkan bir artı şey olabilir. İkincisi, daha barışçıl olduğumuzu kabul etmemiz gerekir, savaşmak yerine çözüm odaklı ve daha çabuk barışı…

Yaprak Özer: Dede işini yürütüyorsunuz, değil mi. Böyle bir şey var?

Nur Ger: “Gömlekçi Kemal Efendi” dedemin lakabı. Ama ben gerçekte iyi eğitimli olsun, parantez içinde; iyi anne ve iyi bir eş olsun, diye yetiştirilmiş bir kimliğim. Ben derim ki; “Armut, ağacın dibine düşüyor.” Büyük bir tesadüf ki ilk yatırım projem benim, hazır giyim konfeksiyon ve tekstil yatırımıydı. İçine girdiğimde bütün çocukluğum ve aile geleneklerimin ne kadar bende yerleşik olduğunu gördüm. O gün bugündür severek, çok severek yaptığım bir işim var.

Yaprak Özer: Başarınızın sırrı nedir?

Nur Ger: Hedefimi ve varacağım noktamı belirlerim.

Yaprak Özer: Size “hayır” deseler, yolunuzdan çevirirler mi? Haydi itiraf edelim.

Nur Ger: Çok inatçı olduğum ve çok çok şey olduğum kesindir; bir konuda odaklandığım zaman, çok…

Yaprak Özer: “Giderim” mi diyorsunuz?

Nur Ger: Giderim.

Yaprak Özer: “Hedefi vururum”diyorsunuz.

Nur Ger: Evet evet. Ama şimdi yaş dolayısı ile ve seneler geçtikçe daha hesaplı gitmeyi, hesaplı derken, yanlış söylemiş olmayayım yani daha bir koşarak…

Yaprak Özer: Daha bir yöneterek gidiyorsunuz.

Nur Ger: Evet, yöneterek gidiyorum.

Yaprak Özer: Galatasaray’da okumuş ve azınlık olma halini orada öğrenmişsiniz.

Nur Ger: Evet… Her yıl 10 kız almışlardı. Biz de ikinci 10 kızdık; ama toplamda yani eleme olduğunda; biz 20 kız, 450 erkek falan bir yapı içindeydik. Evet, ben orada çok iyi yaşadım “azınlık psikolojisi” ne demektir ve “istenmiyor olmak”. Kızları, Galatasaray camiası başta istemedi; ama sonra tabi ki kucakladı. Ben bunu, geleneklerimizle özdeştireyim; bugün eşit ve çok kucaklayıcı bir yönetime sahip. Bunun, ülke modeli için çok iyi bir örnek olabileceğini söyleyebilirim.

Yaprak Özer: 2023’te ulusal istihdam stratejisine göre, biz kadınların iş gücüne katılım hedefi yüzde 35. TÜSİAD itiraz ediyor ve diyor ki; “Yetmez”. Ne istiyorsunuz?

Nur Ger: Ekonometrik olarak zorladığımızda, “Minimumun yüzde 40 olması gerektiğini” söylüyoruz.

Yaprak Özer: Neden böyle düşünüyorsunuz? Yani hangi rakamla neyi öngördünüz? Bunu nereye dayandırıyorsunuz?

Nur Ger: Ülkenin büyüme hızı, kalkınma hızı, buna bağlı iş gücü yaratımı, buna göre eğitim vs. bütün bu ekonomik matrixten bir şey çıkıyor. Benim savunmam şudur ki; dünyada o zaman yüzde 75 olacak, kadının istihdama katılımı… Biz nasıl 2023’e yüzde 35 hedefi koyarız? Enflasyonumuzu yüzde 120 ile götürecektik, 60’a indirdiğimizde memnun mu olacaktık? Biz bu kadar küçük bir hedefi, asla ülke olarak kabul etmemeli ve koymamalıyız. Hedefimiz zaten şu anda yüzde 50 olmalı, dünya ortalaması. Bu da yapısal değişiklikle ve nasıl ki ekonominin kurmayları var, “Biz çoklu matrixle bunu çözdük.” diyoruz; o zaman Türkiye’nin sosyal politikalarının temelini gelişmişlik endeksi ve kadın-erkek eşitliğini oturtalım ve bunu ilk önce yüzde 50, sonra dünya seviyesi yüzde 70, oraya koyalım. Onuncu ekonomi olacağız, kadınlarımız yok mu olacaklar çalışma hayatının içerisinde?

Yaprak Özer: Biraz önce söylediniz, kadının istihdama girişi ve ekonomiye bir katkısı “çarpı üç” etkenine sahip doğru değil mi, ülke ekonomisi için?

Nur Ger: Çalışma Bakanlığı’nın vermiş olduğu hükümet hedefi minimum yüzde 40 olmalı; ama bana sorduğunuz zaman, eğer “dünyadaki gelişmiş ekonomilerle at başı gidiyorum” diyen, “Bütün istatistiklerimi düzelteceğim ve ben bütün hedefimi buna göre koydum” diyen bir hükümet iseniz, o zaman bu istatistiğinizi göz ardı etmeyin, önce buradan başlayalım ki; geleceğimizi de el ele beraber, toplum içinde yaşayalım.

Yaprak Özer: Sosyal sorumluluk çalışmaları dernekler, vakıflarda aktifsiniz. Nedir hedefiniz?

Nur Ger: Eğer sosyal politikalar çerçevesinde ve sivil toplum için soruyorsanız, biraz önceki konuşmalarım ve hedefim gerçekten kadının çalışma hayatının içerisinde olmasını sağlayacak her türlü politikanın içerisinde olmak.

Yaprak Özer: Siyaseti düşünür müsünüz?

Nur Ger: Hayır, ben sivil toplum tarafında kalmayı seçmiş bulunuyorum.

Yaprak Özer: Ne yapacağız peki, kadınlar hep böyle sivil toplum tarafında kalınca?

Nur Ger: Ama kurumsal olarak da gerçekten yirmi altıncı yılımı… Yani Suteks 26 yıl, ben 32 yıl… Birkaç yıl daha aktif olarak çalıştıktan sonra bu yapının gerçekten sahiplerine yani çalışanlarımıza teslim edebileceğim formatta olacağını düşünüyorum, bunun için de çalışıyoruz.

Yaprak Özer: Plan yaptınız mı?

Nur Ger: Bunu beraber yapacağız. Bizim kurumsal kültürümüz, çalışanlarımızla birlikte yapacağız.

Yaprak Özer: Radikal bir karar aslında.

Nur Ger: Yaşayıp göreceğiz. Tabi ki, birlikte yapıp o sonucu beraber, kararımız çerçevesinde uygulamaya geçireceğiz.

NUR GER KİMDİR?
Nur Ger Sutesk Yönetim Kurulu Başkanı, TUSİAD Kadın Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı, TESEV, Kader, Kagider ve Haklı Kadın Platformu kurucularından… Türkiye Giyim Sanayicilerin Derneği ilk kadın başkanı.

Paylaş