İnsanlık Halleri ‘04

 

 

Umarım tam şu anda şöyle rahat bir koltukta yeni yılın keyfini sürüyorsunuzdur. Umarım kafanızda birden fazla düşünce, yüreğinizi burkan bir sürü duygu yoktur. Umarım şu anda sevdikleriniz yanınızda, ve içinizde gelecek için müthiş bir kıpırtı, güzel bir heyecan taşıyorsunuzdur.

 

Umarım…

 

Bugün yeni yılın ikinci günü… O kadar, ama o kadar çok istiyorum ki, bu yazıyı okuduğunuzda, yüzünüzde bir gülümseme, ruhunuzda ferahlık olmasını… İstiyorum çünkü, ben de böyle hissetmek istiyorum.

 

Yeni bir yıl sıfır kilometre. Koyduk cebe paraları harcayacağız her gün azar azar. Yılın sonunda, bilmem yapar mısınız siz de, bir bilanço çıkartmak gerekir. Hovardalar ‘aman sen de’ diyebilir. Onların hayatı harcamak üzerine. Varsın harcasınlar. Ama biz karıncalar, içimizde var, yapacağız, bakacağız, inceleyeceğiz… Yetmedi tartışacağız. Nereye gitmiş bu paralar diye sormak gerek. Yoksa unutmayın haydan gelen huya gider.

 

Bugün sizinle birlikte bu yazıyı yeniden ben de okuyacağım. Kendime yazmış gibi. Umarım sizin için temenni ettiklerimi kendim de yakalayabilirim. Gülmeyi ben de istiyorum. Biliyorum benim elimde olan bir şey. İstersem yapabilirim.

 

Peki ya ben istemeden olanlar…

 

Farketmiş olduğunuz gibi kelebekler gibi uçuşmuyorum şu an bu yazıyı yazarken… Ruhum kıpır kıpır değil. Ayaklarımın yere basmadığını söyleyemeyeceğim. Acaba yeni yılın son günlerinden biri yaşıyor olduğum için mi. Son güne 48 saat kaldığı için omuzlarım düşmüş, bütün bir yılın ağırlığını mı çekiyorum. Son güne kalan işleri yetiştirmeye çabaladığım için mi…

 

Şu anda dünyanın öbür ucunda birçok kadın tsunami ve depreme kurban verdiği çocuklarının acısını yaşıyor. Binlerce, on binlerce insan birkaç saniye içinde yok oldu gitti. Sevdikleri onlara bir daha dokunamayacak, seslerini bir kez daha duyamayacak. Yeni bir yıla girerken tarifsiz bir acı. Onların yürekleri hiç sıfır kilometre olamayacak.

 

Bizim başımıza benzer felaketlerin geldiği günleri anımsıyorum. Ve hemen unutmak istiyorum. Biliyor musunuz ben hala HSBC binası olarak andığımız gökdelenin önünden geçerken tedirgin oluyorum. Orada kırmızı ışığa takılmak ölümlerden ölüm beğenmek gibi bir şey. Elimde değil. Oradan geçerken ben hala arabada çalan müziğin sesini kısıyorum. Orada ölenlere saygısızlık olmasın diye. Bir tür günlük ritüel. İçimden bir dua okuyup öyle yoluma devam ediyorum.

 

Kötü anılarla yaşanmaz biliyorum, olumsuzluklar üzerine yeni bir yıl kurulmaz biliyorum. Geçenlerde bir yakınım benden üniversitedeki Yaprak olmamı istediğini, onu özlediğini söyledi. Düşündüm, evet haklı ama o Yaprak yok, artık gelmeyecek. Yeni bir yıl gibi, yolun başında sıfır kilometre Yaprak’tı o… O gün bugündür Yaprak çok daha zengin. Çok deneyimi var artık, sevgisi de çoğaldı merak etmeyin, bilgisi Allahın emri bu işi yapacaksan artacak çaresiz. Duyguları yoğunlaştı. Bence eskisinden daha güzel, biraz daha yaşlı, daha çok çalışıyor… daha, daha… Bir tek şey az. Yüzündeki gülümseme. Olur olmaz gülemiyor artık. Olur olmaz konuşmuyor uzun zamandır. Bir söyleyip iki kahkaha atamıyor. İstiyor aslında ama olmuyor. Yıllar insanın üzerinde böyle bir tortu bırakıyor galiba. Akıllı insanlar gibi bu tortunun gözlerini ve ruhunu kapamasına engel oluyor, onlarla yaşamasını öğreniyor. Akıllı olanlar dünü bugünle buluşturuyor, olur olmaz gülmek yerine güldürmek istiyor. Üzülüyor ve şu an olduğu gibi belki de biraz üzüyor.

 

Ama hala gülmesini biliyor. Türk insanı onu çok ama çok güldürüyor.

Tanımadığım biri, geçtiğimiz yıldan derlediği ilginç haberleri bir yakınıma göndermiş. Defalarca sordum, bunlar doğru mudur diye. Doğrulukları kanıtlanabilir gibi değil. Gerçi neredeyse hepsinde isim ve soyad ve tarih vardı. Ben bunları çıkartıp sizinle paylaşmayı doğru buldum.

 

Bir insan kaynakları gazetesinde köşe yazısı yazacaksınız, haftalardan biri yılın sonuna denk gelecek, ehh sizden de güzel bir yıl sonu yazısı beklenecek. Girerken istemeseniz de ağlatmışsınız, bari bitirirken güldüreyim diyorsunuz. Bakalım aşağıda geçtiğimiz yıl bizim ülkemizde bizim insanımızın yarattığı ya da konusu olduğu olaylar sizleri güldürebilecek mi;

 

Samsun’da banka soyan kişi, iki ay sonra aynı şubeye para yatırmaya kalkınca yakalandı.

 

Bursa’da manavda sivribiber kalmadığını öğrenen bir müşteri ‘Bu nasıl manav?!’ diyerek domatesleri kurşunladı.

 

Erzurum’da tarihi koç heykelini evinin önüne çeşme yapmak

isteyen adam yakalandı.

 

Adapazarı’nda İnsan Hakları Ulusal Komitesi Başkanlığı’nca mahkumlar arasında düzenlenen resim yarışmasında mansiyon kazanan kişinin ödülü, tahliye olduğu için evine götürüldü. Polisi gören eski mahkum kaçtı, ödül için geldiklerini öğrenince döndü.

 

Samsun’da otobüs durağı çalındı.

 

Bir ilimizde Kümes Hayvanlarını Koruma Derneği üyeleri horoz dövüşü yaptırırken yakalandı.

 

Erzurum’un köylerinden birinde, dört katlı apartman büyüklüğündeki kayayı, köylerine düşmesin diye halatla bağladılar.

 

Antalya’da iki kızıyla evden kaçan oryantal, eşinin pantolonlarını, ‘Takip etmemesi için’ yanında götürdü.

 

Radarı önceden haber veren ve kendisine yurtdışından gelen aleti gazete ilanıyla satmak isteyen adam yakalandı.

 

Zonguldak Limanı’na sığınan kuğuyu yediler.

 

178 ALO – RTÜK hattına başvuran biri, Sütaş reklamında

gol atan inek Ayraniç’in memelerinin görünmesinden şikayetçi oldu.

 

Lara Croft filmi tanıtımı için ‘Türk Croft’ yarışması yapıldı. Kadın kahramanı canlandırmak için siteye 19 erkek başvurdu.

 

Sakarya Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde görevli sağlık memurunun iki saat yerine bakması için bıraktığı kişi, elini kesen bir adama dikiş atmaya çalışırken yakalandı.

 

Bugün yeni yılın ikinci günü. Güldüğünüz kadar güldürmenizi, düşündüğünüz kadar düşündürmenizi, sevildiğiniz kadar sevebilmeyi başardığınız bir yıl diliyorum. Hala sıfır kilometredesiniz. (İkinci günden bir şey çıkmaz.) Bir sevdiğiniz her gün cebinize YTL koyuyor unutmayın. Koyması sevdiğinizden, sevdiğiniz şeylere harcaması sizden. Gelecek yıl bu zaman gülebilmek için aman iyi harcayın olmaz mı.

 

Sevgiyle ve sağlıkla kalın.

Paylaş