Gündem obezi – Kalite diyeti

Niteliksiz devinim, aldatmaca üzerine kurulu bir dünya düzeni, hepimizi aptal yerine koyan zihniyetle mücadele, içi boşaltılmış büyüme, bir gecede zengin olmalar, ertesi gün batanlar, değerlerde erozyon, ucuz magazin merakı, bilgi üretememek, anlamlı anlamsız korkular, güvensizlik! Vasatizm, kabalık, cehalet ürkütüyor. Ve sizin gibi rahatsızım.

İki seçeneğim var: ya üç maymun olmak ya da isyan etmek. Arada bir yol seçtim; yeni nesil umuda yolculuk. Gündemi tüketerek obez olmak yerine kalite ve nitelik diyeti yapıyorum. Bu diyetin reçete ya da yöntemini sizinle paylaşmak istiyorum. Çoğunluğu genç ve farklı düşünenlere ulaştığım “Fikir Buluşmaları” sayesinde nefes alıyorum. İşte bu buluşmalarımda tanıştığım, yaptığı çalışmalarla umudumu körükleyen yeni arkadaşlarımdan biri.

Ece Çiftçi. Enerjisiyle insanı avucunun içerisine alıyor. 14 yaşından bu yana -ki zaten daha 23 yaşında- yaptığı çalışmalar bir ömre bedel. “SosyalBen” adlı iddialı bir sosyal girişimin kurucusu. SosyalBen’in televizyonlarda dönen kamu spotlarını fark etmiş olabilirsiniz. Gelir modeli olan bir işletme. Ben Ece’yi “Fikir Buluşmaları” serisine davet ettim. Küçük bir prodüksiyon da yaptık, youtube’dan da izleyebileceksiniz. Bu yazı için ayrıca Hamburg’dan konuşarak söyleşimizi derinleştirdik.

Neden Hamburg? Dünyanın en büyük 19 ekonomisi G20 zirvesinde buluşuyor. Zirvelerin 12’incisi 7-8 Temmuz’da Hamburg’da. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirveye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katılacak. Önemli gündem maddelerinin tartışıldığı zirvenin çok göz önünde olmayan tarafları da var. Zirve öncesi toplanıp, liderlere özel çalışma hazırlayan gruplar gibi.

G(irls)20 Zirvesi 18-23 yaş aralığındaki genç kadınların toplanıp G20 liderlerine kadınların gelişimi hakkında öneriler sunduğu uluslararası bir zirve. Her ülkeden her yıl bir delege seçiliyor, bu sene Türkiye’den de Ece Çiftçi’yi seçtiler. G(irls)20 Zirvesi’nin hazırlıkları 3 ay öncesinden başlıyor. Kadın hakları, kadınların iş hayatı ve sosyal yaşamında karşılaştıkları problemler ile bu problemlere çözüm üretmek için ulusal ve uluslararası makaleleri inceliyor, aksiyon planları hazırlıyorlar. G(irls)20 Zirvesi’nde delegelerin önerileri tek bir raporda toplanıp, G20 liderlerine ulaştırılıyor. Liderler kabul ederse harekete geçiliyor. Ece hala Hamburg’da diğer “kızlar”la gece gündüz çalışıyor.

 

Sen kimsin Ece?

Sivil toplumla ilk kez 14 yaşımda tanıştım. Sonra, bu alanda uzmanlaşmaya karar verdim, sosyoloji okudum. Şu anda sivil toplum yönetimi üzerine yüksek lisans yapıyorum. Yan eğitimlerle sosyal girişim modellerinin bütçelenmesi, finans kısmı ve gönüllük kavramı ve eğitimle ilgili sosyal sorumluluk konularını kendimce inceliyorum.

 

Kendimce” deme lütfen, haksızlık ediyorsun. SosyalBen’i anlatır mısın?

SosyalBen 7-13 yaş aralığındaki ekonomik anlamda dezavantajlı çocuklarla ilgileniyor. Amacımız sanat ve sanatçı ruhuyla çocukları tanıştırabilmek. Akademik performansın dışında da çocuğun kendine ait yeteneklerinin olduğu bir kimlik var. İlköğretim çağındaki çocuklar yönlendirmeye daha açık, yeteneklerini geliştirme ve keşfetme noktasında öngörülebilir bir yaş aralığındalar. Genelde taşımalı eğitimin olduğu bölgelerde çalışıyoruz. Birkaç köy toplanıp bir okula geliyor. Doğal olarak çocuğun ilçeye ya da ile ulaşması yalnızca ekonomik değil, fiziki anlamda da imkânsız oluyor. Böyle olunca da aslında bizim sosyal aktivite dediğimiz alanlara ulaşması tamamen bir lüks haline geliyor.

 G20 için seni neden seçtiklerini düşünüyorsun, seni kim destekliyor?

G(irls)20’ye seçilmemin sebebi bence SosyalBen’le başlayan hikayem, insanlar bir hikayenin takipçisi bazen de destekçisi olmaktan keyif alıyorlar. Ayrıca yaşıtlarıma ve hem cinslerime ilham verip doğru bir rol model olduğumu düşündükleri için beni seçtiklerini söylemişlerdi.

SosyalBen’e dönelim; tiyatro, müzik, sinemayı çocukların ayağına mı götürüyorsunuz?

Aynen öyle oluyor. Çocuklar bunlarla karşılaşırken kendi içlerindeki yeteneği keşfediyor. Bizim çalışmalarımızın amacı çocuğun ressam, müzisyen, dansçı olabileceğini ve bu yolla hayatını idame ettirebileceğini ona yol açarak göstermek.

 

Günün şartlarında lüks bir düşünce değil mi? Taşımalı eğitimden sahnede dans etmeye uzanan bir hayal kurulabilir mi?

Biri kurdu. Yılmaz isminde bir öğrencimiz var. Bizimle birlikte dansla tanıştı. İzmir’in dezavantajlı bir bölgesinde eğitim alıyordu. Atölye çalışmalarımıza katılıyordu, dans atölyesinde kendini buldu diyebilirim. Biz de onun için daha fazla neler yapabiliriz, diye araştırırken, Tan Sağtürk Akademi ile iletişime geçtik ve şu an Yılmaz burslu olarak Tan Sağtürk Akademi’de dans eğitimi alıyor. Bir erkek olarak bence hem yaşıtlarına hem yaşadığı bölgeye doğru bir model oldu.

 

Harika. SosyalBen’i model olarak anlatır mısın? Kurumsal değerlerle çalışıyorsun.

SosyalBen’in sahada çocuklara ulaşma çalışmalarının dışında, kendini fonlayabilmek için içeride yaptığı iki mekanizma var. Her sivil toplum örgütü gibi bağış ve sponsorluk bizim için çok değerli. Fakat son zamanlarda bağış ve sponsorluk bir kısır döngünün içinde. Hepimiz aynı kurumlara, aynı kişilere gidip projelerimize, kurumlarımıza destek olmalarını istiyoruz. Kurumlarda artık koşullu cümleler oluşmaya başladı. SosyalBen’in sürdürülebilir bir modele dönüşebilmek adına iki mekanizması var. Bir tanesi “SosyalBen Store”lar. Gönüllülerimizin tasarladığı ürünlerin satıldığı ve karın vakfa aktarıldığı bir model. Dükkanlarda, bizimle iş birliği yapan kurumsal firmalarda satış oluyor veya e-ticaret ile ilgilenen adreslerde SosyalBen’in bir alanı oluyor.

 

Yaprak Özer: Diğer kaynak neydi?

Ece Çiftçi: “SosyalBen Akademi” isminde bir şirketimiz var. Bu şirket tamamen sosyal girişimi öngörüyor ve onu benimsiyor. Eğitim kurumlarına, kurumsal firmalara ve yurt dışına hazırlanan bireysel öğrencilere sosyal sorumluluk proje danışmanlığı veriyoruz. Kurumsal firmalara da sosyal sorumluluk stratejisi danışmanlığı veriyoruz.

 

Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Dokuz kişiyiz Akademi’de.

 

Neredeyse küçük bir şirket… Hayalin bu muydu?

Aslında daha 14 yaşında yola çıktığımda derdim Urfa’daki çocuklardı. Onlara bir fayda sağlayabiliyor olmak, onlara dokunabiliyor olmaktı. Fakat büyüdükçe şunu fark ettim ki aslında Urfa dışında da bir dünya, beni bekleyen çocuklar var. O çocukları keşfettikçe kendi hayatımdaki sınırlar da kalktı. Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde de çalışma imkanım oldu. Ürdün’de çalıştım, Moğolistan’da -27 derecede çalıştık, Gambia’da çalıştık… Başka ülkeler de var. SosyalBen sınırları olan, sınırları kabul eden bir yapı değil, tamamen dünya vatandaşlığı üzerinden, kendini keşfedebilecek tüm çocuklar bizim hedef kitlemiz.

 

Görülebilir gelecekteki, somut hedefin ne?

Vakıf devam ederken, sivil toplum örgütlerini bir araya toplayacak, onlara yönerge verebilecek, iç yapılarını ve proje yürütmelerini güçlendirecek bir alan oluşturabilmek. Çünkü derlenip toparlanmaya gerçekten çok ihtiyacımız var.

Seni ve senin jenerasyonunu annen ve büyükannenden ayıran temel özelliklerin neler olduğunu düşündün mü? Çok farklı dursanız da paylaştığınız özellikler olmalı. Sence mutlaka değişmeli miyiz yoksa korumaya almamız gereken değerlerimiz de var mı?

Bizi birbirimizden ayıran en büyük özellik bizim jenerasyonumuz kabullenmekten daha çok sorgulamayı tercih ediyor. Bu da bizi girişimci ve lider yapıyor. Ortak özelliğimiz de kadın olmanın verdiği mücadele ruhunu kaybetmiyor olmamız.

Paylaş