Gökyüzü Sınır

Boğaziçi Üniversitesi, son günlerin popüler konusu. Üniversitenin benim korumama ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Ben dahil pek çoğunuzun, daha da iyi olsun diye bazı yönleriyle eleştirdiğinizi de biliyorum. Biliriz ki, iyinin düşmanı daha iyidir… Üniversitelerimizin hepsi için gökyüzü sınır!

Dikkatimi çeken bir haberi yeri gelmişken paylaşmak istiyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nin 2013’den bu yana farklı disiplinlerden dünyaca önemli isimleri ağırladığı Boğaziçi Lectures’ın son serisindeki konuklarından biri, NASA’daki çalışmalarıyla tanınan Dr. Jonathan Trent oldu.

Dr. Trent iklim değişikliği ve hızla azalan doğal kaynaklar nedeniyle 2060 yılında Dünya’nın çok önemli sorunlarla karşılaşacağına dikkat çekti. Trent, insanlığın Mars gibi farklı gezegenlerde yeni bir hayat kurma çabası içinde olduğunu, Mars’ın insan türünün yaşayabileceği bir gezegen olmadığını söyledi. Trent, “Mars yolculuğuna harcanan para ile dünyadaki sorunlara çözüm bulunabilir” diyor!

NASA’nın Mars gezegeninde incelemelerde bulunan kaşif robotu Curiosity’den gelen bulgular bize; Kızıl Gezegen’in -60 derecelere varan soğuk iklimi, kaya ve tozdan oluşan dış yüzeyiyle insan türünün yaşaması açısından uygun bir seçenek olmadığını söylemişti.

Dr. Trent, OMEGA Küresel İnisiyatifi ve Eco-nomic Çiftlik adlı projelerinin Mars’a yolculuktan daha önemli olduğunu savunuyor. Üstelik Türkiye’nin bereketli toprak ve denizleriyle OMEGA projesi için ideal konumda olduğundan söz ediyor. Trent’in hedefi, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’yle ortak çalışmalar yapmak…

Özetlemek gerekirse, Omega Projesi mikro algler’den (yosunlardan) bioyakıt ve gıda ürünü üretimi, karbondioksit yakalama ve atık su arıtımı çalışmalarını kapsıyor. OMEGA teknolojisi, kıyı şehirlerinde denizlere aktarılan atık suların bu teknoloji ile tekrar kullanımını sağlamayı amaçlıyor. Doğal besin arzını tehdit etmiyor. Alg üretimi, atık suyun temizlenmesi, karbon dioksitin depolanması ve bu yolla biyo yakıt üretimini hedefliyor. OMEGA projesinde denizde foto-biyoreaktör adı verilen büyük boyutlardaki plastik tüpler kullanılıyor. Taze su depolanmış olan bu fotobiyo reaktörler atık su ortamında alg üretilmesini sağlıyor. Dünyada en hızlı üreyen bitki türleri arasında yer alan algler, güneş enerjisi, karbondioksit ve atık sudan birtakım besleyici maddeleri kullanarak biyoyakıta veya hayvan gıdasına dönüştürüyor. Algler atık suyu temizleyerek deniz suyu temizliğine de önemli katkı sağlıyor.

İyi ki eğitim kurumları var, iyi ki Boğaziçi var…

 

(Kaynak: Boğaziçi Üniversitesi)

Paylaş