Gladyatör arıyoruz

Rüya aleminde olmayacak. Konusuna hâkim, ev ödevini yapmış, trendleri yakalayan, 10 bin saati doldurmuş zıpkın gibi, inançlı ve acımasız olacak. Hakiki adaleler, çevik bir beyin ve bedene sahip olacak. Hesap kitap bilecek, bilmiyorsa bilenle takım kuracak. Bu modern gladyatörün tarifidir.

 

Yılı kapıyoruz. Bilanço çıkarma zamanı. Yanıtlardan hoşlanmasak da “Ne yaptım, ne yapabilirdim” diye soru sormanın tam zamanı. Kurumlar gibi ülkeler de faaliyet raporu hazırlayabilseler ve biz paydaşlarına sunabilseler… Teknolojiyi iyi emeller için kullanırsak, bu ütopyaya yaklaşmak neden mümkün olmasın.

Faaliyet raporlarında kurumun yıllık performansını sunarsınız. Aktif bilanço değerinizi ilan edersiniz. En değerli aktif insan kaynağı! Pek çok rapor ne yazık ki tarihte bir zaman alınmış binayı, bir zaman kurulmuş makina parkını her yıl anlata anlata bitiremez. Dostlar alışverişte görür de, keskin gözler inanmaz.

Raporlara “zorunlu” başlıklar kadar “yürekli” ara başlıklar atılmalı bence. En yürekli başlık insan! Onu da “inovasyon- girişim” temasına oturtabiliriz… 2015 Türkiye raporunun “insan” başlığı ne yazık ki kan, gözyaşı ve savaşla dolu.

Ara başlıklardan inovasyon ve girişime gelince umarım temenni sözcüklerim maksadını aşmaz: “2016’nın inşaat çimentosundan, beyinlerdeki çimentoya geçtiği bir yıl olması diliyorum.”

2015 yılında inovasyon, yenilik ve girişimin hayatımıza yansımasını ekonomi verilerinden çıkarmak ve yüzdelerle ifade etmek mümkün. Kendimizi kandırmayalım, bizi geleceğe taşıyacağını umduğumuz girişimciler, inovasyon, patent gibi konu başlıkları ekonomimizin en zayıf halkası.

Ben, kestirmeden gittim; yılı kaparken, dededen girişime, yeniliğe gönül vermiş Doğan Taşkent’ten konuyu yorumlamasını istedim. Taşkent, patent, üniversite sanayi işbirliği konularına samimi mesai harcayan biri. Yapı ve Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent’in torunu. Ben sordum, o da ezber bozan samimi ve cesur yanıtlar verdi:

 

Girişimci kimdir, ne tür özelliklere sahip olmalıdır? Her meraklı ve cesur insan girişimci olabilir mi? Türkiye’de girişimci profili belli mi?

Doğan Taşkent: Bilgisine ve tecrübesi sayesinde piyasada şu anki veya gelecek fırsatları görebilen ve fırsatı yakalamak için takım kurarak katma değerli ürün veya hizmet sunabilen kişiyi girişimci olarak tanımlıyorum. Her meraklı ve cesur insan girişimci olabilir ama piyasada başarıyı yakalar mı, o başka bir konu. Piyasada başarıyı yakalayabilmesi için piyasa dinamiklerini, teknoloji trendlerini, müşteri ihtiyaçlarını ve bu kişilerin satın alma tarzlarını, doğru fiyatlamayı, satış öncesi ve sonrası servisi bilmesi gerekir. Tabii yarattığı ürünün ölçeklenebilir olması, yenilikçi olması ve bunu yaratıp pazara taşımak için bilgiyi ve finansmanı bulduğunu zaten varsayıyorum. Türkiye de internet kullanıp “business-to-consumer” ürün ve hizmet satan girişimciler çoğunlukta. Bunlar yurt dışındaki trendleri izleyip kopyalıyorlar (clone) veya yine bu sektörde yenilikçi olabiliyorlar. Ama tabii bu sektörde “barrier to entry” çok düşük olduğundan da çok rakiple mücadele etmeleri gerekiyor.

 

Girişimcinin destekçisi “melek yatırımcı” kimdir, parayı cebine koyan herkes yatırımcı olabilir mi?

Doğan Taşkent: Cebinde parası olan herkes melek yatırımcı olabilir, hatta öyle de davranıyor ama bunun kaçı yatırım diye baktığımızda %10’nundan azı. Zaten sertifikalı melek yatırımcı sayısına bakın bir de yaptıkları resmi yatırım sayısına, bunlar Hazine’nin web sayfasında yayınlanıyor. Yatırım yapan melek yatırımcılardan bahsedersek, burada Türkiye’de iki ana grup görüyoruz: (1) 2 ve üstü yatırım yapanlar, bunlar işi ciddiye alıp bir portföy yaratıyorlar ve yatırımlarına para dışında destek veriyorlar, (2) 1 tane yatırım yapmış olanlar, onlar da yatırım yaptım diyebilmek için içlerini rahatlatan ve en azından kendilerini %10 dilimine sokanlar.

 

ABD’de girişimci kısa zamanda dünyanın en büyük şirketleri arasına girebiliyor. Neden bizim girişimlerimiz büyümüyor?

Doğan Taşkent: Amerika girişimcilik ve yatırım işini 1960’lardan beri ciddi bir şekilde yapıyor ve bunu destekleyecek ciddi bir eko sistem kurulu. Bizde ciddi Türk VC (venture capital) sayısı 5’i geçmiyor. Girişimcilikten para kazanıp gelen mentörlerimiz neredeyse yok, hukuk sistemimiz küçük şirketleri korumuyor, davalar uzun sürdüğü için start-up’ların dava bitene kadar bekleyecek nefesi yok. Büyük şirketler projelerini start-up’lara finanse ettiriyorlar bu ne demek? İşi yaptırıp ödemeyi geciktiriyorlar, zaten parası olmayan start-up proje yaptıkça borç batağına daha hızlı saplanıyor. Bu işin mikro ekonomik boyutu, büyük resme baktığımızda yüksek enflasyonlu bir yerde 2000’ler öncesi zaten Türkiye’de para yokken ve şirketlerin değeri olabileceği algısı da yokken bir start-up yaratılması düşünülemez. Ancak enflasyon düştükten ve ülkeye para girmeye başladıktan sonra start-up konusu gündeme geldi. Ama en önemli faktörlerden biri internetin pazar yerini demokratikleştirmesidir.

Çoğu kez bilişim ve mobilite ön plana çıkıyor. Girişimde nereye doğru gitmeliyiz? Ne eksik?

Doğan Taşkent: Bilişim ve mobilite güzel unsurlar burada bir problem yok ve daha çok üzerine gitmeliyiz. Benim fırsat gördüğüm yerler daha farklı: Her ülkenin problem seviyesi farklı. İsviçre, inekleri sabah uyanamıyor diye aylarca yaz saati uygulamasını tartışabiliyor çünkü başka problemi yok. Biz sokakta yürürken nasıl hayatta kalabiliriz konusunu tartışıyoruz. İsviçre gibi ülkeler dünyayı kurtaracak problemlere çözüm bulabilirler… Bizler ki, bizler derken ülkemiz ve çevre ülkeler yani, 2 milyar kadar kişi, lokal problemlerimize çözüm bulmalıyız. Bunlara Amerikalılar ve Avrupalılar çözüm bulmaz ve rakip olmazlar. Lokal problemlerimiz inceleyip onlara çözüm bulmak, bence odaklanmamız gereken konu. Pazar da bahsettiğim gibi 2 milyar kadar insan.

Devletlerin belli alanlara odaklandığını ve bu alanları teşvik ettiğini görüyoruz. Bir tür ihtisaslaşma… Bunun girişimler üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğan Taşkent: Kümelenmeden inovasyon diyorum. Bir konuda yenilikçi bir ürün ya da hizmeti ticarileştirebilmeniz için onu destekleyici mekanizmalara ve beceri havuzuna ihtiyacınız var; bu da kümelenmeden geçiyor. Kümelenme için de dağılmamak ve odaklanmak lazım. Sizin dediğiniz gibi ihtisaslaşma da denebilir, doğru bir yol. Ama doğru ihtisaslaşma alanını tespit etmek için eldeki beceri havuzu, dünyanın gittiği yer ve elinizdeki finansal kaynaklara bakmanız lazım.

Türkiye bir alanda ihtisaslaşacak olsa sizce bu ne olmalıydı?

Doğan Taşkent: Yaşam Bilimleri konusunda özellikle İzmir’e hem yatırım yapıldı hem de zaman içinde organik şekilde gelişti. Ege, Dokuz Eylül, İzmir İleri teknoloji üniversiteleri böyle organik bir kümelenme yarattılar. Bunu İSEK ve TEPAV ile desteklediler, bu yapı desteklenmeli ve kullanılmalı. Bu kadar inşaat yapıyoruz bu konuda uzmanlaşmalıydık, yenilikçi ürünler geliştirebilmeliydik! Halen 50 senelik inşaat tekniklerini kullanıyoruz. Tarım konusu diğer bir konu, dünya aç kalacak pek yakında ve biz Mezopotamya’da yaşıyoruz, dünyada tarımın başladığı yer diyebiliriz ama sulamayı bile beceremiyoruz.

Türkiye açısından baktığımızda girişimciler için yeterli teşvik var mı?

Doğan Taşkent: Yeterince teşvik var, hatta fazla bile olabilir. Hadise teşvik değil, para kazanmaları ve yatırım almaları. Teşvik ılık banyo gibidir sizi yavaşlatır ve rehavete sokar. Çalışan piyasa ekonomisi gerekli ve tabii ki hızlı çalışan objektif bir hukuk sistemi.

Türk tipi start-up’ların karakteristik özelliklerini nasıl görüyorsunuz? Hesap kitap bilmedikleri söyleniyor… Girişimci romantik şekilde fikir mi üretmeli?

Doğan Taşkent: Girişimcinin her şeyi bilmesi diye bir şey yok. Romantik olmak demek rüya aleminde yaşıyor demek de değil. Konusuna hâkim, ev ödevini yapmış, trendleri yakalayan, konusunda 10 bin saati doldurmuş zıpkın gibi ve yaptığı şeye inançlı biri olması lazım. Girişimcilik ve start-up olabilecek en kapitalist yapı, vahşi kapitalizmin en önde giden unsuru. Yeni fikirle herkesi yıkıp büyük para yapacaksınız, acımasız olacaksınız çünkü size para yatıranlar sizden bunu bekliyor. Bunun romantizmle bir alakası yok. Bu yapabileceğiniz en acımasız ve zor iş. Hesap kitap bilmiyorsa takımında biri bilmeli, bu modern gladyatörlük, hazır değilseniz sizi piyasa çiğ çiğ yer. Ve yiyor da. Bu yüzden teşvikle bu iş olmaz, hakiki adale ve çeviklik geliştirmeniz lazım, o da piyasada sıcak para ile olur.

Neden kadın girişimci az? Neden teknoloji dışında girişmiyoruz? Neden yaşlanmış girişimci görmüyoruz?

Doğan Taşkent: Etrafta gördüğüm girişimlerin çok azı teknolojik. Mobil, internet bazlı girişimler teknoloji kullanıyorlar ama teknoloji girişimleri değil. Bu durumda taksi şoförü de teknoloji şirketi olarak algılanmalı çünkü kullandığı araçtaki patent sayısı emin olun çoğu internet girişimcisinin kullandığı uygulamalardan daha fazla. Etrafta teknoloji girişimcisi neredeyse yok, teknolojiyi kullanan çok. Teknoloji girişimcisinin işi zor çünkü onları destekleyecek alt yapı, yatırımcı ve eko sistem yok. Yaşlı girişimci neden yok, güzel bir soru, onu düşünmemiştim, ev ödevi olarak aldım.

 

DOĞAN TAŞKENT KİMDİR
Eidgenösische Technische Hochschule Zürich (ETH) Elektrik Mühendisliği Fakültesi’nden mezun. Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve Polytechnic Institue of NYU üniversitelerinde doktora çalışması yaptı. Kariyerine Lucent Technologies Bell Laboratories’de (New Jersey) fiberoptik ağ sistemleri gurubunda Ar-Ge mühendisi, uzman danışman ve uzman eğitimci olarak görev aldı. Arkan & Ergin Kurumsal Finansman bünyesinde telekomünikasyon, yenilenebilir enerji ve girişimcilik eko sistemi içinde şirket yapılandırma danışmanı olarak çalışıyor. MIT Enterprise Forum Türkiye Kurucu Başkanı. İsviçre Ticaret Odası Başkanı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) İsviçre Konseyi Başkan Vekilli.

 

 

Paylaş