Duruşunu Sevdiğimin Memleketi

Memleketi kuru kuruya sevmek olmuyor. Memleketi işsiziyle seviyor musun? Memleketi özürlüsüyle, genç emeklisiyle, birkaç aya kadar işten çıkarılacak kamu işçi ve memuruyla seviyor musun? Ben seviyorum arkadaş!

Aynaya bakın, evet evet o gördüğünüz sizsiniz. Yüzünüzdeki sivilceden nefret edebilir, kaşlarınızın şeklini beğenmeyebilir, burnunuzun biraz daha ufak olmasını dileyebilir, kalçalarınızı büyük göğüslerinizi küçük bulabilirsiniz.
Aynaya bakın o sizsiniz. Gerçekleri görmek neden rahatsız ediyor. Gerçekleri bilmek neden bizi bu kadar sıkıyor.

Burnu büyükmüş… küçült o zaman;
Saçı koyuymuş… rengini aç o zaman;
Şişmanmış… yeme kardeşim;
Hammış… bir zahmet spor;
Cildi kötüymüş…dikkat et geçer;
Kaportayı Düzeltmek Kolay
Fiziki değişiklikleri yapmakta bir sıkıntımız yok değil mi?
Saçlarımız neredeyse her hafta bir başka tonda… Burnumuz doğduğumuz burna benzemiyor… kalçalar küçük göğüsler büyük dudaklar dolgun, elmacık kemikler çıkık!…
Saçlar gür ve parlak… kellik tarihte kaldı…göbekler indi omuzlar genişledi… Duruşlar değişti.
Diğer değişiklikler mi?
Onlar daha zor anladığım kadarıyla. Kafa değişikliliği örneğin… Gerçeklerle yüzleşmek, gerçeklere bakmak ve görmek. Görmek ve anlamak. Anlamak ve karar vermek. Karar vermek ve uygulamaya geçmek..
Ve işte bütün bunlar yazıldığı kadar kolay olmuyor ne yazık ki…
Aynaya bak, korkma bak, o sensin.
Bak bak bak!
Aynaya bakalım;
Korkma, korkmayalım
Gördüklerimiz biziz!
Aynaya Bak
Memleketimden insan manzaraları acıtıyor tabii Memleketimden insan manzaraları hoşumuza gitmiyor…
Saçını boyuyorsun, neden memleketim için de bir fırça atmıyorsun?
Aynaya bak o sensin.
Aynaya bakıyorum o benim .
Yüzleşmek zorundayız kendimizle. Ve bir adım daha ileri gidiyorum. Aynaya bakmak yetmez gör kendini.
Ne insanlar biliyorum bakıyor görmüyor; ne insanlar biliyorum nefes alıyor koklamıyor; ne insanlar biliyorum işitiyor, duymuyor; ne insanlar biliyorum okuyor anlamıyor; ne insanlar biliyorum havayı içine alıp veriyor ama yaşamıyor!
Ama…
Ne insanlar biliyorum korkuyor ama kaçmıyor;
Ne insanlar biliyorum acıyor ama ağlamıyor;
Ne insanlar biliyorum çaresiz ama mücadele ediyor.
Çevremdeki İnsanlar Birer Birer Düşüyor
Haydi artık çıkaralım şu kırışmaz buruşmaz giysileri de dönelim gerçeklere. Toprağa sıkı sıkı basalım. Evet hiç birimizin çevresi ve bu çevredeki insan manzaraları parlak değil. Benim çevremde iki günün biri işsiz kalan biri var. İşsiz kalıp bunu saklayanlar olduğunu da biliyorum. Benim çevremde işsiz olduğu halde çalıştığını sananlar var.
Ben hemen hemen her ay en az bir kez üniversiteli genç arkadaşlarımla buluşuyorum. Umutsuzlar, karamsarlar…
Benim çevremde cildi genç yüreği yorgun insanlar var…Onlara baktıkça kendimi görüyorum. Onlara baktıkça sizi görüyorum. Onlara baktıkça içim umutla karışık bir öfkeyle doluyor. Onlara baktıkça içim burkulsun mu kudursun mu bilmiyor!
O gençlerin hiç biri bugün bizi yönetenlere inanmıyor. O gençlerin çoğu ne yapacağını bilmiyor… O gençlerin hemen hiç biri yeterince mücadele etmiyor… Nasıl mücadele edeceğini de bilmiyor.
Duymanızı ve görmenizi tavsiye ediyorum. Yalnızca gençleri değil, açın beyninizdeki pencereleri çıkarın antenleri…
O gençlerin pek çoğu yarın öbür gün bize de inanmayacak.. Karnı zil çalarken kulakları beni duymayacak, bu yazıyı okuyamayacak.
Ben çevreme baktıkça aynaya bakıyorum. Ben etrafıma göz gezdirdikçe, sizi görüyorum, ben kafamı kaldırınca kendime bakıyorum.
Ve biliyorum ki, hastalığımız ciddi ama çaresiz değil. Biliyorum ki, önce hastalığın ne olduğunu teşhis etmek gerek….
Çözüm Yok Mu?
Olmaz mı?
Bir okur bakın nasıl suçlamış beni: “” …Bu ülkede nedenlerin tartışıldığı yok, varsa yoksa sonuçlar. Sonuçlardan hareket ederek kendimizi aşağılıyoruz. ABD ya da AB oraya geldi ama nasıl geldi hiç baktığımız yok…. Karşılaştırıp duruyoruz orada böyle burada şöyle… Üretim yok, düşünmek yok, konuşup duruyoruz. Sanki birileri gelecek bu ülkeyi sürükleyip götürecek….””
Ve soruyor: “”Ne dersiniz sürükleyip götürebilir mi biz öyle miskin miskin gevezelik ederken?””
Haklı aslında… Zaten onun için burada. Onun için konuşuyorum onunla. Biz miskin miskin gevezelik ederken kimse bizi sürükleyip götürmez. Götürmek istemez.
Ama gerçekleri bilmek kendimizi aşağılamak demek değildir. Dünya üzerinde halen 160 milyon kişi işsiz. Bunun 70 milyonu genç işsiz. ABD de AB de aynı sorunları yaşıyor. Onlar da kendilerini analiz ediyor ve kıyaslıyorlar. Aşağılandıklarını sanmıyorum.
İşsizlik küresel bir sorun. Bugün tanışmıyoruz unutmayın. Yıllardır bakıyoruz ama görmüyoruz.
Gözü Kör Olanlara
Görmeyen daha o kadar çok insan var ki, onlara göstermemiz gerekiyor.
Bu hafta birlikte konuşalım istiyorum. Yanıtı bir başka okur veriyor.
“” Benim Ülkemle ilgili değerlendirmelere katılmamak için ya kör olmak gerek ya sersem ya da çok büyük menfaatperest….
Ülkemizde üzülerek söylüyorum, kör ve sersem insan sayısı kabarık. Ne kör olmak tabii ki mecazi anlamda, ne de sersem olmak affedilecek şeyler değil… Benim ülkemin yani bizim ülkemizin baş düşmanı menfaatperestler.
Çözümü başka yerde aramayalım, çözüm bu kenelerden kurtulmakta. O asalakları vücudumuzun yapıştıkları yerinden söküp atabildiğimiz gün ülkemizde yeni bir güneş doğacak. Mesele olmak ya da olmamak noktasına dayandı… Var olmak için bazı riskleri göze alıp harekete geçmek şart… Geç bile kaldık… Ülkem adına benim ümidim genç nesilde!””
Bir başkasından alıntı yapacağım; “” İşsizlikten emekli bir depremzede…”” Öyle demiş kendisine. Ülkesinin adı Türkü Ye! Bu ülkede yaşayanların eğitim durumunun, hayat üniversitesi, hortumculuk fakültesi, yüksek hayali ihracatçılık mühendisliği bölümü olduğunu söylemiş. Ülkeden kaçacak arkadaşlara da başarılar diliyor.
Ben de kendisine başarılar diliyorum.
Ben aynaya bakınca onu görmüyorum. Görmek de istemiyorum.
Bir Duruş Sergilemek
Bir duruş sergilemekten söz etmiş bir başka okur.
Duruş sergilemek… Çok düşündüm duruş sergilemek üzerinde… Ne demek duruş sergilemek?
Öne atılmak yürün arkadaşlar diye haykırmak mı?
Düşündüm… çok düşündüm…
Buradayım ve duruyorum.
Israrlıyım ve duruyorum.
Düşünüyorum ve duruyorum
Yaptığımı işi durduğum nokta için sonuna kadar kullanıyorum.
Duruyorum; ısrarlıyım, mesleğim ve uzmanlığımı sonuna kadar kullanmaya çalışıyorum, ben sizlere duymak istemediğiniz şeyleri söylemeyi göze almak için duruyorum.
Ama düşünüyorum da duruş tek başına olmaz. Birlikte durmamız gerekiyor.
Birlikte durmak için önce pozisyonumuzu belirleyelim, sonra nereye gittiğimizi.
Geçtiğimiz dönemin liderlik anlayışı, geçtiğimiz dönemin yönetim anlayışı tarih artık. Bir duruş sergilemek için önümüzü açacak birine ihtiyacımız yok. Tek bir liderin etrafında kümelenmek, onun peşinden gitmek… körü körüne yaşamak yok.
Ben diyorum ki duruşu olan tek bir insan ya da birkaç insan aramayalım. Hepimiz kendi çapımızda bir duruş sergileyelim. Küçümsemeyelim lütfen her birimizin duruşu çok önemli. Biz durdukça sanıyorum yan yana gelmeyi başaracağız ve inanın bana büyük işler değil mütevazı işler yapmak bile yetecek. Ve inanın bana kendi işimizi yaparken Türkiye’den insan manzaralarını aklımızdan çıkarmamak, bundan utanmamak, varolanları bilmek ama üzerine oturmamak bile yeter.
Ben de sizi duruşa davet ediyorum sevgili okurlar. Ve diyorum ki; “”ELİMİ TUTUN BİRLİKTE DURALIM””
Diyorum ki, korkmayın korkmayalım ve ülkemizle ilgili rakamları ezberleyelim. İyi bilelim onları. Sonra da sağa sola küfür sallamaktan vaz geçelim. Birkaç kişi dışında hepimiz kötü durumdayız. O birkaç kişinin ne olacağı da meçhul. Birimiz kötüyken diğerimiz iyi olamayız.
Duruş bana göre ne yaptığını bilmek demek; duruş bana göre bir ana fikre sahip olmak demek. Birlikte durabilmek için ana fikri oluşturmalı, benimsemeli ve ortak ana fikir haline getirmeliyiz.
Neden ana fikrimiz “”Benim ülkemin insanları daha mutlu olsun”” olmasın?
Ama ne olur bunu o abuk subuk ticari şarkılardan bir alıntı sanmayın. Vaziyeti kurtarmak, durumdan vaziyet çıkartmaktan söz etmiyorum. Kuru kuruya “”haydi Türkiye demek olmuyor!””
Kuru kuruya “”Her şey vatan”” için diye kükremek de…
Ne yalan söyleyeyim ben herkesin duruşundan pek de emin değilim. Aslında sevgili okurum belki de haklı. Ama inat ediyorum işte, birlikte durmak gerek… Durumdan vaziyet çıkaranlara karşı ancak bu şekilde duvar oluruz.
Son Söz
Ben korkmuyorum memleketimin insan manzarasından. Ben aşağılık hissine de kapılmıyorum. Aynaya baktığımda bir sürü genç yetenek, bir sürü işsiz genç, bir sürü genç emekli, bir sürü aç, bir sürü dünya çapında Türk görüyorum…
Duruşunu sevdiğimin Türkiyesi, ben seni bu hale getirenlerden korkmuyorum.
Not: Merak etmeyin önümüzdeki haftalarda dünyada işsizlikle ilgili mücadele konularını aktaracağım. Böylece çözüm yollarını da birlikte tartışabiliriz.

Paylaş