Bir sıkımlık canı var

Başlığı “yeni nesil” çalışan tipini tanımlamak için kullandım. Kestirmeden konuya gireyim, yeni kariyer modeli: talep edildikçe, ihtiyaç varsa, talep olduğu sürece! Tepeden tırnağa, A’dan Z’ye herkesi kapsıyor. Yaşa, unvana, deneyime bakmıyor… Bu çalışma koşullarına alışabilecek miyiz?

 

ABD Başkanı Donald Trump, seçimler sırasında sinir olup diş bilediği FBI Başkanı’nı, kamuoyu karşısında köşeye sıkıştığı ilk anda “kovuldun” diyerek işten attı. Başkan Trump’ın dünyası değişik. Tüm dünya anlamak için büyük gayret içinde. Anlaşılan o ki, dünyanın zirvesinde oturan adam, bir zamanlar kahramanı olduğu, bizde “çaylak” diye tercüme edilen, “apprentice” (stajyer) programında yaşıyor. Programda olduğu gibi onun dünyasında, bir o var bir de diğerleri…

 

KOVULDUN

Sizi bilmem, ben daha önce bir benzerini anımsamıyorum. ABD gibi bir ülkenin tepe yöneticilerinden birine, üstelik de istihbarat servisinin başındaki adama, iş akdi feshi canlı olarak tebliğ edildi, o da dünyayla aynı anda öğrendi: “kovuldun”.

 

Kimsenin güvencesi yok. Trump, daha kaç kişiye “kovuldun” diyecek acaba diye merak ederken, onu takip edenler de olacaktır kuşkusuz. Bu arada, FBI Başkanlığı için mülakatlar çoktan başlamış. Görevi, adaylar arasında bulunan, geçici yönetici devraldı. “Geçici Yönetici” deyimine dikkat kesilmenizi öneririm. Daha çok içerden adayların mülakata alındığını yazan Amerikan medyası, kimin bu göreve getirileceği konusunda tahmin yapamıyor. Trump bu, belli mi olur. Aslında oraya getirilecek kişi kadar adayın Senato’dan onay alması sorun. Başkan’ın türlü “geçici” yöntemlerle bunun da üstesinden geleceği söyleniyor.

 

Her şey “geçici”. Diğer ifadeyle talep kadar. Ne demek oluyor bu; devamlılığın sonu mu. Yetenek yönetiminin sonu, liyakatın sonu mu? Sürdürülebilirlik yalan mıydı?

 

Hava durumu, yüksek mevkilerde fırtınalı. Bir varsın, bir bakmışsın yoksun misali… peki diğer seviyelerde nasıl? Özeti aynı: talep kadar. Bir sıkımlık canın var…

 

KAFAMA GÖRE…

Farklı bir pencereden daha bakmak istiyorum aslında. Korn Ferry dünyanın en büyük hizmet firmalarından biri. Temel işi yetenek avlamak. Küresel ölçekte bir araştırma yapmış firma. Görülüyor ki, çağımızın en önemli hammaddesi sayılan yetenek, zaten iyi de yönetilmiyor! Nasıl mı; tek kelimeyle şuursuzca. Dünya genelini kapsayan araştırma, yetenek yöneticilerinin şirket stratejilerinden bihaber olduklarını ortaya koyuyor. Ne acı değil mi? Araştırmaya katılan firmaların üçte biri işe alım yaparken kafasına göre alıyor. İşe alımdan sorumlu yetenek yöneticilerinden yüzde 39’u şirketin gelecek 1-3 yıllık hedeflerini bildiğini ifade etmiş, yüzde 29 ellerine hiçbir istihdam planı olmadığını söylemiş, yüzde 40, 12 aylık bir perspektifle ilerlediklerini, yüzde 17 de, 6 ay sonrasını görecek şirket planlarına sahip olduklarını itiraf etmiş. Yani yukarıdan kıyım, aşağıdan şuursuzluk… Bu işin sonu neye varır acaba…

 

YETENEK LÜKS İŞ

Ya “biz”? Bizde havalar nasıl. Biz şaşkınız! Siyaset ve jeo-strateji, tek düze ve donuk dünyamızı altüst etti, ezberimizi bozdu. İş dünyası yeni oyuna katılamıyor. Peki ne yaşanıyor diye bakınca; temel strateji ayakta kalmak. Yetenek yönetimi bu mücadelede anlaşılan lüks. Yanılıyor olabilirim tabii.

 

Şirketlerimizin kendileri, start-up girişim modellerine dönüştü. Patron bir yere yatırım yapıyor, biraz para kazanınca alakasını kurmakta zorlandığınız başka bir konuya da yatırım yapmaktan çekinmiyor. Ürünlerde de aynı şey, bir bakmışsınız şirket sektör değiştirmiş ya da farklı sektörlerde aynı iştahla işi yürütüyor.

 

JONGLÖR GİBİ

Jonglör misali aynı anda farklı istikametlere çevrilen tabaklar, çemberler, hulahop, atılıp tutulan ateş, kafayla sektirilen top… İş adamının resmi bu. “Yetenek yönetimi?” dediğinizde “O da ne, yetenek benim, yetmez mi” diyor.

 

Türkiye’de her gün yeni bir macera. İstikrarı unuttuk. Bugünden 3-6-9 aylık periyodlar görülemezken gelecek 1-3 yılı uzun buluyoruz. Büyük küçük, kadın erkek, yaşlı genç, sektör bağımsız girişimci, topraklarımız girişimci cenneti. Girişmek milli spor.

 

Temelde 3 girişken insan modeli var; kendi işini kuranlar. Bu model, istihdam koşullarına uyamadığı için kendine iş kuruyor. Bir başka grup, cebinde parası olup, mesleği olup olmadığı tartışılır, yatırımcı mantığıyla cazip gördüğü alanlara girenlerden oluşuyor. İşin içinde yer alma kaygısı taşımıyorlar. Üçüncü grup yatırım yaptığı şirkette aktif rol almak isteyenler.

 

Adına, hayallerini gerçekleştirmek mi dersiniz, adına işsiz kaldığı için kendine iş kurmak mı dersiniz ya da elindeki parayı değerlendirmek mi dersiniz, girişimcilerin sayısının eksilmeyip artacağını söyleyebiliriz.

 

INTERIM MANAGER

Bir başka trend ise “interim manager” (geçici yönetici). Başkan kovduğu FBI yöneticisinin yerine geçici yönetici atadı. Bundan sonra, birçok kurum bu şekilde yönetilebilir: bıçak sırtı.

Türkiye’de geçici yönetici havuzu giderek şişiyormuş. Kimdir bu kişiler diye bakacak olursanız ortalama yaş 45, hala genç, deneyimli, 3 ay ile 18 ay arasında bir işi yönetmeye talip kişiler. Karşılarına hangi sektör çıktığı önemli değil, krizde ya da yönetici geçişlerinde boşluğu dolduruyorlar. Aralarında stabil bir iş hayatı olmayanlar tahmin edeceğiniz gibi çoğunlukta. Nedeni başarısız olmaları değil, pek çoğunun şansı yaver gitmemiş. Kısa zamanda çok yer değiştirip, ayakta kalabilenler, durumlarını yaşam şekline çeviriyor.

 

Geçici Yöneticilerin yerleştirildiği pozisyonlar yalnızca kovulanın yerine oturmak değil, şirketler bünyelerindeki yeni projelere de anahtar teslimi görevi emanet ediyorlar. Ne sağlıyor? Şirket yüksek ücret, şan şöhret sahibi uzun süre kendilerine sadakatle bağlı birini bulup, büyük paketlere imza atmaktansa geçici ve daha az riskli çözümle ilerliyor.

 

ROBOT CEO

Dünya devi Alibaba’nın kurucusu Jack Ma, ilginç bir görüş ortaya attı. Tartışma yaratmasını bekliyorum. Diyor ki Ma, gelecek 30 yıl içinde CEO’ların yerini robotlar alacak. Çünkü’sü var. CEO’lar temelde çok pahalı, yeterince girişimci değiller, taleplere tam olarak karşılık vermiyorlar, yeterince analitik değiller. Yani CEO koltuğu tehlikede. “On demand” (ihtiyaç kadar) CEO’yu geçtim, robot alıp işi bitirmekten söz ediyor.

 

Anlaşılıyor ki, uzun zamandır robotlar ve insan ilişkilerini istihdam düzeyinde tartışanlar bu beyin jimnastiğini yalnızca “mavi yaka” platformunda yapmıyorlar. Her kademeye robot.

Sürrealist bir film gibi görünebilir. Bizim buralarda başka rüzgarlar eserken, tartışma konularımız farklı şuursuzluk düzleminde gezerken çok da uzak olmayan geleceklerin konuları bunlar. Asıl sorun şu, robotları kim kontrol edecek?

 

Şimdilik şöyle noktalayalım; en tepeden en alttakine kadar “talep üzerine” çalışma dönemi yaşıyoruz. Herkesin ömrü; “on demand” Bir de, kapıda robot var!

Bir sıkımlık canımız var şunun şurası.

Paylaş