Ben bilmem lider bilir

Güncel tartışmalar hepimizde olduğu gibi bende de değişik duygu ve düşünceler yaratıyor. Önemsediğim konulardan biri olan “liderlik”le ilgili konuşma yapmam istendi. Düşüncelerimi alışılagelmiş çizgi dışında toparladım.

Güncel tartışmalar hepimizde olduğu gibi bende de değişik duygu ve düşünceler yaratıyor. Önemsediğim konulardan biri olan “liderlik”le ilgili konuşma yapmam istendi. Düşüncelerimi alışılagelmiş çizgi dışında toparladım;

  • Bir liderim olmalı mı?
  • Hangi alanda liderlik ihtiyacı içindeyim?
  • Liderden ne bekliyorum, lider nasıl biri olmalı?
  • Bana bir adet lider yeter mi?

(Not: bu soruları kendinize de sorabilirsiniz)

Klasik lider tipine olan inancım uzunca bir süre önce değişti.  Liderlik konusundaki romantik görüşlerimin pragmatik ve pratik bir zemine kaydığını söylemeliyim.

Kendimi tek bir kişiye emanet etmeyi uygun bulmuyorum. Ama çeşitli alanlarda uzman ve fikir önderlerini izlemeye / değerlendirmeye arzulu, hazır ve hatta açım.

Herkes gibi, 24 saat içinde pek çok farklı role bürünüyorum… Yine herkes gibi yalnızca  Türkiye’de olup bitenle ilgilenmiyorum… Küresel, ulusal ve yerel pek çok konu ve sorundan anında etkileniyorum…

Örneğin, ABD, Çin, Rusya’da olup bitenlerden etkileniyorum… Avrupa Birliği her ne kadar momentumu yitirse de yapılan entelektüel bir tartışma ilgimi çekiyor… Gözüm kulağım Ankara’da… Irak, Libya, Mısır derken Suriye’deki liderlik anlayışını ibretle izledim… İtalyan, Fransız liderlerin birbirinin peşi sıra ıskartaya çıkmalarından ders çıkarıyorum… İngiltere, Almanya’da liderlik değil, yönetim söz konusu olduğunu görüyorum.

Teknolojide müthiş bir dinamizm var, spor dünyası keza heyecanlı… Sanatın her dalı önemli bir dışa vurum yaşıyor. İletişimde yaşadığımız yenilikler bir iletişimci olarak, benim bile başımı döndürüyor.

Ekonomiyi izlemek zorundayım. Siyaset ve hukuk kara listemde olmasına karşın yokmuş gibi yapamam…. Akademik dünya ne yazık ki yeterince üretken olmadığı için sıkıcı… Varsın olsun takipteyim.

Küresel Rekabet sıralamasında Türkiye’nin yerini daha yukarıda görmek istiyorum. Vatandaş ve iş insanı olarak ülkemin rekabetçi üstünlüğü benimkini de yükseltiyor.

Dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi olduğumuzda, mutlu oluyorum olmasına da madem zenginleşiyorum, o zaman kalite talebinde bulunmaya hak kazandığımı düşünüyorum.

Fikrini söyleyen herkesin en hafifinden tazyikli su ve biber gazı muamelesine layık görülmesi kalitede liderlik kavramına uymuyor.

İşsizlik tırmanıyor, endişeleniyorum… Türkiye’de  eğitimli genç işsizlerin hepsinin sözde meslekleri var. İşi olan mesleksizler de beni endişelendiriyor… Psikoloji sosyoloji bilmeyen bankacılar, tarih bilmeyen bürokratlar, felsefe bilmeyen ekonomistler… Liste uzayabilir.

Nüfusunun yarısı kadın… Neredeyse yarısı okuma-yazma bilmiyor. Türkiye’de neredeyse her gün bir kadın şiddete kurban gidiyor.

Kentsel dönüşümden  bina fışkırıyor. Yeşil bina tanımına uyan yapılar bir elin parmaklarını geçmiyor.

Obezite  çocukları tehdit ediyor. Yiyeceklerin çoğu kanserojen… Trafikte ölenlerin sayısı savaşta ölenlerden fazla…

Ve daha…

Bu kadar çeşitli konu, bu kadar çeşitli ihtiyaç, bu kadar fazla rolle bir adet liderle ne yapayım?..

Eskiden işleri tek bir liderle ne kadar da kolay halledebiliyorduk. “Ben Bilmem Lider bilir” deyip geçiyorduk.  Değişik nedenleri var tabii… Hemen 3 tanesini sıralayayım:

  • kolaycılık;
  • cehalet;
  • korku…

İlle de bir liderim olacaksa; bilgi birikiminden faydalanmak isterim, deneyimlerinden öğrenmek isterim; kendisinden süreklilik ve tutarlılık beklerim; etik-demokrat-adil paketiyle gelsin… sosyal konulara, sanata, insana  duyarlı ve pozitif enerjiye sahip, yapıcı ve mümkünse neşeli-güler yüzlü olsun derim…

Liderlik siyaset ve veya iş dünyasının hegemonyası altında. Sanki siyasetçiden ya da işadamından başkası lider olamazmış gibi…  Liderler mümkünse ve çoğunlukla erkeklerden olurmuş gibi bir önyargı içindeyiz… Şablonlarımız var. Yumruğunu vuranı daha kolay kabulleniyoruz.

“Yönetici” ile “lider” arasındaki farkı bir türlü somut olarak ortaya koyamıyoruz.  Lider tanımını yapıyor sonra da kendimizi onun içine sıkıştırıyoruz.

Liderler insan kaynakları yönetiminin en önemli unsuru. İnsan kaynağına önem veren toplum ve kurumlarda liderlik ölümcül bir gündem maddesi değil. Gelişmiş toplumlar güdülmek değil yönetilmek istiyor, yine eğitimli kitleler, uzmanlığa önem veriyor, bilgisi olanı dinliyor. Eğitim görece düşünce liderliği bilek gücüne,  silah gücüne ya da para gücüne kaptırıyoruz.

Her toplumun liderlere ihtiyacı var. Görünen de, yaşanan da o ki, tek bir kişi, bu ve benzeri konuların üstesinden gelemeyecek, gelmemeli. Liderler, çokça lider çıkarmalıyız. Ve unutmamalıyız ki, liderler; insan üstü değiller, liderlik diye bir meslek yok…

Paylaş